Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ndan AB'ye net mesaj: 'Avrupa Türkiye'dir'

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Çankaya Köşkü'nde düzenlenen 13. Büyükelçiler Konferansı'nda açıklamalarda bulundu.

08.08.2022-14:46 - (Son Güncelleme: 08.08.2022-15:52) Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ndan AB'ye net mesaj: 'Avrupa Türkiye'dir'

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde gerçekleştirdiği askeri operasyonlarla güvenli geri dönüşlerin önünü açtığını belirterek, "Ancak, PKK/YPG/PYD terör örgütü ve uzantılarının bu istikrar ortamını bozmak ve ayrılıkçı gündemini ilerletmek için ülkemize ve Suriyeli sivillere yönelik saldırıları sürüyor. Milyonlarca Suriyelinin güvenliğine katkı sağlayan ülkemizin, bu saldırılar karşısında hareketsiz kalması beklenemez." ifadelerini kullandı.

"Bölgesel barışı ve iş birliğini konuşuyoruz"

Türkiye'nin işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kurtarılmasını desteklediğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Karabağ'da barışın önündeki işgal engeli yıkılırken Türkiye doğrunun, haklının ve adaletin yanında durdu. Donmuş ihtilaf tabirini sorguladık. Buzun erimesinin her an çatışma demek olduğunu hatırlattık. Çatışma başladığında kahraman Azerbaycan ordusunun işgal altındaki topraklarını kurtarmasını destekledik." ifadelerini kullandı.

Savaşın sona ermesiyle Türkiye'nin bölgesel barış için çabalara yöneldiğini kaydeden Çavuşoğlu, "Bu sayede bugün işgal altındaki toprakları, yerlerinden edilmiş kişileri, Azerbaycan'ın tabiriyle kaçkın-göçkünleri ve her an patlayacak çatışmayı değil, bölgesel barışı ve iş birliğini konuşuyoruz. Buradan Ermenistan'ı da yeni provokasyonlara girmemesi konusunda tekrar uyarıyoruz." diye konuştu.

"Tedbirleri almayı sürdüreceğiz"

Çavuşoğlu, Türkiye'nin Suriye'deki krizin Suriye'nin toprak bütünlüğü ve birliği temelinde bir siyasi süreçle sona erdirilmesi için Astana Süreci dahil tüm çabalara öncülük ettiğini söyledi.

Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusu'nun Suriye'nin kuzeyinde düzenlediği harekatların sivillerin güvenliğini temin ederek BM standartlarında güvenli ve gönüllü geri dönüşlerin önünü açtığını kaydeden Çavuşoğlu, "Ancak, PKK/YPG/PYD terör örgütü ve uzantılarının bu istikrar ortamını bozmak ve ayrılıkçı gündemini ilerletmek için ülkemize ve Suriyeli sivillere yönelik saldırıları sürüyor. Milyonlarca Suriyelinin güvenliğine katkı sağlayan ülkemizin, bu saldırılar karşısında hareketsiz kalması beklenemez." değerlendirmesini yaptı.

Çavuşoğlu, Irak'ta yaşanan gelişmelerin de yakından takip edildiğini belirterek, "İstikrarlı, huzurlu, müreffeh ve toprağının her bir karışında tam anlamıyla egemen bir Irak görmek istiyoruz. PKK'nın bu ülkedeki mevcudiyeti de Irak'la ilişkilerimizin önemli bir boyutu. Irak'tan öncelikle malumun ilamını, yani PKK'nın terör örgütü olduğunu açıklamasını ve bu örgüte karşı somut adımlar atmasını bekliyoruz. Bu beklentimiz gerçekleşene kadar ulusal güvenliğimizin zorunlu kıldığı tedbirleri almayı sürdüreceğiz." ifadelerine yer verdi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye'nin Ege ve Doğu Akdeniz'de "ne yaparsam yanıma kar kalır" anlayışıyla yapılan hesapları bozduğunu belirterek "Haklarımızın gasbedilmesine seyirci kalsak, on yıllarca sürecek yeni çekişme ve hatta çatışma ortamı doğacaktı. Etkili tedbir aldık. Bölgede bize rağmen iş yapılamayacağını göstermiş olduk." dedi.

"Türk diplomasisinin de belirli refleksleri devlet tecrübesi olarak geliştirdiğini belirtiyorduk" 

Türkiye'nin dünyanın en geniş beşinci temsil ağına sahip olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, son Büyükelçiler Konferansını salgın koşullarında çevrim içi düzenlediklerini hatırlattı. Çavuşoğlu, küresel salgın döneminde dünyanın her köşesindeki Türk vatandaşlarının yanında durduklarını, bunun gururunu ve deneyimini taşıdıklarını ifade etti.

Kovid-19 salgını döneminde Cumhuriyet tarihinin en büyük tahliye operasyonuyla yurt dışındaki Türk vatandaşlarını Türkiye'ye getirdiklerini anlatan Çavuşoğlu, ihtiyacı olan diğer milletlere de yardım elini uzattıklarını kaydetti.

Çavuşoğlu, zor şartlar karşısında kenetlendiklerini, dış temsilcilik ve merkez birimlerle tek bir akıl ve yürek halinde özveriyle çalıştıklarını söyledi. Dışişleri ailesi olarak aile yakınları ve arkadaşlarının da aralarında bulunduğu birçok sevdiklerini küresel salgına kurban verdiklerini ifade eden Çavuşoğlu, Türkiye'nin St. Petersburg Başkonsolosu Mehmet Ferhan Yorulmaz ve AB Daimi Temsilciliği personeli Ahmet Eğri'yi, kısa süre önce de Podgoritsa Büyükelçisi Songül Ozan'ın eşi Murat Sencer Ozan'ı bu süreçte kaybettiklerini anımsattı ve hayatını kaybedenler için Allah'tan rahmet, ailelerine ve sevdiklerine sabır diledi.

Çavuşoğlu, 2022'nin birçok açıdan Türk dış politikasında bir "Doğrulanma Yılı" olarak kayda geçtiğini söyleyerek, "Kritik dönemeçlerde yaptığımız tespitlerin ve bunun üzerine inşa ettiğimiz politikaların doğruluğu giderek daha açık şekilde görülüyor. Büyükelçiler Konferansı'ndaki konuşmalarımızda, son yıllarda dünyanın ve çevremizin bir gül bahçesi olmadığını anlatıyorduk. Buna karşı stratejimizin, önce olumsuz yönelimleri durdurmak, bu şekilde ortaya çıkan fırsatları da değerlendirmek olduğunu söylemiştik. Bunu yaparken farklı güç unsurlarını birlikte kullanmak gerektiğinin altını çizmiştik. Sayın Cumhurbaşkanımızın (Recep Tayyip Erdoğan) ve arkasındaki milli iradenin getirdiği güçlü liderliğin önemini en öne koymuştuk. Türkiye'nin tek bir bölgesi olmadığının, farklı havzalardan oluşan, farklı dinamiklere sahip bir kavşakta olduğumuzun bilincindeydik. Çevremizde farklı sınamaların, menfaatlerin, ittifakların, mücadelelerin eş zamanlı yaşandığını; Türk diplomasisinin de belirli refleksleri devlet tecrübesi olarak geliştirdiğini belirtiyorduk." açıklamalarında bulundu.

"Başarılara ve diplomasimizi evrensel kılan araçlara kavuştu"

Sefirlik yapmış olan şair Yahya Kemal'in "kökü mazide olan ati" olmanın Türk diplomasisinin temel vasfı olduğunu bildiklerini dile getiren Çavuşoğlu, "Buna göre, yenilikçiliği, geleneklerimizle çatışan değil, köklü Türk diplomasisinin geleceğe taşınmasında anahtar bir temel özellik olarak konumlandırmıştık. Kökü bizde olup da günümüzde geliştirilmesi gereken temel yetenekler arasında arabuluculuk, dijitalleşme ve stratejik öngörünün altını çizmiştik. Bu sayede, diplomasimizin araçlarını çeşitlendirmemiz gerektiğini belirtmiş ve yeni unsurları dağarcığımıza eklemiştik. Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın krizlerle uğraştığı bir dönemde, girişimci ve insani dış politikamız sayesinde, yıllar boyu konuşulacak başarılara ve diplomasimizi evrensel kılan araçlara kavuştu." diye konuştu.

Çavuşoğlu, Antalya Diplomasi Forumu'yla düşünceleri uzaktan izleyen değil, zihinleri buluşturan, küresel ölçekte aktif bir "katılımcı diplomasi" modelini başarıyla oluşturduklarını, arabuluculuk konusunda bir marka değeri oluşturmak üzere, mevcut girişimleri çeşitlendirdiklerini ve yeniden yaşam kazandırdıklarını kaydetti.

Türkiye'nin Avrupa Birliği stratejik hedefine paralel olarak Yeniden Asya ile programlı bir dış politikayı bu kilit kıtada somut eylem planlarıyla uygulamaya soktuklarını belirten Çavuşoğlu, Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Mekanizmalar sayısını en son Kolombiya ile 28'e çıkardıklarını aktardı.

Çavuşoğlu, üçlü ve dörtlü iş birliği süreçlerini çeşitlendirmeye devam ettiklerini, son olarak haziranda Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan sürecini ilk defa "Üçlü Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları" formatında topladıklarını, geçen hafta ise, Azerbaycan ve Özbekistan ile bu kez Ticaret ve Ulaştırma Bakanlarının da katılımıyla yeni bir formatta buluştuklarını dile getirdi.

"Bu gelişmeler diplomasimizin küresel vitrini oldu"

Türkiye'nin çok taraflılık konusundaki araçlarını etkin olarak kullandığını ifade eden Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler (BM), İslam İşbirliği Teşkilat, NATO, AGİT, G20, MIKTA ve Türk Devletleri Teşkilatı gibi tüm çok taraflı platformlarda girişimleriyle fark yarattığına vurgu yaparak, "Sayın Cumhurbaşkanımızın "Dünya 5'ten Büyüktür" düsturuyla daha adil bir dünya düzeninin bayraktarlığını yapıyoruz. Hepsini, dogmatik değil girişimci, ilkesiz değil insani dış politika olarak kurguladık. Yani biz bu vatanın bağrından çıkan, sahada ve masada güçlü, yerli ve milli bir dış politikayla "akil, adil ve müşfik" olduk. Sonuç öngördüğümüz gibi oldu. Türk dış politikası bu temeller üzerinde yükseldi. Türk diplomasisi, dünya televizyonlarından naklen yayımlanan başarılarını, yine bunlar üzerinden sağladı. Antalya ve İstanbul'da kolaylaştırıcı-arabulucu olarak Ukrayna-Rusya görüşmelerine ev sahipliği yapmamız bunun sonucu. Küresel gıda krizinin çözümü için Ukrayna tahılının ihracı konusunda İstanbul mutabakatı ve böylesine önemli bir mutabakatın uygulamaya geçirilmesi bunun sonucu. Bu gelişmeler diplomasimizin küresel vitrini oldu." açıklamalarında bulundu.

Çavuşoğlu, Türkiye'nin Ege ve Doğu Akdeniz politikasına da değindiği konuşmasında "Ege'de ve Doğu Akdeniz'de, 'ne yaparsam yanıma kar kalır' anlayışıyla yapılan hesapları bozduk. Haklarımızın gasbedilmesine seyirci kalsak, on yıllarca sürecek yeni çekişme ve hatta çatışma ortamı doğacaktı. Etkili tedbir aldık. Bölgede bize rağmen iş yapılamayacağını göstermiş olduk. Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) enerji denklemlerinden dışlanmasına set çektik. Bize karşı kurulan oyunları sismik araştırma ve sondaj faaliyetlerimizle ve 2019 Libya anlaşmamızla bozduk. Kıta sahanlığımızın sınırlarını belirledik. Şimdi bizi de içerecek alternatifler aranmaya başlandı. Ortaya koyduğumuz önerilerle bu dinamiği somutlaştırmak için KKTC'yle birlikte harekete geçtik." ifadelerini kullandı.

"4 bin kilometrekareyi teröristlerden temizledik"

Türkiye'nin sınır ötesine yürüttüğü terörle mücadele harekatlarına etkin diplomasi desteği verdiklerini kaydeden Çavuşoğlu, "Suriye'nin ve Irak'ın toprak bütünlüğü bakımından bu harekatların büyük önemi vardı. Sınırlarımızın ötesinde 4 bin kilometrekareyi teröristlerden temizledik, 515 bin 713 kişinin buralara geri dönmesi mümkün oldu. Biz bunu yapmasak ne DEAŞ temizlenirdi ne PKK/PYD/ YPG. İki ülkenin (Irak-Suriye) toprak bütünlüğü ne olurdu, düşünmek bile istemiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Eleştirilere rağmen Libya'da BM tarafından tanınan meşru yönetimi desteklediklerini söyleyen Çavuşoğlu, "Halbuki yapmasak bugün Libya'nın çok ötesine taşacak jeopolitik etki ve hatta insani yıkım yaşanacaktı. Tespitimiz doğruydu, politikamız doğruydu." şeklinde konuştu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 1990'lardan bu yana Türkiye'nin çevresindeki çatışma ortamının, ceplerde sürekli olarak bir güvenlik faturası ile yaşamayı mecbur kıldığını belirterek "Türkiye mecburen faal, birçok dostumuz ise tercihen eleştirel oldu. Türkiye artık dostlarından daha dost, daha faal ve daha az eleştirel olmalarını ve ellerini taşın altına koymalarını beklemekte" dedi.

Çavuşoğlu, Cumhuriyet'in ilk asrında Türk dış politikasını, Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün mirası "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesinin şekillendirdiğini ve dış politikadaki değişmez istikametin bu hedef olmaya devam ettiğini söyledi.

Türk dış politikasından gelecek yüzyıllara taşınacak en sağlam temelin "sınırlarımızda, bölgemizde ve dünyada barışın temini" olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Türkiye'nin yalnızca yanı başındaki ülkelerle değil, tarihte devlet geleneğimizin şekillendiği komşu topraklarda, ata yadigarı soydaşlarımızın yaşadığı dost ülkelerde, Türkiye'nin müşfik kudretinden medet uman mazlum halkların yaşadığı uzak diyarlarda barışı tesis etmeden, huzurlu olabilir miyiz?" dedi.

Çavuşoğlu, Başkan Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye'nin girişimci ve insani dış politikasıyla hem bölgesel hem de küresel düzeyde barış ve iş birliğinin itici gücü olarak hareket edeceğini vurguladı. 21. yüzyılda kalıcı barışın tesisine hizmet edecek bir diplomasinin iki özelliğinin ön plana çıktığına işaret eden Çavuşoğlu, bunlardan birincisinin; iç içe geçerek çetrefilleşmiş, kemikleşmiş sorunların çözümü için akılcı tahliller yapmak ve çözümler üretmek olduğunu söyledi. Çavuşoğlu ikinci olarak da üretilen çözümleri vicdanın hassas terazisinde tartarak "gücün şefkatten, merhametten ve iyilikten yana kullanılması" olduğunu belirtti. 13. Büyükelçiler Konferansı'nın "2023 ve Ötesinde Akil ve Müşfik Türk Diplomasisi" temasıyla düzenlendiğini kaydeden Çavuşoğlu, dünyanın artan yeni çalkantılar silsilesinin arifesinde olduğunu ve bu vizyona ihtiyaç olduğunu ifade etti.

Çavuşoğlu, dünyanın huzursuz ve dengesini arayan bir konumda olduğuna işaret ettiği konuşmasında, "Küresellik uluslararası sistemin adıdır deniyordu; şimdi sorgulanıyor. Milletlerin talebi olan kalkınmanın önüne set çeken bir ortamdayız. Küresel ekonomik sistemi tümden dönüştürecek yeni bir gündemle ve jeopolitikle karşı karşıyayız. Enerji güvenliği denklemleri yeniden yazılıyor. Temiz enerjiye geçiş ve yenilenebilir enerji kaynakları bu denklemin temel verileri olacak." dedi.

Tüm bu gelişmelerin yanında hidrokarbon ekonomisinden çıkışın da sorunsuz olmadığını kaydeden Çavuşoğlu, dünyanın bir ekonomik durgunluk dönemine doğru kaydığı değerlendirmesinde bulundu.

Çavuşoğlu, salgın nedeniyle tedarik zincirlerinin aksaması ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle başlayan gıda krizinin, Ukrayna'daki savaşla birlikte, dünya çapında gıda güvenliğini tehdit edecek boyutlara ulaştığına dikkat çekti.

Savaşın unutmak istediğimiz "yayılmacılık, ilhak" gibi kavramları, nükleer tehditleri yeniden Avrupa topraklarına sokan gelişmeler, yenilenmiş bir Avrupa güvenlik mimarisini mecbur kıldığının altını çizen Çavuşoğlu, "Stratejik rekabetlerde büyük güçler kafa tokuşturuyor. Bunların nedenleri, iklim değişikliğinden, enerji ve ekonomik sistem dönüşümüne, güç transferleri ve rekabetlerinden, uluslararası kurumların artan zafiyetlerine kadar çok çeşitli etkenlerde aranabilir." ifadelerini kullandı.

 "Dünya bu karmaşaya gözü kapalı giriyor"

Çavuşoğlu İngiliz tarihçi Eric Hobsbawn'a referans verdiği konuşmasında yazarın, Fransız devrimini izleyen 59 yılı "Devrim Çağı", sonrasına "Sermaye Çağı" ve daha sonra Birinci Dünya Savaşı'na giden 40 yılda "Avrupa İmparatorlukları Çağı" ve son olarak Soğuk Savaş'ın sonuna kadarki kısa ama yıkıcı 20. yüzyılı ise Aşırılıklar Çağı olarak nitelediğini belirtti.

Bu örneklerin ardından şu an girilen dönemin "Buhranlar Çağı" olarak isimlendirilebileceğini belirten Çavuşoğlu, "Dünya bu karmaşaya gözü kapalı giriyor. Şoklara karşı dayanıklılık ve sürdürülebilirlik temel şart haline dönüştü." dedi.

Çavuşoğlu birçok ülke için değişim anlamına gelse de Türkiye için şartların "eski tas, eski hamam" olduğunu kaydederek buna neden olan koşulları, "Çünkü Soğuk Savaş sonrasındaki ara dönemde birçok ülke bir "barış payından" faydalandı. Yani barış, ekonomilerine, huzurlarına ilave katkı sağladı. Türkiye ise bu barıştan payına düşeni alamadı. Aksine savaşlar, ülkemizin sınırlarının hemen ötesinden, soğuk ve sıcak haliyle hiç eksik olmadı. Bugün Ukrayna ama daha önce Irak, Körfez, Kafkaslar, Balkanlar, Suriye, Orta Doğu, hep bir ateş çemberinde kaldı. " dedi.

Afganistan, Yemen, Filistin, Libya, Suriye, Ukrayna gibi ülkelerin Türkiye'ye uzak olmadığını belirten Çavuşoğlu, PKK/PYD/YPG, DEAŞ, diğerlerinin hep bu ortamlarda melce bulduğunu kaydetti.

"Türkiye, artık dostlarından daha dost"

Çavuşoğlu, "1990'lardan bu yana Türkiye'nin çevresindeki çatışma ortamı, ceplerde sürekli olarak bir güvenlik faturası ile yaşamamızı mecbur kıldı. Türkiye mecburen faal, birçok dostumuz ise tercihen eleştirel oldu. Türkiye, artık dostlarından daha dost, daha faal ve daha az eleştirel olmalarını ve ellerini taşın altına koymalarını beklemekte. Ukrayna krizinin Türkiye'nin değerini yeniden gözler önüne serdiğini umuyoruz. Şunu da söylüyoruz: Her krizde Türkiye, yanında olmak isteyeceğiniz ülkedir. Tarihin akışı herkese, Türkiye'nin dostluğunun değerini tekrar tekrar öğretir." ifadelerini kullandı.

Avrupa Birliği'nde (AB) ve geniş Avrupa'da barış, istikrar ve refahın korunması ve geliştirilmesinde Türkiye'nin doğal ve güçlü bir ortak olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, "Dış politikada tek başımıza başardıklarımızı Avrupa Birliği ile yapmış ve yapıyor olsaydık, Avrupa Birliği tüm dünyada küresel bir aktör olarak ayakta alkışlanırdı. Gelin, önce bunu kabul edelim." dedi.

Çavuşoğlu, AB ile yaşanan sürece değindiği konuşmasında, "Bugün Avrupa Siyasi veya Jeopolitik Topluluğu gibi formüllerle aranan angajman, esasen bizim açımızdan Ortaklık statüsü, Gümrük Birliği ilişkisi ve AB üyelik müzakere süreciyle zaten tesis edilmiştir. Üyelik sürecimize gölge düşürecek önerilere açık değiliz. Üyeliğimizi hızlandıracak ve ilgili politika alanlarında bize de yetki verecek bütünleşme adımlarına ise olumlu bakıyoruz." şeklinde konuştu.

"Somut adımlar bekliyoruz"

Avrupa'nın da AB ile kısıtlı olmayan gerçek sınırlarında, kapsamlı, içerikli, samimi, somut bir istişare ve iş birliği mekanizmasının hayata geçirilmesi ihtiyacı olduğuna değinen Çavuşoğlu, "Avrupa'nın da Avrupa'yı yeniden konuştuğunu" kaydetti.

Çavuşoğlu bu bağlamda güvenlik mimarisinin, AB ile çevresi arasındaki etkileşimin, genişleme süreçlerinin yeniden ele alınacağı bir yönde ilerlendiğini kaydederek "İstiyoruz ki içinde bulunduğumuz stratejik sınamanın ciddiyeti herkesçe kavransın. Türkiye, Avrupa Birliği üyeliği hedefine bağlılığını korumaya ve her alanda iş birliği ve diyaloğu geliştirmek için yapıcı politikalar izlemeye devam ediyor. AB Başkanlığımız AB sürecimizde reform, uyum, mali iş birliği ve iletişim çalışmalarını kararlılıkla sürdürüyor. " değerlendirmesinde bulundu.

Çavuşoğlu, "Bir aday ülke ve NATO müttefiki olan Türkiye'ye karşı, AB dayanışması adı altında bazı üyelerin kısır çıkarlarına teslim ve rehin olmak doğru değildir. Avrupa Birliği'nden iş birliğine ve üyelik sürecimize yeniden ivme kazandıracak somut ve anlamlı adımlar atmasını ve veto hakkının kötüye kullanımına engel olmasını bekliyoruz. Türkiye-AB ilişkileri bir iki üye ülkenin dar görüşlü çıkar arayışlarına indirgenemeyecek kadar stratejiktir. " şeklinde konuştu.

Alınan siyasi kararlara rağmen, Avrupa Konseyiyle köklü bir ilişkinin mevcut olduğuna değinen Çavuşoğlu, gelecek dönemde Avrupa kıtasındaki büyükelçiliklerin, "Türkiye'nin nasıl bir vazgeçilmez Avrupalı olduğunu, oluşturulacak bir program ve güçlendirilmiş bir odakla yeniden anlatacaklarını" belirtti.

Çavuşoğlu, "AB siyasi ve düşünce çevrelerine, kamuoylarına zaten bilmeleri gerekenleri anlatmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Avrupa'nın düşünce süreçlerine her başkentte daha fazla katkıda bulunacağız. Çünkü 'Türkiye Avrupa'dır' ve Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı var." şeklinde konuştu.

Avrupa'yı dar kalıplara sıkıştırmaya çalışan zihinlerle mücadeleyi düşünsel zeminde kazanacak birikim ve imkanlara sahip olduklarını belirten Çavuşoğlu, "Bunu söylerken Avrupa'ya bütüncül bakacağımızı, güvenlik mimarisinden, siyaset, ekonomi, enerji, iklim, dijitalleşme, eğitim, inovasyon süreçlerine kadar en geniş içerik ve vizyonla bütün kulvarlarda etkin şekilde bir katılım, katkı ve etkileşim öngöreceğimizin altını çiziyorum. " dedi.

"Çünkü Türkiye Avrupa'dır"

Yugoslavya'nın sancılı dağılma sürecinden sonra savaşın yeniden Avrupa'nın kapısında olduğuna dikkat çeken Çavuşoğlu, savaşın, AB ülkelerinin dünya gerçeklerine gözlerini yeniden açmasını sağladığını belirtti.

Çavuşoğlu, düzensiz göç krizi, enerji krizi, güvenlik krizi, iklim krizinin artık Avrupa'yı derinden sarstığına değinerek, "Güvenlik nefes gibidir: Önemini ancak eksikliğini hissettiğinizde anlarsınız. Bu nedenle Avrupa güvenliğinin Türkiye'ye ihtiyacı var. Türkiye'nin de Avrupa'nın bir parçası olarak kıtanın güvenliğine katkı sunma sorumluluğu var. Çünkü Türkiye Avrupa'dır." şeklinde konuştu.

Avrupalı bir güç olarak kıtanın bu zor döneminde yeniden dikkatin Avrupa'ya verildiğini belirten Çavuşoğlu, " 'Türkiye Avrupa'dır' ile 'Yeniden Asya'yı aynı stratejik vizyonun tamamlayıcı unsurları olarak görüyoruz." dedi.

Çavuşoğlu, "Bu çerçevede, Yeniden Asya'nın eylem ve program yapısından Avrupa'da ve diğer coğrafyalarda nasıl yararlanabileceğimizi de değerlendireceğiz. Benzer şekilde, 360 derece bakışla çevremizdeki her bölgede ve küremizde sürdürülebilir kalkınma ve barış lisanı ile konuşulup, davranılmasını talep ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavşoğlu, Yunan ve Rum gemilerinin son 1 yılda 9 kez Türk kıta sahanlığına gemi gönderme girişiminde bulunduğunu belirterek "Bunları hem sahada hem masada aldığımız önlemlerle engelledik. Yarın da kısmetse Abdülhamid Han sondaj gemisi ilk görevi için Akdeniz'e açılacak. Doğu Akdeniz politikamızı uluslararası hukuka ve hakkaniyet ilkesine uygun şekilde, taviz vermeden sürdürüyoruz." dedi.

NATO'nun güven vermesi için çabalar sarf edildiğini anlatan Çavuşoğlu, Madrid Zirvesi'nde ortaya çıkan Stratejik Konsept'e değinerek, "Bu belge bir bakıma AB'nin 'ne stratejik ne de pusula olan' Stratejik Pusulası'nın da ayıbını örttü. En önemlisi, iki ay önce yine Madrid'de, güvenliğimizi doğrudan etkileyen bir yaklaşım tarzına karşı önemli bir eşik atlandı. AB üyesi Finlandiya ve İsveç'in terörle mücadelede kendilerinin de sorumlulukları olduğunu kabul etmeleriyle oluşan çerçevenin, örnek ve emsal olmasını diliyorum. Yani, kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla. Bunları dilemekle kalmayıp verilen sözlerin, yapılan niyet beyanlarının takipçisi olacağız. Çünkü teröristler sınırlarımızın hemen ötesinde veya bazı başka ülkelerde destek buluyor. Terörizmin kökünün kazınmasının önündeki en büyük zorluk budur." açıklamalarında bulundu.

Türkiye'nin başta PKK/PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ olmak üzere terör örgütleriyle mücadelede kararlı olduğu kadar hassas olduğunun da altını çizen Çavuşoğlu, "Tüm ülkelerden terör örgütleriyle mücadelemize destek olmalarını bekliyoruz. Terörle mücadelenin Türkiye'nin kırmızı çizgisi olduğunu umut ederiz ki dünya kamuoyu layıkıyla anlamıştır." diye konuştu.

"Karadeniz ortak evimiz"

Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı krizlere acil çözümler bulunması gerekliliğine vurgu yapan Çavuşoğlu, Türkiye'nin bu savaşın etkilerini Karadeniz komşusu olarak derinden hissettiğini anlattı.

Bu nedenle savaşın ilk gününden beri çok kulvarlı bir siyaset yürütüldüğünü ifade eden Çavuşoğlu, "Hedefimiz savaşın en kısa zamanda, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını güvence altına alacak adil bir barışla sona erdirilmesidir." değerlendirmesini yaptı.

Çavuşoğlu, Türkiye'nin Ukrayna'ya ve uluslararası insani çabalara destek verdiğini de belirterek Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakereleri kolaylaştırmak için Başkan Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde aktif bir diplomasi yürütüldüğünü söyledi.

Türkiye'nin bir taraftan Montrö Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirirken, diğer taraftan da NATO dahil tüm ilgili taraflara bu dönemde savaş gemilerini Boğazlardan geçirmemeleri yönünde telkinlerde bulunduğunu kaydeden Çavuşoğlu, "Karadeniz'de askeri tırmanmayı bu sayede engelledik." şeklinde konuştu.

Çavuşoğlu, Türkiye'nin iki ülkeyi Antalya ve İstanbul'da bir araya getirdiğini hatırlattı. Tüm bu çabaların sonucunda gıda krizinin çözümü için BM ile iş birliği halinde bir anlaşmaya varıldığının altını çizen Çavuşoğlu, "Bir gerçeği hiç unutmamamız gerekiyor. Karadeniz ortak evimiz. Bu haksız ve hukuksuz savaş bir gün sona erecek. Fakat kıyıdaş ülkeler olarak, güvenlik, ekonomi, ticaret, kültür ve çevre alanlarındaki ortak çıkarlarımızı koruma çabalarımız sürecek. Karadeniz'deki tek kapsayıcı örgüt olan ve bu sene 30. yılını kutlayan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi ortak kazanımların bu savaşın son kurbanları olmasına izin veremeyiz." dedi.

"Türkiye bu inşa sürecine şimdiden hazırlık yapıyor"

Avrupa'da güvenlik mimarisinin yeni gerçeklikler ışığında yeniden kurgulanacağını söyleyen Çavuşoğlu, "Uzun vadede bu bölgeyi kalıcı barış ve güvenliğe kavuşturmak için soğukkanlılıkla stratejik düşünebilmek gerekecek. Türkiye bu inşa sürecine şimdiden hazırlık yapıyor." diye konuştu.

Türkiye'nin önceliğinin sorunların çözümünde diyalog ve diplomasinin önünü açmak olduğuna vurgu yapan Çavuşoğlu, "Balkanlara, Güney Kafkasya'ya, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'ya bakışımızı da bu öncelik şekillendiriyor." şeklinde konuştu.

Çavuşoğlu, Türkiye'nin Güney Kafkasya'da normalleşme ve iyi komşuluk ilişkilerinin tesisi konusunda da samimi olduğunu vurgulayarak, "Can Azerbaycan'ın Vatan Muharebesi'nde kazandığı zaferin yarattığı uygun koşulları bölgede barış ve istikrarı kalıcı kılmak için kullanıyoruz. Ermenistan'la karşılıklı olarak atadığımız Özel Temsilcilerimiz görüşmelerine devam ediyor. Tabii bu süreci Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki süreçten ve nihai amacımız olan tüm bölgede normalleşme ve iş birliği ufkumuzdan bağımsız düşünmüyoruz. Son günlerde bölgede yaşanan gerginlik mevcut sükunetin ne kadar kırılgan olduğunu tekrar gösterdi. Elbette bu süreçte Azerbaycan'la dayanışmamız da güçlenerek sürecek. Dost da düşman da bilsin ki Can Azerbaycan hiçbir zaman yalnız değildir." ifadelerini kullandı.

"İsrail'le diyaloğumuz, Filistin'e ilişkin hassasiyetlerimizin doğrudan aktarılmasına imkan veriyor"

Çavuşoğlu, Orta Doğu'da değişen dinamiklerin bölge ülkelerini yakın bir iş birliğine sevk ettiğini söyledi.

Türkiye'nin İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerinde pozitif bir gündemle, iş birliği odaklı yeni bir döneme başlamak için kollarını sıvadığını da vurgulayan Çavuşoğlu, "Bu olumlu ivmeyi Mısır'la da yakalamayı umuyoruz. Tabiatıyla Filistin davasına güçlü desteğimiz sürüyor. Cuma günü başlayan İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve İsrailli fanatik Yahudi grupların Mescid-i Aksa'ya girme girişimleri kabul edilemez. Hiçbir gerekçe masum insanların, hele hele Ala Abdullah yavrumuz gibi 5 yaşındaki kız çocuklarının öldürülmesini mazur gösteremez. İsrail'in bu saldırganlığını şiddetle kınıyor, bu tahrik edici politikaların bir an evvel sona ermesini istiyoruz." diye konuştu.

Çavuşoğlu, dün ilan edilen ateşkesin de doğru bir adım olduğunu belirterek "İsrail'le diyaloğumuz, Filistin'e ilişkin hassasiyetlerimizin doğrudan aktarılmasına imkan veriyor." ifadelerini kullandı.

Balkanlar'da barış ve istikrarın korunmasının da özellikle üzerinde durdukları ve öncelik verdikleri hassas bir mesele olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, "Bosna Hersek'te, Sırbistan ve Kosova'da süren krizlerin getirdiği yük ortada. Buna ilave olarak, Ukrayna'daki savaşın bölgede yol açtığı tedirginlik, Balkanlar'daki birleştirici rolümüzün ve üçlü istişare mekanizmalarımızın önemini artırdı." dedi.

Çavuşoğlu, haziranda 5 Balkan ülkesini ziyaret ettiğini söyleyen Çavuşoğlu, Başkan Erdoğan'ın gelecek ay Balkan turu gerçekleştireceğini belirtti..

"9 kez gemi göndermeye kalkıştı"

Ege ve Doğu Akdeniz'de barış ve iş birliğinin hüküm sürmesi gerektiğini kaydeden Çavuşoğlu, "Milli davamız Kıbrıs meselesinde çözümün anahtarı bellidir. Kıbrıs Türk halkının müktesep haklarının, yani egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekir." dedi.

Kıbrıs müzakerelerinin iki toplumun değil iki devletin arasında gerçekleşmesi gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, "Kıbrıs çevresindeki kaynaklar için hakça paylaşımı savunuyoruz. KKTC, bunun için 2011'den bu yana önerilerde bulunuyor. Son olarak, 1 ve 8 Temmuz'da yine yapıcı bir iş birliği önerisini BM'ye iletti. Böyle bir mekanizma kurulursa Doğu Akdeniz'deki meselenin yarısı çözülür." diye konuştu.

Erdoğan'ın Doğu Akdeniz Konferansı önerisi ile KKTC'nin iş birliği önerisinin tüm dünyaya anlatılmaya devam edeceğini de vurgulayan Çavuşoğlu, "Doğu Akdeniz politikamızın bir unsuru da elbette, egemen haklarımız. Yunan/Rum ikilisi son 1 yılda kıta sahanlığımıza 9 kez gemi göndermeye kalkıştı. Bunları hem sahada hem masada aldığımız önlemlerle engelledik. Yarın da kısmetse Abdülhamid Han sondaj gemisi ilk görevi için Akdeniz'e açılacak. Doğu Akdeniz politikamızı uluslararası hukuka ve hakkaniyet ilkesine uygun şekilde, taviz vermeden sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.

Çavuşoğlu, Türkiye'nin Ege'de ise birbiriyle bağlantılı sorunların bütüncül şekilde ele alınarak, kapsamlı, kalıcı ve uluslararası hukuka uygun olarak çözümlenmesini istediğine işaret etti.

Bu kapsamda Türkiye'nin uluslararası anlaşmalara göre gayriaskeri statüsü bulunan, Türk kıyılarına yakın adaların silahlandırıldığını başta BM olmak üzere tüm muhataplarına anlattığını söyleyen Çavuşoğlu, bu konunun üzerine gidilmeye devam edeceğini de vurguladı.

"İş birliğine ilgi hızla artıyor"

Asya kıtasıyla ilişkilere de değinen Çavuşoğlu, Yeniden Asya Girişimi kapsamında kısa ve uzun vadede uygulamaya konulan yaklaşık bin unsurdan oluşan bir eylem listesi olduğunu anlattı.

Bu eylemlerin Asya ülkeleriyle karşılıklı fayda temelinde çok kulvarlı ve çok paydaşlı bir iş birliği modelini hayata geçirmeye yönelik olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, "Konferansın hemen öncesinde ASEAN Sektörel Diyalog Ortaklığı Toplantısı için Kamboçya'daydım. Ardından Malezya'yı da ziyaret ettim. Asya ülkelerinde Türkiye'yle iş birliğine ilgi hızla artıyor. Hazırlıkları devam eden ve yıl içinde kamuoyuna açıklamayı öngördüğümüz Yeniden Asya Politika Belgesi ise girişimin vizyoner ve uzun vadeli hedeflerini ortaya koyacak." diye konuştu.

Geçen yıl Asya'nın kalbi Afganistan'da yeni bir dönem başladığını söyleyen Çavuşoğlu, bu yeni dönemde Türkiye'nin Taliban yönetimiyle, tanıma olmaksızın angajmanı sürdürmesinin önem taşıdığını belirtti.

"Geçiş döneminde, Kabil'de Büyükelçiliği faaliyetlerine devam eden tek NATO üyesi ülke bizdik"

Çavuşoğlu, söz konusu angajman sayesinde siyasi kapsayıcılık, kadın hakları, kız çocuklarının eğitimi gibi konularda Taliban yönetimine telkinlerde bulunma imkanını da elde ettiklerini ifade etti.

Türkiye'nin Afganistan halkını bu zor dönemde yalnız bırakmadığına dikkati çeken Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geçiş döneminde, Kabil'de Büyükelçiliği faaliyetlerine devam eden tek NATO üyesi ülke bizdik. Kızılay, AFAD, TİKA ve STK'lerimizle sahadaki yardım faaliyetlerimizi güçlü bir şekilde sürdürüyoruz. Maarif okullarımız açık. Şu anda açık olan 44 okulumuzun 12'si kız okulu.

Afganistan'ın siyasi geleceği nasıl şekillenirse şekillensin, Türk ve Afgan halkları arasındaki kadim dostluk güçlenerek yaşamaya devam edecek."

Çavuşoğlu, konuşmasında Türkiye'nin Afrika politikasına değinerek şunları söyledi:

"Afrika'yı bir sınamalar yumağı olarak gören ön yargılı bakışların aksine, biz kıtayı Afrikalı ortaklarımızın kendi gözlerinden gördük. Kıtanın sahip olduğu potansiyeli hayata geçirme yolculuğuna Afrika'yla eşit ortaklık düsturuyla başladık. Son 18 yılda 11 kat artan ticaret hacmimiz, Kıtadaki 44 büyükelçiliğimiz ve Ankara'daki 38 Afrika Büyükelçiliği bize doğru yolda ilerlediğimizi gösteriyor. Aralık ayında düzenlediğimiz 38 ülkeden 16 devlet ve hükümet başkanı ve 100 bakanın katıldığı III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi'nde aldığımız kararlar kıta ile ilişkilerimizi yeni boyutlara taşımaya imkan verecek."

Türkiye'nin Latin Amerika açılımı politikasının da meyvelerini aldığını kaydeden Çavuşoğlu, Türkiye ile Latin Amerika arasında son 20 yılda 15 katına çıkan ticaret hacminin bunun önemli bir göstergesi olduğuna işaret etti.

Çavuşoğlu, nisanda Latin Amerika'da gerçekleştirdiği bölge turunda, Türkiye'nin yükselen küresel aktör konumuna, uluslararası sorunların çözümünde oynadığı aktif role, bölge ülkelerinin duyduğu ilgiye bizzat şahit olduğunu kaydetti.

Bu ilgiyi yanıtsız bırakmayacaklarını dile getiren Çavuşoğlu, bu yıl açılan Türkiye'nin San Salvador Büyükelçiliği ile Latin Amerika'daki temsilcilik ağını daha da genişlettiklerini, temsilcilik sayısını 20 yılda 6'dan 19'a yükselttiklerini dile getirdi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "En önemli avantajımız eğitimli, deneyimli ve adanmış kadromuzdur. Bu insan kaynağı ve 255 temsilciliğimizle dünyanın beşinci büyük diplomatik ağına can veriyoruz." dedi.

Bu yılki Büyükelçiler Konferansı'nın yine zengin ve yoğun bir programa sahip olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Konferansın hepimizi heyecanlandıran bir boyutu, 2023 hazırlıklarımızın gözden geçirilmesi olacak. Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü kutlayacağımız 2023, milletimizin şanlı tarihinde önemli bir mihenk taşı." dedi.

Çavuşoğlu, hariciye teşkilatının temellerinin atılmasının 500. yıl dönümü olduğuna işaret ederek, "Hariciye tarihimiz, teşkilatımızın bugününe ve geleceğine ışık tutan hafızasıdır. Diplomasimizin kimliğini belirleyen, temel reflekslerimizi şekillendiren, hep bu tarihsel birikimin süzgecidir." değerlendirmesini yaptı.

Bu eşsiz miras ve birikimin, günümüzde Türk diplomasisinin dünyada saygı uyandıran kabiliyet ve gücünün de en önemli temellerinden biri olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, "Cumhuriyetimizin ilk asrını, değişimin baş döndürücü bir hız kazandığı bir dünyada geride bırakmaya hazırlanıyoruz." diye konuştu.

Çavuşoğlu, akılcı bir dış politika izleyebilmenin ana kuralının değişimi yakından izleyip, doğru yorumlamaktan, dersler çıkarmaktan geçtiğini aktararak, "Bu yöndeki en önemli avantajımız eğitimli, deneyimli ve adanmış kadromuzdur. Bu insan kaynağı ve 255 temsilciliğimizle dünyanın beşinci büyük diplomatik ağına can veriyoruz. Bugün teşkilatımızda, BM dilleri dışında Macarca'dan İbranice'ye, Korece ve Japonca'dan, Fince ve Boşnakça'ya birçok yerel dili konuşabilen memurlarımız var. Yerel dil kapasitemizi daha da artırmak için ilave çalışmalar öngörüyoruz." bilgisini verdi.

Avrupa'da birinci

Stratejik öngörü kapasitesini, çağdaş imkan ve yöntemlerle geliştirmek için adımları sürdüklerini kaydeden Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Bakanlığımızın Türkçe Twitter hesabı Dışişleri Bakanlıkları arasında takipçi sayısı bakımından Avrupa'da birinci, dünya genelinde beşinci sırada. Ayrıca, bu toplantı öncesinde arkadaşlar benim de dünya genelinde; Twitter'da en çok takipçisi olan 4. Dışişleri Bakanı, Facebook ve Instagram'da ise en çok takipçisi olan 3. Dışişleri Bakanı olduğumu bildirdiler. Bu rakamlar, hem dış politikamızın dünya kamuoyunda uyandırdığı ilgiyi hem de sosyal medyayı kullanmada doğru yolda olduğumuzu gösteriyor."

ABD ile ilişkiler

Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilere de değinen Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"NATO müttefikimiz ABD ile son dönemde sadece ikili ilişkilerimiz bağlamında değil, bölgesel ve küresel birçok konuda anlamlı bir diyalog geliştirmeye başladık. Ancak, PKK/PYD/YPG, FETÖ ve tek taraflı yaptırımlar konularında maalesef ABD'den beklediğimiz tatminkar adımları henüz göremedik.

Bu görüş ayrılıklarımızı ve somut iş birliği olanaklarımızı yapıcı bir anlayışla ele almak için Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması'nı kurduk. İlk toplantıyı mayısta mevkidaşım (Antony) Blinken ile gerçekleştirdik. Salgına ve uluslararası konjonktüre rağmen 2021'de rekor düzeye ulaşan ticaretimiz ve ekonomik iş birliğimiz, olumlu gündemimizin itici gücü haline geldi. Bununla birlikte, ABD'nin meşru beklentilerimiz doğrultusunda adımlar atması gerektiği de bir gerçek."

Konsolosluk hizmetleri

Çavuşoğlu, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan "Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı" kitabından yola çıkarak, Türk Mutfağı Haftası ilan edilen 21-27 Mayıs haftasını temsilciliklerin düzenlediği etkinliklerle kutladıklarını dile getirdi.

Bakan Çavuşoğlu, yıllardır Türk milletinin talebi olan Türkiye ismini uluslararası alanda kullanarak Türkiye markasını dünyanın dört bir yanında daha görünür kılacaklarını vurguladı.

Türk vatandaşlarına hizmetin her zaman asli görevleri olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

"İftiharla söylüyorum, konsolosluk hizmetlerinde gerçekleştirdiğimiz atılım sayesinde, 74 farklı hizmetle, yurt dışında yaşayan vatandaşlarına en fazla sayı ve çeşitlilikte hizmet sunan ülkelerin başında geliyoruz. Vatandaşlarımıza verdiğimiz hizmetlere bugün yenilerini ekliyoruz. İşitme engelliler için görüntülü çağrı alma hizmetimizi bugün başlatıyoruz. Konsolosluk çağrı merkezimize anlık iletişim platformları üzerinden erişimi daha da güçlendiriyoruz. Konsolosluk hizmetlerinin kalitesini ve hızını artırmak için milat niteliğinde yenilikleri hayata geçirmeye devam edeceğiz."

"4 bin 258 Ahıska Türkü ve 930 Kırım Tatar Türkü'nü ülkemize getirdik"

Dünyanın her köşesinden hasta Türk vatandaşlarını ambulans uçaklarla Türkiye'ye getirdiklerini anımsatan Çavuşoğlu, 2020'den bu yana 500'den fazla Türk vatandaşının bu şekilde Türkiye'ye geldiğini anlattı.

Libya, Yemen, Afganistan ve Kazakistan'da meydana gelen olaylarda 20 bine yakın Türk vatandaşını ve üçüncü ülke vatandaşlarını tahliye ettiklerini dile getiren Çavuşoğlu, şöyle konuştu:

"Afganistan'dan sonra Ukrayna'daki savaş yeni bir sınav oldu. Sokaklarda çatışmaların sürdüğü, füze saldırılarının devam ettiği bir ortamda vatandaşlarımızı sağ salim kurtarabilmek lojistik açıdan zordu ve önemli bir diplomasi trafiğini de gerektirdi. Hamdolsun, filmlere konu olabilecek başarılı operasyonlarla 18 binden fazla kişiyi tahliye etmeyi başardık. Soydaşlarımızı da geride bırakmadık. Aralarında soydaşlarımız ve Türk Cumhuriyetleri vatandaşlarının da olduğu 12 bin kişinin tahliyesine veya sınırlardan geçişine destek olduk. Bu kapsamda 4 bin 258 Ahıska Türkü ve 930 Kırım Tatar Türkü'nü ülkemize getirdik."

Bakan Çavuşoğlu, ayrıca Ulusal Ajansın her yıl 60 bin Türk vatandaşına diğer Avrupa ülkelerinde eğitim, değişim, staj ve gönüllülük imkanı sunduğunu, 20 bin civarında Avrupa ülkesi vatandaşlarına da Türkiye'de benzer fırsatlar sağlandığını bildirdi.

Çavuşoğlu, Türk Akreditasyon Kurumunun (TÜRKAK) uluslararası ticaretin arkasında önemli bir güç olduğunu ve dünyanın dört bir köşesinde Türkiye'nin yumuşak gücüne katkıda bulunduğunu söyledi.

Türk kurumların yurt dışındaki faaliyetleriyle ilgili olarak konuşan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

Çavuşoğlu, "Türk Hava Yolları, Kızılay, TİKA, AFAD, Diyanet, Yunus Emre ve vakıflarımızın neredeyse zoru hemen, imkansızı birazdan başaran proje ve faaliyetleri farklı coğrafyalarda yankı uyandırıyor. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının (YTB) 'Türkiye Bursları' sayesinde ülkemizin, uluslararası öğrencilere ev sahipliği yapan ülkeler sıralamasında ilk 10 içine girmesi hepimiz için gurur vesilesi. Maarif Vakfının farklı coğrafyalardaki okullarıyla yaktığı umut ışığı, insanlığın geleceğine yapılan bir yatırım. Türkiye'nin müşfik gücünü dünyanın her köşesine yayan bu kurumlarımıza teşekkürü borç biliyorum. Yurt dışında kullanmadığımız binalarımızı Maarif Vakfımız ve Yunus Emre Enstitüsü'ne memnuniyetle tahsis ettik."

"Türk diplomasisinin bir hikayesi var"

Türk diplomasinin "bir hikayesi olduğunu" anımsatan Çavuşoğlu, "Bu hikaye Türkiye'miz gibi canlı ve güzel. Kültürümüzün ve devlet yönetme birikimimizin emsalsiz renkleri bu hikayede mevcut. " dedi. Çavuşoğlu Türk diplomasisini daha iyi tanıtmayı amaçladıklarını ve bu kapsamda "Müşfik Güç Belgeseli"nin yapımı için TRT ile hazırlıkların sürdüğünü söyledi.

Antalya Diplomasi Forumu'yla (ADF) ilgili de Çavuşoğlu, forumun kısa sürede dünya çapında kazandığı itibarın hem bakanlık hem de ülke için bir iftihar vesilesi olduğunu dile getirdi.

Çavuşoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde ilkini 2021'de, ikincisini de geçtiğimiz mart ayında düzenlediğimiz Antalya Diplomasi Forumu, şimdiden uluslararası siyaset takviminin belli başlı öğelerinden biri haline geldi. Bu başarıda tüm teşkilatımızın büyük emeği var. Forumun hem dünya çapında tanıtımına hem de içerik ve katılımcılar bakımından beslenmesine dış teşkilatımızın katkısı özellikle önemli." diye konuştu.

ADF'nin bir boşluğu doldurduğunun altını çizen Çavuşoğlu, "Dünyadaki her üç dışişleri bakanından birinin foruma katılmış olmasının kendi başına bir şey söylediğine" dikkati çekti.

Çavuşoğlu, "Büyüyen genişleyen ve her geçen gün etkinlik kazanan diplomasimizi kendine yaraşır bir altyapıya kavuşturmak için de kolları sıvadık. Geçen yıl eylülde Sayın Cumhurbaşkanımızın açılışını yaptıkları Türkevi, küresel diplomasinin merkezi New York'ta Türk diplomasisine layık bir siluet oluşturuyor. Bağdat'tan Dakar ve Sao Paulo'ya birçok temsilciliğimizin modern binalarının açılışlarını yaptık. Bu yöndeki çabalarımız devam edecek." ifadelerini kullandı.

 "Yılmadan, yorulmadan, yüksünmeden"

Konferansa katılan büyükelçilere hitaben Çavuşoğlu, "Hamdınız, piştiniz ve yandınız. Her gününüzü bu yüce millet, yüce devlet adına sınav vererek geçirdiniz. Meslek hayatınız boyunca türlü siyasi gerilimler, çatışmalar, salgınlar, doğal afetlerle uğraştınız. Türlü güçlüklerle mücadele ettiniz, ailelerinizle birlikte fedakarlıklarda bulundunuz. Meslektaşlarınız bu yolda can verdi. Teşkilat olarak 41 şehidimiz var. Ruhları şad olsun" dedi.

Türk diplomatlarının "yılmadan, yorulmadan, yüksünmeden" çalıştıklarını belirten Çavuşoğlu, uluslararası ilişkilerin acımasız rekabet ortamında Türkiye'yi hedef alanlara karşı eğilmediklerini kaydetti.

Çavuşoğlu, Türk diplomatların dünyanın dört bir köşesinde, meşaleler gibi Türk milleti ve devleti adına umudun ve şefkatin ışığını etrafa yaymaya devam ettiğine değinerek, konuşmasını "Dışişleri Bakanlığımız, gövdesi geçmişten geleceğe uzanan, dalları dünyanın her ama her bir köşesine uzanan ulu bir çınardır. Bu çınarı hep birlikte daha da büyütecek ve vatanımızın dirliği, birliği, huzuru ve refahı adına geleceğe taşıyacağız. Her birinizle gurur duyuyorum." sözleriyle tamamladı.

YORUM YAZ..
Modal