Anayasa Mahkemesi, yüzbinlerce kamu işçisini yakından ilgilendiren bir karar aldı. Mahkeme, sendika konfederasyonları ile hükümet tarafından imzalanan ve kamu işçilerinin mali-sosyal haklarını belirleyen 'çerçeve anlaşma protokollerinin' bağlayıcı olamayacağına hükmetti. Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yer alan bu karar, oy birliği ile alındı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekillerinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan incelemede, 6356 sayılı yasa kapsamında eklenen ek 2. maddenin “Bu protokol hükümleri geçerlilik süresi içinde bu madde kapsamındaki idareler ile taraf konfederasyona üye olan sendikalar için bağlayıcıdır” hükmünün anayasaya aykırı olduğu tespit edildi. Çerçeve anlaşma protokolleri, sendika konfederasyonları ile hükümet arasında imzalanan ve kamu işçilerinin mali-sosyal haklarını belirleyen önemli belgelerdir. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin aldığı bu kararla birlikte, bu protokollerin bağlayıcılığı ortadan kalkmış oldu. Yani, sendika konfederasyonları ile hükümet arasında yapılan bu tür anlaşmalar artık zorunlu veya bağlayıcı değil.
Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı, kamu işçileri, sendika konfederasyonları ve hükümet arasındaki ilişkilerde önemli değişikliklere neden olabilir. Bundan sonra, kamu işçilerinin mali-sosyal haklarını belirleyen yeni bir düzenlemenin nasıl olacağı ve bu konuda nasıl bir anlaşmaya varılacağı merak konusu oldu.
Çerçeve protokollerinin bağlayıcılığı Anayasa’ya aykırı
Anayasa Mahkemesi, sendikaların toplu iş sözleşmesi yapma hakkını kısıtlayan çerçeve protokollerinin bağlayıcılığına dair düzenlemeyi anayasaya aykırı buldu. Kararda, bu bağlayıcılığın sendikaların toplu iş sözleşmesi yapma hakkını kısıtladığı ve grev kararı alma sürecini zorlaştırdığı belirtildi.
Anayasa Mahkemesi'nin kararında, çerçeve protokollerinin bağlayıcılığının sendikaların toplu iş sözleşmesi yapma hakkını engellediği vurgulandı. Kararda, "Söz konusu bağlayıcılık toplu iş sözleşmesi yapılması sırasında uyuşmazlık çıkmasını da engeller nitelikte olduğundan sendikanın grev kararı almasını dolaylı olarak engeller niteliktedir" ifadelerine yer verildi. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi çerçeve protokollerinin bağlayıcılığının sendikal faaliyete ve sendika hakkına temas ettiğini belirtti. Kararda, bu tür düzenlemelerin sendika hakkını sınırladığı ve Anayasa'nın 13. ve 51. maddelerine aykırı olduğu ifade edildi.
Sendikalar, bu kararın ardından çerçeve protokollerinin bağlayıcılığının kaldırılmasıyla birlikte toplu iş sözleşmesi ve grev hakkının önemli ölçüde güçlendirileceğini belirtti. Kararın sendikal hak ve özgürlüklerin daha da genişletilmesi yönünde bir adım olduğunu vurguladılar.
Anayasa Mahkemesi'nin çerçeve protokollerinin bağlayıcılığına dair düzenlemeyi anayasaya aykırı bulması, sendikaların toplu iş sözleşmesi yapma ve grev hakkı konusunda yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor. Bu karar, sendikaların toplu iş sözleşmesi ve grev hakkının daha etkin bir şekilde kullanılabilmesi için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak bu süreçte, sendikaların ve hükümetin diyalog ve uzlaşma kültürünü güçlendirmesi, yeni düzenlemelerin oluşturulmasında ve sendikal hak ve özgürlüklerin korunmasında kritik bir rol oynayacaktır.
696 sayılı KHK'nın kamu işçileri ve sendikalar üzerindeki etkisi
Aralık 2017'de yürürlüğe giren 696 sayılı KHK ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'na eklenen 2. madde, kamu işçilerinin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere çerçeve anlaşma protokolü imzalanmasına olanak tanıdı. Bu düzenleme, OHAL kapsamında yapıldı ve işçi konfederasyonlarını ve sendikaları devre dışı bırakarak hükümetin doğrudan toplu iş sözleşmesi çerçeve anlaşma protokolü imzalayabilmesini sağladı.
Bu eklenen maddeye göre, imzalanan protokoller idareler ve taraf konfederasyona üye olan sendikalar için bağlayıcı olacaktı. Bu düzenlemeyle, Türk-İş ve Hak-İş gibi büyük sendika konfederasyonları da dahil olmak üzere, işçi sendikalarının yetkisi ve rolü kısıtlandı. Hükümet, bu düzenleme sayesinde doğrudan toplu iş sözleşmesi çerçeve anlaşma protokollerini imzalayarak, kamu işçilerinin mali ve sosyal haklarını belirleme konusunda daha fazla yetkiye sahip oldu. Bu düzenleme, işçi sendikaları ve temsilcileri tarafından eleştirildi. Sendikalar, bu tür bir düzenlemenin işçi haklarını ve sendikal özgürlükleri kısıtladığını belirtti. Türk-İş ve Hak-İş gibi sendika konfederasyonları, bu düzenleme sonucunda doğrudan toplu iş sözleşmesi çerçeve anlaşma protokollerini imzalamak zorunda kaldılar ve sendikal haklarının kısıtlandığını ifade ettiler.
Anayasa Mahkemesi'nin son kararıyla, bu eklenen 2. madde Anayasa'ya aykırı bulundu ve iptal edildi. Bu karar, sendikaların ve işçi temsilcilerinin bu tür düzenlemelere karşı yasal bir mücadele yürüttüğünün bir göstergesi olarak değerlendirildi.
696 sayılı KHK ile yapılan düzenleme, kamu işçilerinin mali ve sosyal haklarını belirleme konusunda hükümete geniş yetkiler verdi. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin bu düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı bulması ve iptal etmesi, sendikaların ve işçi temsilcilerinin haklarını savunma konusundaki mücadelesinin önemli bir zaferi olarak kabul edildi. Bu karar, sendikaların ve işçi temsilcilerinin haklarını koruma ve sendikal özgürlükleri güçlendirme konusundaki kararlılığını göstermektedir.
'Grev hakkı iade edilmiş oldu"
Kararı sosyal medyadan değerlendiren çalışma ekonomisi profesörü Aziz Çelik'e göre, konfederasyonlar sendikalara rağmen bağlayıcı protokoller imzalayabiliyor, üye sendikalar bunlarla bağlı oluyor ve konfederasyonların imzaladığı “çerçeve anlaşma protokolü” ile toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı fiilen ortadan kaldırılmış oluyordu.
Çelik, "Çerçeve anlaşma protokolü bağlayıcı değil yol gösterici olabilecek. Üye sendikalar isterlerse bu protokolü esas alabilecek. Bu karar ile konfederasyonların üye sendikaların grev hakkını askıya almasının önüne geçilmiş oldu. Karar ile sendikaların grev hakkı iade edilmiş oldu. Bu iptal kararı ile halen yürürlükte olan toplu iş sözleşmesi çerçeve protokolü hukuken dayanaksız kalmış oldu" dedi.