Bir zamanlar "Türkçeyi en yi kullanan yazar" olarak kabul edilen Refik Halid Karay, Türk edebiyatında "Milli Sanat"ın hikayedeki ilk temsilcilerinden biridir.
"Memleket Hikayeleri" ile edebiyatımızda Anadolu'nun sesini ve ruhunu yansıtan yazar, bu kitabıyla çığır açmış insanımızın milli zevklerine ulaşan yolun önden giden atlısı olmuştur.
HAYATI
14 Mart 1888'de Mehmed Halid Bey ve Nefise Hanım'ın çocuğu olarak İstanbul'da dünyaya gelen Refik Halid Karay, Vezneciler Şemsü'l-Maarif ve Göztepe Taş Mektep'te öğrenim görmüştür.
Galatasaray Lisesi'ni bitirmesinin ardından 1907'de Hukuk Mektebi'ne başlayan Karay, Maliye Nezareti'nde memur olarak çalışmıştır.
İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra memurluğu bırakan yazar, ilk hikayesi "Ayşe'nin Talii"nin yayımlandığı Servet-i Fünun'a staj yapmak üzere girerek aylıksız çevirmen ve yazar olarak çalışmıştır.
Daha sonra "Tercüman-ı Hakikat"e geçen ve burada mütercimlik ve muhabirlik yapan, baş makaleler yazan Karay, 1909'da "Son Havadis" gazetesini çıkarmaya başladı.
Son Havadis gazetesinden 15 sayı yayımlayan yazar aynı tarihlerde Hukuk Mektebi'ni bırakıp Fecri Ati Topluluğu'na katıldı.
1913'TE SÜRGÜNE GÖNDERİLDİ
"Kalem" ve "Cem" gibi mizah dergilerinde "Kirpi" takma ismiyle siyasi mizah yazıları yazan Refik Halid Karay, İttihat ve Terakki'nin "istenmeyenler" listesine girerek 1913'te Sinop'a, 1916'da Çorum'a, ardından Ankara ve Bilecik'e sürgüne gönderilmiştir.
Sinop'ta tanıştığı Cemal Paşa'nın kızı Nazıma Hanım'la Ankara'da evlenen Karay, 1918'de Ziya Gökalp'in çabalarıyla İstanbul'a dönüp Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yapmıştır.
Mizah öyküleriyle başladığı yazarlık deneyimini "Vakit", "Tasvir-i Efkar" ve "Zaman" gazetelerinde makaleler yayımlayarak sürdüren yazar, Damat Ferit Paşa'ya yakınlığı sayesinde mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katılmıştır.
1919'da Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğüne atanan Karay, İzmir'in işgalinden sonra Anadolu Hareketi'yle İstanbul Hükümeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükümeti'nin tarafını tutmuştur.
TÜRK ÖYKÜCÜLÜĞÜNDE YENİ BİR SAYFA AÇTI
Sinop Cezaevi ve sürgün olarak gittiği Anadolu'nun çeşitli kesimlerinden insanları yansıttığı 18 öyküden oluşan "Memleket Hikayeleri"ni 1919'da çıkaran edebiyatçı, bu eseriyle Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin tarafından "İstanbul Türkçesini en iyi kullanan yazar" olarak ilan edilmiştir.
Türk öykücülüğüne yeni bir sayfa açmıştır.
"Memleket Hikayeleri"yle, o güne kadar konuları İstanbul'la sınırlı olan öykücülüğü Anadolu'ya taşıyan Karay, sonradan gelişecek olan "köy edebiyatı"nın öncüleri arasına girmiştir.
1922'de "Aydede" adlı mizah gazetesini çıkaran Karay devrin önemli mizah yazarlarını topladığı bu dergide "Nakş-ı ber ab" başlığı altında başyazılar yazmıştır.
Yazıları nedeniyle 9 Kasım 1922'de Beyrut'a gitmek zorunda kalan yazar orada maddi ve manevi sıkıntı yaşamıştır.
ASLA PES ETMEDİ
Beyrut ve Halep'te geçen zorlu yıllardan sonra 1938'de af çıkarılmasıyla yurda dönen yazar, yeniden gazeteciliğe başlayarak "Aydede" dergisini tekrar çıkarmış ve farklı gazetelerde yazılar yazmıştır.
Karay, Anadolu yaşamını anlatan öyküleri ve Kurtuluş Savaşı'na karşı tutumuyla tanınırken Türkiye'ye dönüşünden sonra yazdığı romanlarda ise yurt gerçeklerinin yerini Avrupa dışı ülkelerde geçen olayların aldığı görülmüştür.
"Memleket Hikayeleri"nde daha çok kadın karakterleri, orta sınıfı ve kenar mahalleyi işleyen, "Gurbet Hikayeleri"nde ise memleket özlemini kalemine yansıtan Refik Halid Karay, geçirdiği bir ameliyat esnasında 18 Temmuz 1965'te vefat etmiştir.
Hayatını doğru bildiklerini söylemekle, inandıklarını yazmakla ama hepsinin üstünde sadece bir yazar ve sanatkar olmakla geçiren Karay, acı da çekse sürgüne de yollansa doğru bildiklerini sölymekten asla vazgeçmemiştir.