Güldür Güldür'ün sevilen ismi Yeter'i canlandıran Doğa Rutkay'ın özel hayatı oldukça merak ediliyor. İşte Doğa Rutkay'ın özel hayatından bilgiler...
Doğa Rutkay ünlü bir ailenin oyuncu kızı. Babası ünlü tiyatro oyuncusu Rutkay Aziz'dir. Nuran Duru ile Rutkay Aziz'in kızı olan Doğa Rutkay boşanmış bir ailenin çocuğu olarak büyüdü. Tiyatro ve sinema ile içiçe olan Doğa Rutkay, 3 yıl önce evlendi.
DOĞA RUTKAY KİMİNLE EVLİ?
Doğa Rutkay'ı hepimiz ekrandaki diziler ve tiyatrolardan tanıyoruz. 3 yıl önce evlendiği eşi Kerimcan Kamal da televizyon dünyasından. Uzun yıllar Kanal D ana haberde çalışan Kerimcan Kamal, gazeteciliğinin yanına kitap yazarlığını da eklemiş biri. Kerimcan Kamal'ı Bodrum Masalı dizisinin sıkı takipçileri Muzo karakteri ile de biliyor. Doğa Rutkay eşi Kerimcan Kamal ile olan evliliğini bu yıl bir çocukla zenginleştirmek istiyor.
EVLİLİĞE İNANMIYORDU!
2014 Eylül'ün de evlenen Doğa Rutkay, kent merkezi yerine doğanın içinde köpeği ile birlikte güzel bir evde yaşıyor. Doğa Rutkay seçtiği yaşam tarzı için şunları söylüyor; "Şehrin içerisinde, daha sosyal, daha kolay ve imkânlı bir hayat da mümkün ya da bizim gibi doğanın içerisinde, köy tarzı bir yaşam da. Ben bunu tercih ettim." Doğan Rutkay eşi Kerimcan Kamal ile olan evliliğini de "Artık tek kişilik değil, iki kişilik bir hayat yaşıyorum. Eşim de bana çok benziyor. Doğada yaşamayı, sade olmayı, sinirden, stresten uzak olmayı, kendisine ve ailesine zaman ayırmayı seviyor. Yani birdim, iki oldum" diyerek özetliyor. -Annem ve babamdan ötürü evlilik kurumuna çok saygı duyardım ama erken boşanmış bir anne-babanın çocuğu olarak da evlilik fikri bana hep uzak gelirdi. “Zamanı gelince olur, evlenmek şart değil” derdim. Eşim bana, “Evlenelim, bunu yaşamak çok güzel” deyince, kabul ettim ve iyi ki “Evet” demişim. Eşinizin bir birey olduğunu düşündüğünüzde, yani özgürlük alanlarına izin verdiğinizde, ortak paydada buluşuyorsunuz ve bu çok büyük bir zenginlik oluyor. Kerimcan Kamal ile ayrı program yapabiliyor musunuz sorusuna Doğa Rutkay şöyle yanıt veriyor ;"Tabii, mesela Kerimcan şimdi spora gitti, sonra arkadaşlarıyla yemeğe gidip maç izleyecek. Ben de bir kız arkadaşımla sinemaya gideceğim. Dün birlikte vakit geçirdik. Diğer zamanlarda ikimiz de kendi işimize gücümüze bakıyoruz. “Bir elmanın iki yarısıyız, her şeyi birlikte yaparız” fikri çok hoşuma gitmiyor. -İnsan bazen yalnız kalmak istiyor, neşesi olmuyor. O vakitlerde Kerimcan çalışma odasına gider, ben televizyon izlerim. Baskıcı tutum hoşuma gitmiyor çünkü sevgi öyle bir şey değil. Üç seneyi devirdik. Karşılıklı özveri, saygı ve empati olduğu müddetçe evlilik uzun ömürlü bir şey. Gençken, aceleci ve fevri bir insandım. 35’ten sonra daha ılımlı ve anlayışlı olmaya başlıyorsun. Merhamet ve vicdan duygum çok yüksek, o kadar yüksek olmasını istemezdim. Kendimi çok yıpratıyorum. Çok üzüldüğüm şeyler oldu. Bir insanın sıkıntısını görüp ya da duyup 40 derece ateşle yattığımı bilirim. Babam da öyledir, sanırım ondan geçmiş bana. Şu an 38 yaşındayım. Artık anımın kıymetini biliyorum, şükrediyorum. Kolay öfkelenmiyorum, eleştirmiyorum.
KİMSE BİLMEZ Kİ...
Bana “Sen hep mutlu musun? Hep güler misin? Hiç mi acın, kederin yok?” diye soruyorlar. Kimse bilmez beni öyle, göstermem. Eve giderim, 3 gün odama kapanırım, ağla ağla, yaz çiz. Gözyaşlarımı paylaşmayı sevmiyorum. Belki bu da benim defolu yanımdır. Sadece rahmetli kardeşim Onur Bayraktar’ın cenazesinde öyle bir halim vardır. Anneme, babama, eşime de göstermem. O acıyı yalnız yaşamayı severim. Hiç kimsenin onurunu kırmam, hakkını yemem. Mesela bugüne dek bir arkadaşım kilo aldığında, “Ne kadar kilo almışsın” dediğim hiç olmamıştır. Bu sahtekârlık değil, niye onu mutsuz edeyim ki? O kilo aldığını zaten biliyor. Birbirimizi çok sevmemiz. 24 kişiyiz, sahne gerisindeyse 100 kişinin üzerinde bir ekibiz. Herkes birbirini çok seviyor ve saygı duyuyor. Kimse kimsenin hakkını yememiştir. Hiçbir tartışmaya şahit olmadım. Sanırım bu samimiyet ve aile durumu seyirciye de geçiyor ve bunu çok seviyorlar.