Ekonomik baskı Putin’i Stalinleştirecek mi?

Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali ile başlayan ekonomik ambargo, Rus lider Putin’i yeni açmazlara yönlendirecek. Bu açmazlardan biri de Putin’in “Stalinleşme” ihtimalidir.

04.03.2022-15:02 - (Son Güncelleme: 04.03.2022-16:18) Ekonomik baskı Putin’i Stalinleştirecek mi?

Erdal Şimşek/ANALİZ

Batılı hükûmetler, Ukrayna krizi başladığında, Rusya’yı ekonomik ambargoya alacaklarını ve bu ülkeyi çökerteceklerini bir tehdit unsuru olarak açıkladılar. Ancak Rus lider Vladmir Putin, bu tehditlere aldırış etmeden, savaşı bütün Ukrayna topraklarına yayarak cevap verdi.

Putin’in bu hamlesine karşılık ABD’nin başını çektiği Batı dünyası, Rus Merkez Bankasının döviz rezervlerine erişimi kesmiş ve önemli Rus bankalarını uluslararası ödeme sistemlerinden attı. Bir anda ruble düştü. Akabinde de Moskova Borsası ikinci bir emre kadar kapandı.

Moskova, dolar alımında devasa komisyonlar gibi sermaye kontrolleri uyguluyor ve yabancı şirketlerin Rusya'dan çıkmasını engellemeye çalışıyor. Ancak bu Rus ekonomisini kurtarmaya veya nefes aldırmaya çare değil.

Batı ile yapılan ticaretin çoğu, Doğal Gaz’ın dışında neredeyse tamamen durduruldu. Yedek parça eksikliği nedeniyle yakında uçaklar yere indirilecek ve şirketler yabancı yapımı bileşenleri ithal edemeyecek. Bu da üretim hatlarını durmaya zorlayacak.

Ve sonuç olarak yaklaşık 250 milyon nüfuslu bir ülkede üretim tamamen duracak. Akabinde de bunalan halk isyan bayrağını çekecek. Bu sosyolojinin kuralı. Peki, Rus yönetimi bu tehlikenin farkında mı?

Kremlin, yaptırımların etkilerini kabul ediyor, ancak buna aldırış etmiyor gibi bir görüntü veriyor.

Kremlin sözcüsü Dimitry Peskov, Çarşamba günü (2 Mart) yaptığı açıklamada “Rus ekonomisi şu anda ciddi bir baskı altında, ciddi bir darbe aldı diyebilirim. Ancak bir güvenlik payı var, potansiyel var, planlar var" diyerek ekonomik ambargoyu hafife aldıklarını göstermeye çalıştı.

Bu açıklamadan sonra Batı dünyası yeni yaptırım listesini açıkladı. Daha çok Rus işadamı kurum ve kuruluş kara listeye alındı.

Ukrayna krizinde ABD-İngiltere mihveri dışında bir politika izlemeye çalışan cılız Fransa’nın Maliye Bakanı Bruno Le Maire bu hafta Batı'nın "Rusya'ya karşı topyekûn bir ekonomik ve mali savaş yürüttüğünü … Rus ekonomisinin çöküşüne neden olacağız" diyerek Peskov’a cevap verdi. Akabinde de ABD Başkanı Joe Biden, Putin'in işgali için "uzun vadede yüksek bir bedel" ödeyeceği ve Rus liderin "ne olacağı hakkında hiçbir fikri olmadığı" konusunda uyardı.

Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü ve Alman Marshall Fonu'nun uzmanlarından Jacob Kirkegaard, bu gelişmelerle ilgili her kesi uyaran ve Soğuk Savaş kâbusunu hatırlatırcasına “Yaptırımların örtük olarak rejim değişikliğini hedeflediği aşamadayız” dedi.

Ambargo başlar başlamaz, Ruble günü yüzde 30 düştü ve analistler savaş ilerledikçe daha da değer kaybedeceğini belirtiyorlar.

 Kredi derecelendirme kuruluşları Fitch ve Moody's, Rusya'nın borç notunu çöpe attı. Alarma geçen Moskovalılar, paralarını değersiz hale gelmeden önce harcamak için ATM'lerde sıraya girdi ve marketlere akın ettiler.

İsveçli ekonomist ve Georgetown Üniversitesi'nde profesör olan Anders Åslund, geçtiğimiz Perşembe (3 Mart) günü NATO'nun Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 9. maddesi ile kurulan en üst politik organı Atlantik Konseyi internet seminerine verdiği demeçte, Putin "Rusya kalesi kavramını sevdi. Şimdi hiç kale olmadığı ortaya çıktı. Rusya yatırım yapılamaz hale geldi” diyerek, Rusların karşı karşıya kaldığı felaketin ön haberini verdi.

Ancak bütün bu uyarılar, Rus lider Putin ve ekibini durdurmuş değil. Batı dünyası, Putin’in bu ekonomik savaşa aldırış etmemesini şaşkınlıkla karşılıyor. Bu durumda şu soru akla geliyor:

Putin’in daha geniş bir şekilde kendi ekonomisini izole edip edemeyecek mi?

Putin’in hedefi belki de Rusya’daki sivil ekonomiyi çökertmek, bir yandan da desteklenmeyen bir para birimini basmak, piyasalar yeniden açıldığında ve şirketler kuruş hisse senetleri olarak ticaret yaptıklarında Rus işadamlarını bir sınıf olarak mülksüzleştirmek mi? Böylece Putin, kendisine rakip olması muhtemel bütün oligarkları bir kalemde güçsüz hale getirmeyi mi hedefliyor:

Bu yöntem hiç yabancı değil. Sovyetler Birliği’nin ünlü diktatörlerinden Stalin’in Komünist partide tam hâkimiyeti sağlamak için rakiplerini tasfiye ettiği yöntemin ekonomi piyasasına uyarlanmış versiyonu gibi.

Bunun ipucunu Madrid'deki IE Business School'da Doçent olan Maxim Mironov (Rusya vatandaşıdır), açık bir şekilde veriyor Facebook hesabında. Mironov, “Putin, polis devletini kuracak. Sovyet terörünün en karanlık günlerine geri dönmek anlamına gelebileceğini” söylüyor.

ÇİN, PUTİN’E EL UZATIR MI?

Rusya’yı bekleyen böylesi karanlık bir tabloda, tabii olarak gözler Çin’e yönelecektir Çünkü Çin de Batı blokunun başat aktörü olan ABD’nin baş hedefi konumunda.

Bir polis devleti olan Çin Halk Cumhuriyeti ebedi Devlet Başkanı Xi Jinping'in komşusuna ekonomi alanında can simidi olmayı elbette isteyecektir. Ne var ki, Çin’in en büyük pazarı Batı dünyası. Ve Çin, bu pazardan atılmamak için Putin’e beklediği desteği veremeyecektir. Sadece mal değişimi ve kayıtdışı bir ekonomik ilişki kurabilir. Bu da her iki ülkenin ihtiyaçlarını karşılamada çok ama çok yetersiz kalacaktır.

“Rusya Çin'den biraz yardım alabilir mi” sorusuna yine Atlantik Konseyi düşünce kuruluşunun Ekonomik Devlet Yönetimi Direktörü Julia Friedlander, “kesinlikle" yerek şunları ekliyor:

“Ancak bunu yapmak muhtemelen Batı'nın öfkesini çekecek ve Çin'in kendisi zengin Batı pazarlarına erişimini kaybetmekten korkacak. Ayrıca, daha acil sorunun, Pekin'in, Rusya'nın krater ekonomisine akıttığı parayı bir daha görememekten haklı olarak endişe duyacaktır.”

Bir diğer Atlantik Konsey üyesi Kirkegaard ise farklı bir düşüncede. Kirkegaard şunları söylüyor:

"Çin'in bir seçeneği var. Bu da ‘Büyük liderlik’ rolü olabilir.  'Tamam, Rusya'yı destekleyeceğiz' kararı verebilir. Bu durumda Rusya, Pekin'in bağımlı bir devleti olacak. O zaman da Pekin, muhtemelen dünyanın geri kalanına birçok teknolojik ve diğer erişimi kaybedecek. Alternatif olarak, Çin Rusya'yı kesebilir ve ardından bunu Avrupa'daki ABD ile ilişkisini yeniden denemek ve sıfırlamak için kullanabilir. Gerçekten iki taraf da yol ayrımındalar."

İşte burada Farklı bir senaryo daha gündeme gelebilir. Rusya bu durumda Batı ile anlaşarak Çin’e yönelebilir mi?

Çin, her hal ü karda Rusya’nın Sibirya’daki topraklarını işgale teşebbüs edecektir. Bu, çok net bir şekilde görülüyor. Bu durum Ne batının ne de Rusya’nın işine gelir. Rusya toprak kaybederken, Çin ise muazzam bir kaynağa erişecektir. Bu da Çin’in gücüne güç katacak ve onu Batı bloku karşısında daha da güçlü ve sarsılmaz hale getirecektir. Bunlar kısa vadede muhtemel durumlar. Ancak, şu anda Putin, yavaş yavaş Sovyet dönemindeki polis devletine doğru yönelmiş durumda.

Gazeteci-Yazar, Erdal Şimşek, haber365.com.tr Yayın Kurulu Üyesidir

YORUM YAZ..
Modal