Rabia Uzunağaç | Özel Haber
Pandeminin sonuçlarından birisi de şüphesiz ülkelerin ekonomik dengelerinin sarsılması oldu. Tedarik zincirlerinin bozulması, devletlerin sosyal yardım ve sağlık için yaptığı yüksek harcamalar bu düzenin bozulmasında büyük rol oynadı. Nitekim bozulan tedarik zincirleri, devletlerin sarsılan ve hassas hale gelen finansal, ekonomik düzenlerini de epeyce zorlamış durumda.
TÜRKİYE’DEKİ DÖVİZ ARTIŞININ BİR ÇOK SEBEBİ VAR
Hatırlarsanız pandemi ile birlikte tedarik krizi yaşayan Avrupa, bir çok sektörde ihtiyacını Türkiye’den karşılamaya başlamış, dünya devi bir çok marka Avrupa’da oluşan talebi karşılamak için Uzak Doğu yerine Türkiye’ye yönelmişti. Türkiye’deki sanayi kapasitesinin neredeyse %100 çalışmaya başlamasıyla birlikte bir çok ham madde de dışarıya bağımlı olan Türkiye’de döviz ihtiyacı hasıl olmaya başlamıştı. Bu döviz ihtiyacını karşılamak ve üretimin sekteye uğramasını engellemek isteyen Merkez Bankası da önlemlerini almış ülkenin döviz ihtiyacını karşılayacak adımlar atmaya başlamıştı. Türkiye’de hasıl olan bu döviz ihtiyacının dövizi bir miktar artırması beklenen bir sonuçtu. Fakat son günlerde hassaslaşan ekonomiye en büyük darbeyi manipüle edilen vatandaş vurmuş oldu. Vatandaş sosyal medyada oluşan manipülasyona alet olarak yüksek bir döviz talebi oluşturdu. Bir çok vatandaşın kredi çekerek döviz satın aldığı haberleri de gündemi meşgul etti.
EKONOMİ DÖVİZ VE FAİZDEN OLUŞMUYOR OYUNA GELMEYİN!
Türkiye Ekonomisinin üst üste atlattığı darbe girişimleri, ekonomik saldılar, sınır dışı operasyonlarının ardından muhatap olduğu pandemiyi de hesaba katarsanız ne denli güçlü bir temele sahip olduğunu anlamanız mümkün. Sosyal medyada oluşturulmak istenen ‘döviz fırladı ekonomi bitti’ algısına yeni düşmemek gerekiyor. Şunu bilmeliyiz ki ekonomi sadece döviz ve faizden oluşmuyor. Bu hassas dönemde özel sektör, kamu ve vatandaşın güçlü bir şekilde bir arada durmaya ihtiyacı var. Bu hassas dönemi şüphesiz özel sektör, kamu ve devlet birlik olarak atlatacaktır. Ancak ortak akılla ve sakince davrandığımızda önümüzdeki fırsatları görebilir ve doğru adımları atabiliriz. Faiz ve kur üzerinden siyasi hesaplaşma içerisine girenlere hep birlikte imkan vermemeliyiz.
DÜNYA TİCARETİNDEKİ PAYIMIZ TARİHİ ZİRVESİNDE
Pandemi sonrası oluşan ticari koşullar tamamen Türkiye’nin lehine gözüküyor. Avrupa’nın yaşadığı tedarik krizinden çıkmak için Türkiye’yi can simidi olarak görmesi ve bir çok üretimini Türkiye’ye kaydırması Türkiye’nin önemini ispat ediyor. Türkiye, dünyada ihracatındaki payını ilk defa %1’in üzerine çıkardı. İhracatın, ithalatı karşılama oranı ise ilk defa %90lara gelmiş durumda. Tüm bu parametreler olumluyken ekonominin kötü gittiğini iddia edebilir miyiz
ÜRETEREK KAZANACAĞIZ
Türkiye kalkınma modeli olarak üretmeyi politika edinmiş ve tüm sistemini bunun üzerine inşa etmiştir. Ancak üretebildiğimiz sürece ekonomik buhranlardan rahatlıkla sıyrılabiliriz. Döviz üzerinden oluşturulan havayla suni kriz yaratanların bu üretim sistemini baltalamaya çalıştığı aşikar. Pandemi sonrası hızlı bir çıkış yapan ve üretimde merkez ülke haline gelen Türkiye’nin bu tür manipülatif oyunlara gelmemesi gerekiyor. Özel sektörü, devlet ve toplum ancak bir arada ve kararlılıkla hareket ettiğinde bu dar boğazdan rahatlıkla geçebiliriz.