Dünyanın ilk bilimsel su altı arkeolojisi kazılarının
yapıldığı Türkiye’de kazı çalışmalarının devam edildiği belirtildi. Müzeye
yalnızca bu yıl 255 eser kazandırıldığı açıklandı.
Türkiye’nin kıyı şeritlerinde yabancı ekiplerle başlayan
kazılar, artık Türk bilim insanları ve balık adamları tarafından çalışmalarını
sürdürüyor. Türk su altında devam eden çalışmalar neticesinde 10 su altı arkeolojik
kazı ve araştırma projesinde, 255 eser müzelere kazandırıldı.
Türk toprakları içerisinde bulunan Tunç Çağı’na ait ticaret
gemisi, Arkaik Dönem’e ait heykel taşıyan gemi batağı ve Osmanlı Dönemi Batağı,
Türkiye suları altında kalan kültür mirasları içinde yer aldığı bildirildi.
Deniz altında sürdürülen bilimsel çalışmalar sonucunda bulunan
eserlerin müzeye kazandırılması için Türkiye’de su altı arkeoloji müzesi kurmak
için çalışmalar sürdürülüyor.
BATIĞA ULAŞTIĞINIZDA ADETA ZAMAN DONUYOR
Türkiye Batık Envanteri Projesi Kazı Başkanı, Dokuz Eylül
Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Harun Özdaş, su altındaki arkeolojik kazı ve araştırma çalışmalarındaki
deneyimlerini aktardığı konuşmada, ‘Batığa ulaştığınızda adeta zaman donuyor.
Batıkların tamamı hiçbir canlının dokunmadığı bir zaman kapsülü gibi. Bu, benim
için hem denizi hem arkeolojiyi meslek edinmiş bir kişi olarak büyük mutluluk.’
ifadelerini kullandı.
Deniz altında bulunan batıkların yaklaşık 30-60 metre
derinliğinde yattığını belirten Özdaş, eserlerin ortaya çıkarılmasında ki
çalışmalarını sürdürdüklerini açıkladı.
İlgi alanının gemi arkeolojisi olduğunu belirten Özdaş,
sözlerine şöyle devam etti; ‘Bu çerçevede bakıldığında teknoloji tarihine veri
toplayan bir bilim dalıyız. Bir batığın kazısını gemi yapım teknolojisinde
eksik sayfaları tamamlamak için tercih ediyoruz. Kazılar bir zaman dilimine ait
batıklar üzerinde gerçekleşiyor. Bu batıkların mevcut bütün materyallerini
bilimsel yöntemlerle kazıp ortaya çıkarıyoruz. Daha sonra müzelerde koruma
altına alınıyor.’
Özdaş, su altındaki batıkları Türkiye Batık Envanteri
Projesi kapsamında fotoğraflama çalışmalarını sürdürdüğünü dile getirerek, ‘Hava
şartları ve bulunduğunuz konumdan ötürü çok zamanınız olmuyor. Çünkü gemiler
çok kolay dalınabilecek yerlerde batmıyorlar. Her batıkta 3 dalış
gerçekleştirebiliyoruz. Bu yüzden kısa zaman diliminde mevcut anı
görüntülüyoruz.’ ifadelerini kullandı.
Çalışmaların yoğunlaştığı bölgeleri açıklayan Özdaş, başta İzmir
olmak üzere orta ve kuzey Ege bölgelerinde de Osmanlı dönemine ait çok sayıda
gemi tespit ettiklerini söyledi.
EN DERİN SU ALTI ÇALIŞMASINI
GERÇEKLEŞTİRDİK
Çalışmalara su derinliği yüksek sularda devam ettiklerini
anlatan Özdaş, konuşmalarına şöyle devam etti; ‘70-80 metre derinliklerdeki
batıklara yüksek teknoloji, robot teknoloji dediğimiz uzaktan kumandalı kamera
sistemleriyle ulaştık. Bunlar 16. yüzyıl ve sonrası, yani Osmanlı dönemi. Bizim
için içlerinde de en önemlisi Koyun Adaları Batığı. Burada bulduğumuz gemi
üzerinde ilk tespitimizi 2018'de yaptık. 2019'da ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığına
bağlı Alemdar gemisi ile Türkiye'nin arkeolojik alandaki en derin su altı
çalışmasını gerçekleştirdik. 16. yüzyılın öncesinde daha çok ticaret
gemilerini, sonrasında ise daha çok savaş gemilerini buluyoruz.’
Özdaş, arkeolojik kazı ve araştırma çalışmalarını
sürdürebilmek adına yeni nesiller yetiştirdiklerini ifade etti. Yapılan kazı ve araştırma çalışmalarında kendi ekipleri
dışında temel dalış eğitimi almış öğrencilere de fırsat tanıdıklarını bildiren
Özdaş, ‘Bir kuşağa bu anlamda yatırım yapıyoruz. Hocalarından aldıkları referanslarla
öğrenciler, bize başvurularını gönderiyor. Bu çerçevede de onlara deniz
çalışması için fırsat tanıyabiliyoruz.’ dedi.
"Su altı arkeolojisinde kendimiz açısından yeni bir
zirveyi yakaladık"
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya
Coşkun, Türkiye genelinde su altı çalışmalarının devam ettiğini ve çalışmalara Kocaeli'deki
Kerpe Koyu ve Yalova'nın Altınova ilçesi kıyılarındaki kazıların eklendiğini
açıkladı.
10 ÇALIŞMA SOLUKSUZ DEVAM EDİYOR
Ülkede 6’sı su kazısı, 4’ü su altı araştırması olmak üzere
10 çalışmanın sürdürüldüğünü dile getiren Coşkun, ‘Geçen yıl karada ve su
altında yaptığımız toplam çalışma 502 idi. Bu yıl 602'ye çıkardık. Her yıl
araştırmalarımızın ve arkeolojik çalışmalarımızın sayısı artarak devam ediyor.
Bu yıl su altı arkeolojisinde kendimiz açısından yeni bir zirveyi yakaladık.
Önümüzdeki yıl daha da ileriye gitmeyi hedefliyoruz. Su altındaki kazı ve
araştırmalarımızdan 255 eser çıkarıldı ve müzelerimizdeki yerini aldı.’ ifadelerini
kullandı.
Eseri, tarihiyle, geçmişiyle alakalı olduğu için bulunduğu
yerde sergilemek istediklerini anlatan Coşkun, ‘Eserleri şu an Bodrum Sualtı
Arkeoloji Müzesi'nde sergiliyoruz. Ama Sayın Bakanımızın bize gösterdiği ufuk,
çizdiği vizyon Türkiye'nin tüm denizlerinin kıyısında birer su altı arkeoloji
müzesi olması. Çalışmalarımızı bu yönde devam ettiriyoruz." dedi.
Türkiye'nin denizlerinde su kazıları için kendi dalgıçlarının
çalışmaları yürüttüğünü dile getiren Coşkun, ‘Genel Müdürlük olarak son 3 yılda
yaptığımız eğitimlerle 86 yeni arkadaşımız su altı arkeoloğu oldu. Her biri
birinci, ikinci, üçüncü seviyelerde eğitimlerini tamamlıyor. Tüm denizlerimizin
etrafında birer su altı arkeoloji müzesi oluşturacak kadar arkadaşlarımızı
eğitiyoruz.’ İfadelerine yer verdi.
SU ALTI KÜLTÜRÜ TURİZME AÇILACAK
Coşkun konuşmasında, su altında yapılan kazı ve araştırma
çalışmalarında temel amacın bilimsel bilgi üretmek olduğuna dikkat çekti.
Coşkun, ‘Ama bilimsel bilgi ürettikten ve bu batıkları bulduktan sonra bunun
tabii bir sonucu oluyor. O da turizm açısından getirdiği doğal bir görülme
isteği. Şimdi bu çerçevede su altı ören yerleri üzerine çalışıyoruz. Su altı
kültür rotaları oluşturmaya çalışıyoruz. Tamamlandığında yeni su altı kültür
rotalarında turizm amaçlı dalış imkanları olacak. Ama bazı özel yerler var.
Mesela İznik Gölü'nde yaptığımız çalışma kıyıya çok yakın, su da oldukça
çekilmiş durumda, İznik Gölü'nde hocamızın teziyle belki de Birinci Konsil'in
toplandığı bazilikayı kazıyoruz. Burada bazı yerlerde yaklaşık 1 metre kadar
derinlik gözüküyor, o nedenle dalarak değil de etrafından yüzer bir iskeleyle
dolaşıma açmayı planlıyoruz. Yakın zamanda bunu da tamamlayacağız.’ dedi.
KÜLTÜREL VARLIKLAR KORUNUYOR
Ülkemizde bulunan su altı kültürlerinin korunması için
önlemler alındığını vurgulayan Coşkun, dalışın yasak olduğu bölgelere sınır
çizmesiyle birlikte Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik komutanlıkları, üniversiteler,
müze çalışanları ve bazı yerlerde de balıkçılara kadar geniş bir yelpazeyle
koruma ağı oluşturduklarını dile getirdi.