Her yıl dünya genelinde yaklaşık 10 milyon kişi verem hastalığına yakalanırken, 1,5 milyon kişide verem nedeniyle hayatını kaybediyor. uzmanlar, verem hastalığının dünya genelinde enfeksiyon nedeniyle ölümlerin en üstünde yer alıyor.
Türkiye solunum araştırmaları derneği (tüsad) tüberküloz çalışma grubu başkanı doç. dr. dursun tatar, verem eğitimi ve farkındalık haftası’nda yaptığı açıklamalarda, halk arasında verem olarak bilinen tüberkülozun, insanlık tarihinin en eski hastalıkları arasında yer aldığını söyledi. tatar, insanlık tarihi boyunca bazı dönemlerde salgınlara neden olan, ölümcül seyreden, halk arasında ‘ince hastalık’ olarak da tabir edilen vereme sebep olan mikrobun keşfedilmesinden sonra hastalığın tanı ve tedavisinin önünün açıldığını belirtti.
Tatar, 1940'lı yıllarda tüberkülozun tedavi edilmesini sağlayan ilaçların keşfedildiğini belirterek, hastalığın etkeninin bilinmesine ve son 60 yıldır tedavi edilebilir ve korunabilir olmasına rağmen hala dünyada en yaygın ve ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olma özelliğine sahip olduğunu kaydetti.
Dünya sağlık örgütü’nün paylaştığı güncel verilere göre günümüzde, dünya nüfusunun dörtte birinin vücudunda verem mikrobu bulunduğunu belirten tatar, ‘dünya genelinde her yıl yaklaşık 10 milyon kişi verem hastalığına yakalanmakta ve 1,5 milyon insan veremden ölmektedir. verem hastalığı, dünyada enfeksiyon nedenli ölümlerin zirvesinde yer almaktadır. ülkemizde 2017'de tüberküloz tanısı alan toplam hasta sayısı 12 bin 46'dır. başarıyla yürütülen tüberküloz savaşı sonucu ülkemizde kayıtlı tüberküloz görülme sıklığında, son 10 yıldır yıllık ortalama yüzde 5 düşüş görülmektedir. 2005'te toplam 20 bin 535 hasta kaydedilmiş ve görülme sıklığı yüz binde 29,4 iken, 2017'de yüz binde 14,6'ya düşmüştür’ dedi.
Doç. dr. tatar, türkiye'de tüberküloz kontrolünde ‘bin yıl kalkınma hedefleri’ ve ‘tüberkülozu durdurma stratejisi hedefleri’ne ulaşıldığını belirtti.
Tatar, dünyada tüberküloz eliminasyonuyla ilgili belirlenmiş hedef olan 2050 yılına kadar, küresel tüberküloz insidansının milyonda birin altına düşürülmesine yönelik çalışmaların devam ettiğini söyledi.
Solunum yollarından buluşan verem mikrobunun verem enfeksiyonuna yol açtığını, bunun bir hastalık durumu olmadığını belirten tatar, ‘bu durum vücutta verem basilinin sessiz durduğu ve adeta hapsedildiği bir durumdur. enfekte olan kişilerin yüzde 5'i, 1-2 yıl içinde aktif verem hastası olur, yüzde 5'inde ise verem mikrobu vücutta sessiz olarak bekler. vücut direncinin düştüğü durumlarda, vücutta beklemekte olan verem mikrobu çoğalarak verem hastalığına yol açar’ dedi.
Dursun tatar, verem mikrobunun ilk olarak vücuda giriş yolu olan akciğerlere yerleştiğini ancak kan ve lenf yoluyla tüm vücuda dağıldığını anlatarak, konuşmasına şöyle devam etti:
‘dolayısıyla hastalık en sık akciğerler olmak üzere tüm organları tutabilir. tedavi edilmezse hayatı tehdit edebilir. verem mikrobu vücuda girdikten sonra yıllarca hastalık yapmadan akciğerlerde bekleyebilir. vücudunda verem mikrobu taşıyanların yaklaşık yüzde 5-10'u daha sonraki yıllarda verem hastası olur. verem hastalığı gelişiminde riskli gruplar; 5 yaş altındaki çocuklar, yaşlılar, hıv enfeksiyonu olan kişiler, bağışıklığı baskılayan tedavi alan kişiler, silikoz, diabetes mellitus, kronik böbrek yetmezliği, lösemi, lenfoma, baş, boyun ve akciğer kanseri olanlar, ideal vücut ağırlığının yüzde 90'ından daha az kiloda olanlar, sigara içenler, ilaç bağımlılığı olanlar ve alkol kullananlardır. bu hastalıkta en erken ve en sık belirti ise 2-3 haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı, yorgunluk, halsizlik, balgam çıkarma, kan tükürme, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısıdır. 2-3 hafta ve daha uzun süreli öksürük şikayeti olanlar en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. tüberkülozdan korunmanın en etkili yolu erken teşhis ve başarılı tedavidir.’
Doç. dr. tatar veremin, tedavi edilmemiş ya da düzenli tedavisi devam etmeyen hastaların aksırma, öksürme ve konuşmaları esnasında havaya yayılan mikropların solunum yoluyla alınması sonucu bulaştığından bahsederek, ‘verem hastaları, konuşma, öksürme ve hapşırma ile ortama verem mikrobu içeren damlacıklar yayarlar. öksürme ve hapşırma sırasında ağızların mendille kapatılması, bulaşın önlenmesi için hayati önem taşır’ ifadelerini kullandı.
Verem mikrobunun, güneş görmeyen yerlerde havada uzun saatlerce canlı kaldığını kaydeden tatar, güneşten gelen ultraviyole ışınlarının verem mikrobunu kısa sürede öldürdüğünü, bu yüzden hasta ve hasta ile yakın temasta olan kişilerin, bulundukları ortamları çok sık havalandırması ve güneş alan odaları kullanması gerektiğini belirtti.
Tatar, verem teşhisi konulmasında en önemli yöntemin balgamda verem mikrobunun mikroskopla incelenmesi olduğunu, tedavi edilmeyen bir verem hastasının her yıl yaklaşık 10-15 kişiyi enfekte ettiğini belirterek, şöyle konuştu:
‘ilaçlarını düzenli kullanan hastalar, başkalarına hastalık bulaştırmazlar. verem tedavisinde kullanılan ilaçlar verem savaş dispanserlerinde ücretsiz olarak verilir. verem hastaları ilaçlarını düzenli olarak ve yeterli süre (6-9 ay) kullanmazlarsa verem mikropları ilaçlara direnç kazanabilir. dirençli verem hastalarının tedavisi daha uzun sürer (18-24 ay), daha fazla ilaç kullanmak zorunda kalırlar ve maalesef bazen hasta kaybedilebilir. tedaviyi reddeden bir hasta için hayati tehlike vardır. bu hastalar toplum sağlığını da tehdit eder. tedavisiz hasta çevresindekilere verem mikrobunu saçmaya devam eder.’
Doç. dr. dursun tatar, engellenebilir ve tedavi edilebilir olan verem hastalığının korkutucu bir yanı olmadığını belirterek, ‘uzamış öksürük gibi uyumlu sağlık şikayetlerimiz veya hasta kişiyle temas öykümüz varsa gecikmeden sağlık kuruluşuna başvuralım. korunma tedbirlerimizi alalım. ellerimizi sık yıkayalım, sabun ve su ile en az 20 saniye. asla sigara içmeyelim, içirmeyelim ve sigara içenin yanında durmayalım. bulunduğumuz ortamı sıkça havalandıralım. dengeli ve düzenli beslenelim. verem hastası isek ilaçlarımızı zamanında, düzenli ve yeterli süre kullanalım. koronavirüs salgını nedeniyle zor günler yaşamaya devam ettiğimiz bu günlerde, benzer hijyen tedbirleri ile kendimizi, sevdiklerimizi ve çevremizi bulaşıcı hastalıklardan koruyabiliriz’ diye konuştu.