Geçtiğimiz günlerde büyük bir yatırım, yabancı girişim -yabancı ortaklık aynı zamanda- İstanbul’da işçiler fabrikasında örgütlendikleri için bir gecede 150 kadın işçimizi kapının önüne koydu. Ertesi gün atılan işçilerin sayısı 450 oldu. Müdahale ettim. Dedim ki; “Burada Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuku geçerlidir. Burada iş yapan herkes, hangi işveren olursa olsun, yerli yabancı, bu hukuku tanımıyorum, diyemez, derse karşısında bizi bulur.” İstanbul Valimizi aradım dedim ki; “Oranın CEO’suyla görüş, burada Türkiye Cumhuriyeti hukukunun geçerli olduğunu ona hatırlat, yoksa yarın işçilerle beraber gelirim, onun kapısına dikilirim o hukuku ona uygulatırım.” Ertesi gün o sorun çözüldü. Emeği engelleyen, emeğin örgütlenmesini engelleyen, onun hakkını yemeye kalkan kim olursa karşısına çıkarım. Sendikaları baskı altına alanlarla ilgili soruşturma yaptım, büyük para cezaları verdim. Bizim hukukumuzun tanımayan işverenler hakkında suç duyurusunda bulunurum. Ayrıca Kayseri’de üniversitede çalışan işçi arkadaşlarımıza seslenmek isterim: Kamu toplu iş sözleşmesi çerçevesini işveren kabul etmiyormuş; kabul etmek mecburiyetinde, emekçilerimizin kazandığı hiçbir hakkı kimse gasp edemez.