Adalet Bakanı Gül'den İnsan Hakları Eylem Planı Açıklaması

Adalet Bakanı Gül, 'İnsan Hakları Eylem Planı, hak ve özgürlüklere ilişkin standartları daha da yükseltmek için önemli yol haritası olacaktır.' ifadelerini kullandı.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı Robert Spano, Türkiye Adalet Akademisi'nde gerçekleştirilen '24. Dönem Hakim ve Savcı Adayları Eğitimi Açılış Programı'na katılım sağlıyor.

Sosyal ve ekonomik kalkınmanın, tahmin edilebilir bir hukuk düzenine ve etkili işleyen bir yargı sistemine bağlılığına işaret eden Bakan Gül, kişinin hukuka aykırı müdahalelere karşı korunmasının, kanunlar önünde herkesin eşit olmasının, haklara saygının, demokratik hukuk devletinin en başta gelen özelliği arasında olduğunun altını çizdi.

Hukukun üstünlüğünün kurumsal güvenliğinin de etkin işleyen yargı düzeni olduğuna dikkat çeken Bakan Gül, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aracılığıyla açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin oldukça ciddi bir taahhüt olduğunu, bu süreçte 'Güven veren ve erişilebilir adalet sistemi' vizyonunun seçildiğini söyledi.

Bakan Gül, belgenin düzenlendiğinde, Avrupa Konseyi belgeleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları, Avrupa Birliği (AB) müktesebatı ile diğer ulusal ve uluslararası belgelerin göz önünde bulundurulduğunu söyledi.

İfade özgürlüğü ve şahsi hürriyetiyle alakalı ceza hukuku güvencelerini iyileştiren birinci paketin, infaz düzeninde yapısal gelişmeler getiren 2. paket ve hukuk yargılamalarının yönteminde sadeleştirme temin eden, alternatif uyuşmazlık çare yollarını da yaygınlaştıran 3. paketin Meclis'te yasalaştığını anımsatan Bakan Gül, yeni yasama senesinde de kritik düzenlemelerin kanunlaşacağını dile getirdi.

İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI ÇALIŞMALARI

Yeni İnsan Hakları Eylem Planı ile ilgili faaliyetlerin de devam ettiğini söyleyen Bakan Gül, 'Eylem Planı, hak ve özgürlüklere ilişkin standartları daha da yükseltmek için önemli yeni yol haritası olacaktır.' diye konuştu.

Türkiye'nin, Avrupa Konseyinin kurucu mensupları içinde olduğunu belirten Abdülmahit Gül, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine (AİHS) taraf olan Türkiye'nin AİHM'e bireysel müracaat hakkını da tanıdığını belirtti.

AİHM'in etkin bir şekilde işleyişine katkı sağladığını belirten Gül, Avrupa Konseyinin faaliyetleriyle de uyumlu çalışmalar yapıldığını, yeni iç hukuk yolları kurularak uyuşmazlıkların AİHM'e gitmeden çözülmesi meselesinde de kritik adımlar atıldığına işaret etti.

Adalet Bakanı Gül, adalet terazisinin kuyumcu hassasiyetiyle tartmasını temin edecek olanın iyi yetişmiş hukukçular olduğunu, en iyi kanunların iyi uygulayıcılarla anlam bulacağına dikkat çekti.

Hukukçuların aldığı eğitimin, yalnızca hukuk profesyonellerin yaptığı bir entelektüel  gayret olmadığını, aynı anda adalet mücadelesinin kritik parçasını oluşturduğuna vurgu yapan Bakan Gül, insan hakları merkezli olmayan bir hukuk eğitim düzeninin de özünü yitireceğini dile getirdi.

Bakan Gül, şu ifadeleri kullandı:

'Bireylerin hak ve özgürlükleri üzerinde etki doğuran kararlar verme yetkisine sahip olanların liyakati, kanunların iyi olmasından daha acil bir zorunluluktur.'

Türkiye Adalet Akademisinin eğitimde kritik başarı elde ettiğinden söz eden Bakan Gül, bunun giderek artışla devam edeceğini söyledi.

Bakan Gül, Avrupa Konseyinin Hukuk Uygulayıcıları İçin İnsan Hakları Eğitimi Programını 733 hakim ve savcı adayının başarıyla bitirdiğini söyledi.

Adalet hizmetlerinin kalitesinin saptayan etkenin insan unsuru olduğuna vurgu yapan Bakan Gül, adaletin yegane tecelligahının da yargı üyelerinin temiz vicdanı olduğunu dile getirdi.

Adalet Bakanı Gül, hukuki bir hüküm ile ilgili, 'Kim olsa aynı kararı verirdi' denilebildiği ölçüde, yargısal hükümlerin  toplumda güven oluşturduğunu, yürütme kararlılığına yön verdiğini kaydetti.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 70. senesine gelmek üzere olunduğuna vurgu yapan Bakan Abdulhamit Gül, şu ifadeleri kullandı:

'Üzülerek ifade etmeliyim ki sözleşmenin 70'inci yılında bu buluşmayı Avrupa'da yükselen ırkçılık, hoşgörüsüzlük ve nefret suçlarının gölgesinde gerçekleştiriyoruz. İsveç ve Norveç'te kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'e yapılan saldırıların hemen ardından bu defa Fransa'da bir derginin çirkin provokasyonu sahneye konulmaya hazırlanılmaktadır. Oysa daha geçen hafta Yeni Zelanda'daki katliamın yargılamasında maktul yakınlarının söylediği sözler halen kulaklarımızda yankılanmaktadır. İnsan olmanın onurunda, insan haklarının eşit temelinde buluşarak nefretin, ırkçılığın, ayrımcılığın üstesinden gelebiliriz.'