Özersay, Türkiye ile Libya arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin imzalanan mutabakatın yerinde ve zamanlı bir adım olduğunu belirterek, "Türkiye ile Libya arasında deniz yetki alanlarının belirlenmesine ilişki kısa süre önce imzalanan metin son derece yerinde ve zamanlı bir adımdır. Libya-Türkiye uzlaşısı Doğu Akdeniz bölgesinin doğusunda 2011 yılında KKTC-Türkiye kıta sahanlığı sınırlandırması antlaşması ile başlattığımız 'bölgedeki deniz yetki alanlarını düzenleme ve haklarımıza sahada da sahip çıkma' adımlarının bir devamı, tamamlayıcısı niteliğindedir.
Doğu Akdeniz’in sadece doğusunda değil batısında da sahada olunacağı, bu alanların düzenleneceği mesajı kararlı şekilde verilmiş olmaktadır. Bu adım ve mesaj KKTC olarak bizim bölgedeki doğal zenginliklere dair dış politika yaklaşımımızla paraleldir.
Bir süreden bu yana Kıbrıs Rum tarafı İsrail, Mısır ve Yunanistan ile birlikte Doğu Akdeniz’de gerek Türkiye’yi gerekse KKTC olarak bizi deniz alanlarında çevreleyen ittifak ilişkilerine giriyordu.
Libya-Türkiye uzlaşması, Doğu Akdeniz’in batı bölgesinde bu çevreleme politikasını bertaraf eden, haklarımıza halel gelmesine neden olacak o alanın bütünlüğünü bozan ve dengeleri değiştirebilecek olan bir adımdır.
Türkiye gibi bu bölgede en uzun sahile sahip olan bir devleti buradaki deniz yetki alanlarının dışında tutmayı hedefleyen her türlü adım da böylece sekteye uğratılabilecektir" dedi.
'MÜZAKERE SÜREÇLERİ GEREKÇE GÖSTERİLEREK BU ADIMLAR HEP ERTELENDİ'
Özersay, müzakere süreçleri gerekçe gösterilerek, deniz yetki alanları konusunda atılması gereken adımların ertelendiğini ifade ederek, "Doğu Akdeniz’in doğusunda olduğu gibi batısında da Türkiye şimdi bu alanları düzenleyebilecek ve ertesinde de bu yasal zeminde lisans verilmesi, sismik araştırma yapılması ve sonuçlara bağlı olarak kazı faaliyetlerine yönelebilecek, özetle sahada olabilecektir. Burada çıkarılması gereken bir diğer önemli mesaj da şudur:
Bu kadar yıldır müzakere süreçleri gerekçe gösterilerek deniz yetki alanları konusunda atılması gereken adımlar hep ertelendi ya da Rum tarafıyla iyi niyetli davranılarak genel bir moratoryum konusunda ilke anlaşmasına varıldı ama sonradan Rum tarafı buna uymayarak çalışmalarına devam etti, fiili durum yarattı.
Şimdi bu adımla, Kıbrıs’ta kapsamlı çözüm sürecindeki gelişmelerden bağımsız olarak denizlerdeki hak ve menfaatlerimiz konusundaki politikanın askıya alınmayacağı mesajı da net şekilde verilmiş olundu.
Bir başka ifadeyle bu müzakereler ya da müzakerenin dahi olmadığı süreçler denizlerdeki adımları askıya alma gerekçesi olarak kullanılmayacak mesajıdır" ifadelerini kullandı.
'RUM BAKAN BUNU DİLEDİĞİ KADAR KINAYABİLİR'
Bakan Özersay, Rum tarafının kınamalarının ve bu mutabakat sebebiyle rahatsız olmasının doğal olduğunu, bu tarz adımların atılmaması durumunda bölgede gerginliğin artacağını dile getirerek,
"Libya-Türkiye uzlaşısının Kıbrıs Rum dışişleri bakanı tarafından kınanmış olması kimseyi şaşırtmamalıdır.
Rum Bakan bunu dilediği kadar kınayabilir. Libya, hele hele Türkiye Cumhuriyeti gibi bu bölgeye bakan en uzun sahile sahip bir ülkenin uluslararası hukukun gereği bu bölgenin dışında bırakılması söz konusu olamaz zaten.
Türkiye ve KKTC'nin haklarını yok saymaya çalıştıkları için, murad ettikleri şeyi tersine çeviren bir adım olduğu için, rahatsız olmaları doğaldır.
Bu türden sahada durumu dengeleyici adımlar atılamamış olsaydı bugün bölgedeki gerginlik ihtimali daha bir artmış olacaktı. Bu bölgede herkesin çıkarına olacak olan şey, uzun yıllardır dile getirmekte olduğumuz düşüncedir.
Yani bütün ilgili aktörlerin bir araya gelerek doğal kaynaklar konusunda işbirliği yapmaları, bölgesel bir işbirliği mekanizmasının geliştirilmesi ve kurumsallaşmasıdır.
Bunun yaratacağı olası karşılıklı-bağımlılık hali, bu bölgede hem barışı hem de istikrarı daha bir mümkün kılacaktır" diye konuştu.
Son Dakika Gündem Haberleri için aşağı kaydırın.