Dünya basını karıştı: İsrail’in yeni hedefi gazeteciler oldu

Filistin topraklarındaki tarihi sürecin, 1948'den itibaren sistematik bir İsrail terörü ve işgali ile şekillendiğini vurgulayan Özdemir, İsrail’in gazetecilere yönelik uyguladığı şiddeti ve bu suçun yargılanması için atılacak adımları konu alan makale yayınladı.

23.01.2024-14:40 - (Son Güncelleme: 23.01.2024-14:40) Dünya basını karıştı: İsrail’in yeni hedefi gazeteciler oldu

Son günlerde İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki saldırılar sürerken, uluslararası toplum, özellikle gazetecilere yönelik artan şiddet olaylarına tepki gösteriyor. İsrail'in Filistin topraklarına yönelik saldırıları devam ederken, medya mensupları da bu çatışmanın önemli bir hedefi haline gelmiş durumda. 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana devam eden İsrail'in saldırıları, Filistinliler arasında büyük can kayıplarına ve yıkıma neden oldu. Ancak, sadece Filistinliler değil, aynı zamanda gazeteciler de bu saldırıların hedefi oldu. İsrail güçlerinin medya mensuplarına yönelik şiddeti, insan hakları ihlallerine ve basın özgürlüğüne açık bir tehdit oluşturuyor.

İsrail’in açık operasyonu

İsrail'in 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren devam eden saldırıları, Gazze'deki trajik durumu derinleştirirken, gazetecilere yönelik uygulanan şiddet uluslararası toplumun dikkatini çekiyor. Bu süreçte, Gazze'deki gazeteciler ve uluslararası medya kuruluşları, olağanüstü çaba sarf ederek yaşanan vahşeti dünya kamuoyuna aktarmaya çalışıyor. İsrail'in Filistin topraklarına yönelik saldırıları, sadece Filistinlilere değil, aynı zamanda gazetecilere de büyük zarar veriyor. Gazetecilere yönelik şiddet, basın özgürlüğüne ve demokratik değerlere yapılmış bir saldırı olarak nitelendiriliyor. Bu şiddetin, medya mensuplarının görevlerini yerine getirmelerini engellemek ve gerçekleri dünya ile paylaşmalarını zorlaştırmak amacıyla kullanıldığına inanılıyor. İsrail, gazetecilere yönelik saldırılarıyla sadece bireylerin yaşam haklarına değil, aynı zamanda basın özgürlüğüne de ciddi bir tehdit oluşturuyor. Gazeteciler, savaş ve çatışma bölgelerinde yaşanan olayları tarafsız bir şekilde aktarma sorumluluğunu üstlenirken, bu saldırılarla bu sorumlulukları yerine getirmeleri engellenmeye çalışılıyor. Uluslararası toplum, İsrail'in gazetecilere yönelik şiddetine karşı güçlü bir tepki göstermeye çağrılıyor. Gazetecilerin yaşam haklarına ve basın özgürlüğüne saygı gösterilmesi, demokratik değerlerin korunması ve çatışma bölgelerinde medya mensuplarının güvenliğinin sağlanması için uluslararası bir çaba gerekiyor.

Ankara Filistin Dayanışma Platformu'nun, gazeteci katliamlarına karşı başlattığı kampanya ve çalışmalar, ulusal ve uluslararası düzeyde dikkat çekiyor. Bu platformun öncülüğünde başlatılan çağrılar, İsrail'in uyguladığı şiddeti kınamak ve gazetecilerin haklarını savunmak adına önemli adımlardır. Gazeteci katliamlarının sürdüğü bu zorlu süreçte, uluslararası toplumun bir araya gelerek basın özgürlüğüne ve gazetecilerin güvenliğine yönelik standartları güçlendirmesi ve koruması gerekmektedir.

Vahşete Hayır!

Ankara Filistin Dayanışma Platformu'nun kurduğu Diplomasi ve Basın Komisyonu, Gazze'de yaşanan gazeteci katliamlarına karşı güçlü bir stratejik yol haritası belirledi. Devlet ve devlet dışı tüm organizasyonları da bu sürece destek vermeye çağıran komisyon, ulusal ve uluslararası düzeyde birçok etkili eylem gerçekleştirdi.

Bu çerçevede, 24 Aralık'ta Ankara'da düzenlenen Büyük Gazze Yürüyüşü'nde gerçekleşen Gazeteci Korteji, yüzlerce yerli ve yabancı gazetecinin katılımıyla büyük bir etkileşim sağladı. Binlerce kişi, İsrail'in gazetecilere yönelik uyguladığı şiddeti kınayarak bu vahşete "hayır" dedi. Bu yürüyüş, Gazze'deki olayları dünya gündemine taşıyan önemli bir eylem oldu.

Vicdan ve ahlak: Anadolu Ajansı ve Al Jazeera

Gazze'de yaşanan süreçte, Anadolu Ajansı (AA) ve Al Jazeera gibi önemli yayın kuruluşları, tarihi bir misyon üstlenerek sahada etkin bir rol oynamıştır. Bu kuruluşlar, İsrail'in saldırılarına maruz kalmış ve sahada faaliyet gösteren gazetecilerini kaybetmiştir. AA'nın sahadaki etkin faaliyetleri, tüm dünyaya Gazze'yi AA kadrajından görme imkanı sağlamıştır. AA tarafından çekilen fotoğraflar, uluslararası medya tarafından kullanılarak İsrail'in propagandasına karşı etkili bir duruş sergilenmiştir. Açılış programında fotoğrafların sahiplerinin bizzat hazır bulunduğu buluşma, aynı gün yapılan Uluslararası Gazze’ye Özgürlük Konferansı'nda gazeteci katliamı ve İsrail’in basın özgürlüğüne yönelik ihlalleri konuşuldu. Bu etkinlikler, uluslararası alanda gazeteci katliamlarını gündemde tutmak açısından büyük bir anlam taşımaktadır.

Ancak, devam eden gazeteci katliamlarını durdurmak için ek çalışmaların yapılması gerekmektedir. Yol haritasında öngörülen birçok önemli çalışma bulunmaktadır. Örneğin, uluslararası katılımlı konferanslar, "İsrail tarafından katledilen gazeteciler" başlığı ile Avrupa başkentlerine taşınmalıdır. Avrupalı gazetecilerle birlikte Avrupa başkentlerinde İsrail'in basın özgürlüğüne yönelik ihlaller sorgulanmalıdır. Avrupalı gazeteci konseyleri bu sürecin etkin bir tarafı olarak desteklenmeli ve baskı altında bırakılmamalıdır. Bu bağlamda, İletişim Başkanlığı koordinasyonunda ve TRT ile AA tarafından nitelikli kamu diplomasisi içerikleri üretilmeli ve belgeseller ile infografikler aracılığıyla basın şehitlerinin biyografik içerikleri uluslararası toplantılara taşınmalıdır. Ayrıca, "İsrail tarafından katledilen basın mensupları" konusunda davalara mesnet oluşturacak nitelikte, katledilen gazetecilerin biyografileri ve katledilme anlarına


Savaş suçudur!

Makale yazarı Özdemir şu açıklamada bulundu:

“Ülkemizin yanı sıra yurt dışında da şehirlerin merkezi noktalarında sivil partnerler eliyle katledilen gazeteciler konusunda anma programları gerçekleştirilmesi ve katledilen gazetecilerin aileleriyle etkileşime geçilerek yaygın etki oluşturulması gerekiyor. Ayrıca, Avrupa ülkelerindeki basın konseyleri ülkemizden ve yurt dışından gazeteciler vasıtasıyla ziyaret edilerek tutumlarına göre birlikte ya da ayrı basın açıklamaları yapılmalıdır. Son olarak, İsrail’in bu açık suç sebebiyle uluslararası mahkemelere şikayet edilmesi ve "Gazeteci Katili ve Basın Özgürlüğü Düşmanı" sıfatının uluslararası mahkemeler yoluyla tescilli hale getirilmesinin sağlanması gibi alanlarda da çalışmalar yapılmalıdır. İsyanımızı yükselttiğimiz ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru adımını atacağımız günlerde Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün (RSF) bu konuyu uluslararası gündeme taşımasını olumlu fakat ihtiyatla karşıladık. RSF dahil herhangi bir örgütün bu konuyu uluslararası mahkemelere yüksek bir inanç, iyi delil, nitelikli izleme ve sonuçlandırma ilkeleriyle yapmasını arzu ediyoruz. Bu sürecin takipçisi olacak ve günü kurtarma ya da başkalarını oyunda düşürme adımı olarak kullanılmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu konudaki en temel tedirginliğimiz RSF’nin her yıl çıkardığı Basın Özgürlüğü Endeksi'nde İsrail ve ABD’yi kapsam dışı tutmasıdır. Bir Fransız kuruluşu olarak İsrail gibi bir vahşi rejimi bu konuda kapsam dışı bırakması, endeks dışı tutması RSF’ye güven konusunda bizi tedirgin ediyor. Tüm bunl-ara rağmen iyi niyet perspektifi temelinde RSF'nin İsrail’in gazeteci katliamı hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) yaptığı başvuru talebini değerli buluyoruz. İsrail Gazze’de insanlık tarihinde şu ana kadar görülmemiş bir kontrolsüzlük içinde soykırım yapıyor. Güney Afrika Cumhuriyeti, bu konuyu Lahey'deki UAD'ye taşıdı. İsrail’in bu sefil saldırganlığına karşı mücadele etmeyi bir insani ödev olarak sayıyoruz. Ankara Filistin Dayanışma Platformu olarak bileşenlerimizle bu süreci gücümüz yettiğince; çok uluslu, çok dilli bir şekilde devam ettirmeye gayret edeceğiz. Kamuoyu önünde gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerimiz ve haykırdığımız isyanımızla bu sürecin arkasındayız. Kim yaparsa yapsın, niyet sorgusu yapmadan destek verecek ve nihayetinde İsrail’in bir gazeteci katili olduğunu tescil ettirmeye ve hüküm giymesine gayret edeceğiz.”


YORUM YAZ..
Modal