Dolandırıcıların "Uçan Mürekkep" Oyunu Ortaya Çıkıyor

Adli Tıp Kurumu (ATK) Fizik İhtisas Dairesi, belgelerdeki imza ve el yazılarının sorumlu kişiye ait olup olmadığından, çeklerdeki miktarın sonradan değiştirilip değiştirilmediğine kadar çok sayıda sahteciliğin aydınlatılmasına yardımcı oluyor.

30.06.2021-12:39 - (Son Güncelleme: 30.06.2021-12:39) Dolandırıcıların "Uçan Mürekkep" Oyunu Ortaya Çıkıyor

Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın birimleri arasında yer alan olan Fizik İhtisas Dairesi, soruşturma savcılıkları ya da mahkemelerden adli belge laboratuvarına gönderilen çek, senet, imza, el yazısı, kaşe, pasaport ve kimlik gibi delillerden her yıl yaklaşık 9 binini inceleme işlemleri yapıyor.

Mühürlü torba içinde gelen deliller, 2 adli belge inceleme uzmanı ile daire başkanı tarafını ile mikroskoplar ve en yeni teknolojiyle üretilen cihazlarla  birlikte titizlikle ele alınıyor.

Yargı makamının istekleri ve cevabının arandığı sorular dahilinde, kanıtlar ile incelemelerin neticesinde yazılan raporlar, ilgili hakimlik veya savcılıklara gönderiliyor.

İncelenmesi üzerine kuruma gelen yüksek meblağlı çek ve senetler ise çelik kasada muhafaza edilerek korunması sağlanıyor.

Gönderilen tüm deliller, ATK'nın mühürlü torbasına konulmasından sonra incelenmesi talep eden makama geri gönderiliyor.

Adli belge inceleme laboratuvarında uzmanlık görevi yapan Nilüfer Şeyda Dursun, çeşitli ışık dalgalarıyla evraklardaki sahtecilik amaçlı değişiklikleri meydan çıkaran, dünyanın sayılı laboratuvarında bulunan cihazda hazırlanan örnek evrakları göstererek aydınlattı.

''MUTLU ANLARDA İMZA EBATLARI BÜYÜYOR"

Fizik İhtisas Dairesi Başkanı Ersen Saltı, "Adli belge laboratuvarında imza ve yazı aidiyeti, makine yazısı, tahribat, belge sahteciliği, kaşe mühür ve imza mahiyetindeki parmak izi incelemeler yapılıyor. İşlerin büyük kısmı imza aidiyeti incelemelerinden oluşuyor. Bir adli olaya konu imza, incelenmek üzere mahkeme ve savcılık kanalıyla bize gönderilir, biz bu imzanın sorulan şahsa ait olup olmadığını inceler, sonucu raporlar, mahalline bildiririz. İmzanın bir kişiye ait olup olmadığı hususunda sorulan şahsın samimi ve huzur imzalarına ihtiyaç duyulur." dedi.

Kişinin mutlu, üzüntülü, heyecanlı, yorgun anında veya dinç olarak attıklarının "samimi imzalar" olarak nitelendirildiğini ifade eden Saltı, sözlerine şu şekilde devam etti:

"Şahıslar, örnek imzaları alınırken imzalarını değiştirme gayretinde olabiliyor. Şahısların önceki zamanlarda çeşitli vesilelerle çeşitli ortamlarda attığı imzalar samimi imzalardır. Belgenin tanzim tarihine yakın, noterlerde, bankalarda, belediyelerde atmış olduğu imzaların temini bizim için önemli.

Bu samimi imzaları, incelenmesi istenen belgeyle beraber gönderildiğinde, çeşitli tanı unsurlarını göz önünde bulundurarak inceleriz. İmza incelemelerinde bizim temel parametrelerimiz vardır. Bu tanı unsurlarını dikkate alarak karşılaştırma yaparız. İnsanların sağlık durumu, içinde bulunduğu psikolojik ruh hali attığı imzaya yansır. Örneğin günün ilk saatlerinde atılmış bir imza daha istikrarlı ve tutarlıdır. Yoğun bir mesai sonrası atılan imzada değişiklikler olur. Mutluluk ve heyecanda imza ebatı büyür.

Yazı karşılaştırmalarında da imza incelemelerindeki gibi parametrelerimiz var. Şahsın evvelce yazdığı samimi yazılarını içeren belgeler, ajandalar, not ve okul defterleri, sınav kağıtları gibi belgeler, mahkeme veya savcılıkça temin edilerek, bize gönderilmesi halinde aidiyet incelemesini yaparız."

'ÜLKEMİZDE İMZALAR GENELDE ŞEKİLLİ İFADELER

Çek ve senet gibi belgelerin yanı sıra imzalı olan alacak verecek içeren evrak, küçük bir not kâğıdı veya peçetenin kanunen geçerli olduğunun altını çizen Saltı, bu sebep ile atılan her imzaya çok dikkat etmek gerektiğini ifadelerine yer verdi.

Saltı, imza incelemelerinde en çok karşılaşılan sorunun vatandaşların bilgi eksikliğinden kaynaklandığını söyleyerek, "Ülkemizde imzalar genellikle şekilsel olarak atılmakta. Yazı unsuru içermeyen, yani isim ve soy isim yer almayan bu tür imzaların taklit edilmesi kolay. Bu da şahsı ciddi yükümlülükler altına sokabiliyor. İmza sahibinin mümkün olduğunca komplike ve yazı unsuru içeren imza atması idealdir." ifadelerine yer verdi.

İmzanın nasıl atılacağı hakkında kanunlarda çeşitli tanımlamalar yapıldığını ancak nasıl atılmayacağı hakkında çok net bir çerçeve çizilmediğine dikkat çeken Saltı, fiyonk işareti veya sadece harfle imza atılmasının yanlış olduğunu da belirtmenin gerekli olduğuna dikkat çekti.

Saltı, ideal imzanın, yazı unsuru içermesi ve bitişik el yazısıyla atılmasının gerekli olduğuna dikkat çekerek, bu tür imzaların sahteciler tarafından taklit edilmesinin daha zor olduğunu vurgulamada fayda gördü.

İmzanın öneminin ilköğretimden başlayarak çocuklara  anlayacağı şekilde bir dil kullanılarak anlatılması gerekli olduğunu savunan Saltı, "Şahısların imza attığı belgeyi iyi kontrol etmesi, mahiyetini bilmediği ya da anlamadığı belgeyi imzalamaması, şüpheli durumlarda imza atmaktan kaçınması gerekiyor. Bir kargo görevlisi kapınızı çalabilir, size bir paket verip teslim tutanağını imzalamanızı isteyebilir. Ama aslında siz bir kargo beklemiyorsanız bu şüpheli bir durumdur. Sahteciler, kargocu kimliği adı altında size teslim tutanağı yerine evrakın altındaki bir senete de imza attırıyor olabilir." diye konuştu.

Saltı, belgelerde en sık karşılaşılan sahtecilik örneklerini laboratuvardaki bir yazı tahtası önünde her şeyi sırayla tek tek anlattı.


''HİÇBİR ŞART VE KOŞULDA KİMSEYE İMZALI BOŞ KAĞIT VERMEYİN"

Türkiye'de taahhütname, sözleşme ve protokol gibi bazı belgelerin taraflar arasında imzalandığına dikkat çeken Saltı, şu ifadelere yer verdi:

"Bu tür belgelerde alt alta maddeler olur. Örneğin 5 maddeden oluşan bir sözleşme var. Siz bu sözleşmedeki imzanızı, yazı içeriğinin bitimine yakın yere hatta yazıya da taşırarak imza atmalısınız. Aksi takdirde aradaki boşluğa sonradan sizin haberiniz olmayan bir yeni madde eklenebilir. Ülkemizde sık karşılaşılan bir diğer durum boş kağıda imza atılması.

Hiçbir şart ve koşulda kimseye imzalı boş kağıt vermeyin. Bu daha sonra aleyhinize yükümlülük doğurabilecek bir belge şeklinde karşınıza çıkabilir. Yaşlılar veya okuma yazması olmayan kişiler ise imza yerine parmak basma yöntemi kullanıyor. Burada karşılaştığımız sorun ise parmak izinin usule uygun alınmaması. Evrakta parmak izi kullanırken, izin tamamını içerecek şekilde baskı yapılması gerekir."

Saltı, çek ve senet gibi kağıtlara miktar yazarken diyez işareti (#) kullanılmasının önemine değindi.

"Örneğin, siz yazıyla ve rakamla 1000 liralık bir senete imza attınız ancak diyez işareti kullanılmadı. Bunun başına veya sonuna fazladan rakam eklenerek daha büyük bir borcun altına giriyorsunuz." diyen Saltı sözlerine şu şekilde devam etti, "Son derece gelişmiş cihazlar kullanılıyor, çıplak gözle bakıldığında anlaşılmayan sahtecilikleri çeşitli yöntem ve cihazlarla aydınlatılmaya çalışılıyor"

''DOLANDIRICILAR MÜREKKEBİ YOK ETTİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR ANCAK ARKADA DELİL BIRAKIYOR"

Saltı, çok farklı sahtecilik yöntemlerine de karşılaştıklarına dikkat çekerek, "Son dönemde uçan mürekkep kullanılarak sahtecilik yapılıyor. Örneğin A şahsı, B şahsına 1000 lira borçlanmış, evrak imzalanmış. Alacaklı şahıs, bu 1000 lirayı uçan mürekkeple yazmış. Bu mürekkepler kimyasal çözeltilerden oluşuyor, 12-24 saat arasında havayla veya ısıyla temasla yok oluyor." dedi.

Elindeki bir kağıda uçan mürekkeple örnek bir not yazan, en geç 24 saatte gözle görülemeyecek kadar silinen yazıya çakmakla ısı veren Saltı, "Elimdeki örneği sabah hazırladım ve miktarı uçan mürekkeple yazdım. Şahıs belgeyi imzalayıp gitti. Alacaklı şahıs, uçan mürekkebin yok olmasıyla birlikte miktarı normal kalemle istediği gibi dolduruyor. 'Her temas iz bırakır' ifadesinden yola çıkarak, sahteci mürekkebi yok ettiğini düşünüyor ancak arkada delil bırakıyor. Biz elimizdeki cihazlarla sahtecinin sildiğini sandığı miktarı görünür hale getiriyoruz." değerlendirmelerinde bulundu. Saltı, özellikle imza sırasında ve belge tanziminde kişilerin kendi kalemini kullanması gerektiğini sözlerine ekledi.

YORUM YAZ..
Modal