Harun tan ile olan evliliğinden dünyaya gelen pars'ı kaybeden ebru şallı büyük bir üzüntü yaşamıştı. şallı, verdiği röportajla oğlunu kaybettiği anı anlattı.
Harun tan ile olan evliliğinden dünyaya gelen pars'ı kaybeden ebru şallı büyük bir üzüntü yaşamıştı. şallı, verdiği röportajla oğlunu kaybettiği anı anlattı.
Ebru şallı'nın 10 yaşındaki oğlu pars, lenfoma kanseri nedeniyle hayata gözlerini yummuş ve coronavirüs nedeniyle sade bir törenle kilyos mezarlığına defnedilmişti.
Oğlunu kaybetmenin büyük üzüntü ve acısını yaşayan ebru şallı, ilk kez konuştu ve pars'ı kaybettiği anı verdiği röportajla anlattı.
Şallı, 'sürekli hastaneye gidiyorum ama içeri giremiyorum, kapıdan konuşup, geliyorum. zaten "gelmeyin, korona var, risk almayın!" diyorlar, "biz, sizi sürekli haberdar edeceğiz!" ve sonra o son gün… nasıl bir huzursuzluk içimde… tarifi olmayan bir duygu… kalbim sıkışıyor. yoğun bakımı arıyorum, arıyorum, açmıyorlar… içimde bir alev yanmaya başladı.
'pars'a kalp masajı yapıyoruz'
"yoğun bakım açmıyorsa, birine bir şey oldu… demek ki müdahale var ki, açamıyorlar!" diye düşünüyorum. 8 kere aradıktan sonra bir hemşire açtı telefonu, hemen doktora verdi. biz de sizi arayacaktık. lütfen hastaneye gelin. pars'a kalp masajı yapıyoruz. bunlar olabiliyor, biliyorsunuz… gelebilirsiniz, hemen gelin!" dedi.
Ben birden ağlamaya başladım. korkunç bir şekilde. sarsıla sarsıla. uğur'la birlikte uçarak hastaneye gittik. harun da geldi. orada öğrendim acı haberi…
'35 dakika kalp masajı yapmışlar'
Ponçik'imiz, bizim minik kahramanımız iki yıl mücadele etti, gerçekten bu hastalığa direndi… her şeyi yaptı, sonuna kadar savaştı… ama olmadı… sonunda kalbi dayanamamış! durmuş! 35 dakika kalp masajı yapmışlar… nafile! yavrumuzu geri getiremediler…
Cansız bedenini gördüğünde neler yaşadığını anlattı
Melek gibi uyuyordu orada. böyle bir güzellik olamaz. 5 gün görmemiştim, 5 günde o kirpikler, saçlar, kaşlar uzamıştı sanki. o güzel yüzü pespembeydi, o kadar güzeldi ki… bir melek gibi, inanılmaz huzurlu uyuyordu orada… elleri gamzeliydi oğlumun, çok tatlıydı ellerindeki gamzeler… ellerinden öptüm onu… sıkı sıkı sarıldım, kokladım… harun, giremedi. uğur girdi, benimle birlikte… sonra o da duramadı, çıktı… ben kaldım. sarıldım, sarıldım, öptüm… uyanacak gibiydi.
'hayatımda ilk kez cansız beden gördüm'
Hayatımda ilk kez cansız bir beden görüyordum. ve çocuğumdu o benim, dünya güzeli oğlum… sonra beni çıkardılar yanından… defin işi hızlıca halloldu, şansımıza, çok güzel bir mezarlığa gömüldü. sürekli gidiyorum yanına. kuşlar ayrılmıyor, yemyeşil bir yer. ben kalpler koydum mezarına, onun sevdiği şeyler. ha bir de taşlarının hepsini gömdüm. çünkü taşlarını istemişti ya, benden en son. bol bol konuşuyorum onunla. orada, onun yanında kendimi çok iyi hissediyorum.
'acısı bitmez'
Dünya tatlısı bir çocuktu ponçik, "bebeğim" diyordu bana, "seni, çevrimiçi gördüm! o yüzden sana kalp- kalp- kalp yolladım!" okuldan gelirken, "dur azmi abi, anneme çiçek alalım!" diyen bir çocuk… her anneler günü'nde şiirler, mektuplar… gece ilacını vermek için uyandırdığımda, daha gözünü açar açmaz, "seni seviyore" diyen bir çocuk. sevgi dolu. hayat dolu… bu çocuk ölemez! içimde yaşar. o hep benimle… acısı da bitmez! benim kalbim attığı müddetçe ponçik diye atar…' ifadelerini kullandı.