Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu, Türkiye'de milyonlarca çalışanı ilgilendiren iş kanunlarında kapsamlı bir değişiklik çalışması başlattı. Bu kapsamda, 1952 tarihli Basın İş Kanunu, 1967 tarihli Deniz İş Kanunu ve tüm çalışanları kapsayan 2003 tarihli İş Kanunu'nda değişiklikler yapılacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) düzenlediği Ortak Paylaşım Forumu’nda yaptığı konuşmada, çalışma hayatına ilişkin mevzuat düzenlemeleri için önemli bir adım atılacağını açıkladı.
İş Kanunları kapsamlı bir şekilde değişecek
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, iş kanunlarındaki değişiklikler konusunda Üçlü Danışma Kurulu'nda işçi ve işveren örgütleri ile yapılan toplantılarda, birleştirilmiş bir kanun yerine ayrı ayrı revizyon yapılması talepleriyle karşılaştı.
Haber Türk'ten Ahmet Kıvanç'ın aktardığına göre:
-Alt Komisyon Toplantıları: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, iş kanunlarındaki değişikliklere ilişkin Üçlü Danışma Kurulu'nda işçi ve işveren örgütleriyle iki gün süren alt komisyon toplantıları gerçekleştirdi.
-Talep ve Görüş Ayrılığı: İşçi ve işveren örgütlerinin temsilcileri, iş kanunlarının tek bir kanunda birleştirilmesi durumunda yaşanacak kaos riskine dikkat çekerek buna karşı çıktılar. Her kanunun ayrı ayrı revize edilmesi talebinde bulundular.
-Yazılı Görüş ve Öneriler: Katılımcılardan, iş kanunları ile Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi kanunuyla ilgili yaşadıkları sorunlara yönelik yazılı görüş ve öneriler hazırlamaları istendi.
Esnek çalışma
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2024-2028 Stratejik Planı’nda iş kanunlarında yapılacak değişikliklere ilişkin ipuçları yer aldı. Planda 4857 Sayılı İş Kanunu’nun güncellenerek değişiklik yapılmasına ihtiyaç duyulan hususlar şöyle sıralandı:
-İş Kanununda yer alan mevcut esnek çalışma düzenlemelerinin etkinleştirilmesi gerekmektedir.
-İşçi açısından yaşamsal öneme sahip olan ücretin ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde kast unsurunun aranması, idari para cezası açısından caydırıcılık unsurunu azaltmaktadır.
-Mevcut düzenlemede ücretin günlük ya da maktu belirleneceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığından ayın 28, 29, 30 veya 31 gün sürmesi hallerinde ücretin ne şekilde belirleneceği ve ödeneceği konusunda farklı uygulamalar ve ihtilaflar ortaya çıkmaktadır.
-Çalışma sürelerinin belgelendirilmemesine ilişkin idari para cezası öngörülmediğinden çalışanların haklarının belirlenmesi ve ihtilafların ortadan kaldırılması güçleşmektedir.
-Genel tatil ücretinin ödenmemesine ilişkin idari para cezası açıkça öngörülmediğinden sorun yaşanmaktadır.
-Nihai işlem ortaya çıkmadan önce iş müfettişlerince düzenlenen tespit tutanaklarına dava açılması, farklı ve birbirine aykırı olabilecek kararların verilmesine, ortaya çıkmasına neden olmakta, teftişler nihayetlenmeden önce ihtilafa konu olmaktadır.
-4857 Sayılı Kanun kapsamında bulunmayan “50’den az işçi çalıştırılan tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerleri” ile “Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun 2 nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde çalışan işçiler” kanunda yer alan ve Anayasal bir hak olan yıllık ücretli izin hükümlerinden faydalanamamaktadır.
-İşçilerin işyerinde çalışmalarına engel teşkil edecek yaş, cinsiyet ve sağlık durumlarının varlığı halinde bunlar çalışmaktan alıkonulamadığı için sağlık ve vücut bütünlüklerinin korunması etkin bir şekilde temin edilememektedir.
-İş Kanunu kapsamında bulunmayan çocuk çalışanlarla ilgili mevzuat düzenlemesine ihtiyaç bulunmaktadır.
Basın İş Kanunu'nun çıkışı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Stratejik Planı'nda 5953 Sayılı Basın İş Kanunu ve 854 Sayılı Deniz İş Kanunu'nun güncellenmesi gerektiğini belirterek, sosyal taraflarla işbirliği içinde katılımcılık ve sosyal diyalog esasıyla güncellenmelerine ihtiyaç olduğunu ifade etti. Stratejik Plan'da, 5953 Sayılı Basın İş Kanunu'nun 1952 yılında yürürlüğe girmesine rağmen sektörün yeni ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte güncel olmadığına dikkat çekildi.
Aynı şekilde, 854 Sayılı Deniz İş Kanunu'nun, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün denizcilik sektörü ile ilgili 36 Sayılı Sözleşmesi’nde değişiklik yapan 2006 tarihli Denizcilik Çalışma Sözleşmesi’ne uyumlu olmadığı belirtildi. Deniz İş Kanunu'nun 1967 yılında yürürlüğe girdiği ifade edildi.
Aksaklıklar sıralandı
Stratejik Plan’da 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda görülen aksaklıklar ise şöyle sıralandı:
-Kanunda iş sözleşmesinin sendikal nedenle fesih edilip edilmediğin tespitine ilişkin ölçüt bulunmamaktadır.
-Sendikal nedenle feshin geçersizliğinin ispatının kolaylaştırılabilmesi için mevzuatta düzenleme yapılması gerekmektedir.
-Yetki tespit otomasyon sistemine ilişkin yeterli ikincil mevzuat düzenlemesi bulunmamaktadır.
-Yetki tespiti itirazlarına ilişkin davaların azaltılabilmesi için yetki tespiti otomasyon sisteminde güncelleme ve ikincil mevzuat çalışması yapılmalıdır.
-Kanunda idari yaptırımlar düzenlenmiş olmasına karşın kanuna muhalefetin nasıl inceleneceğine ve denetleneceğine ilişkin hükümler bulunmamaktadır.
-Kanuna teftiş ve denetim maddelerinin eklenmesi gerekmektedir.
En kapsamlı değişiklik
İş Kanunlarındaki en kapsamlı değişiklik, 20 yıl önce gerçekleşmişti. 1475 Sayılı İş Kanunu'nun yerine 2003 yılında 4857 Sayılı İş Kanunu çıkartılmıştı. Ancak, 1475 Sayılı Kanun'un sadece kıdem tazminatıyla ilgili 14’üncü maddesi yürürlükte bulunuyordu. Bu kez, iş güvencesi ve diğer hükümler için yeni bir güncelleme yapılması planlanıyor
2003 yılında çıkartılan 4857 Sayılı İş Kanunu ile iş güvencesi ve diğer önemli hükümler düzenlenmişti. 1475 Sayılı Kanun'un sadece kıdem tazminatıyla ilgili maddesi haricinde yürürlükte olması, iş kanunlarında güncellemeye ihtiyaç olduğunu gösteriyor. 2003 yılında çıkartılan kanun, iş güvencesi ile ilgili hükümleri Basın ve Deniz İş Kanunlarına da yansıtmıştı.