Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, normalde 50-100 metrede görülen sıvılaşmayı, Kahramanmaraş’ta yaşanan depremlerde kilometrelerce uzunluğunda olduğunu tespit ettiklerini belirtti.
AA’da yer alan haberde, “Yüzyılın felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli yaşanan iki büyük depremin ardından bölgedeki fay hatlarının davranışlarını inceleyen Prof. Dr. Sözbilir, 6 Şubat tarihinden beri deprem bölgesinde olduklarını hatırlattı.
3 fayın kırıldığı belirlendi
6 Şubat’taki ilk deprem sonrasında fayda yaptıkları incelemelerde 3 fayın kırıldığını belirlediklerini söyleyen Sözbilir, bunların Amanos, Pazarcık ve Erkenek segmentlerinde olduğunu ifade etti.
İlk deprem olan Pazarcık merkezli depremde ciddi yıkım yaşadığını söyleyen Sözbilir, "Arkasından 9 saat sonra tetiklenmeyle gelişen ikinci büyük deprem 7,6 oldu. O da Çardak ve Doğanşehir fayı. Orada da 2 tane fay birlikte çalıştı. 20 Şubat'ta bu kez Antakya fayı belli ölçekte kırıldı. Şu anda 3 farklı ana şokun artçıları devam ediyor. Bildiğim kadarıyla sayıları 10 bini buldu. Normal şartlarda mesela İzmir'i düşündüğümüzde 2 yılda 10 bini bulmuştu. Burada 20 günde 10 bin artçı deprem oldu." İfadelerini kullandı.
Araştırmalarının sadece faylarla kısıtlı olmadığını, aynı zamanda binaların neden yıkıldığını ve zemini de incelediklerini belirten Prof. Dr. Sözbilir, fay üzerine yapılan binaların, köprülerin, yolların zarar gördüğünü bariz bir şekilde gördüklerini aktardı.
Sıvılaşma kilometrelerce uzanıyor
Zeminle ilgili de çok ilginç şeyler gördüklerini belirten Sözbilir, "Deprem bölgesinde sıvılaşma dediğimiz olay çok aşırı derecede gelişmiş. Yani o sıvılaşmanın niteliği o kadar yüksek ki kilometrelerce. Normal şartlarda 50-100 metrede görülen sıvılaşmayı Kahramanmaraş merkezli depremlerde kilometrelerce uzunluğunda tespit ettik. Sıvılaşmayla zemin taşıma gücünü kaybediyor ve bina zeminin içine göçüyor. İşte belli şartları sağlıyorsa sadece eğiliyor, bükülüyor ama sağlayamıyorsa yıkılıyor. Bu Antakya'da çok fazla. Çünkü Antakya aynı zamanda Asi Nehri boyunca kurulmuş bir şehir. Asi Nehri boyunca her yerde sıvılaşmalar ciddi anlamda yüksek düzeyde. Yine Adıyaman'a bağlı Gölbaşı ilçesinin 4'de 3'ü gitmiş. Çünkü gölün eski çökelleri üzerine kurulu. Bu şekilde yıkımların sebebi de aslında 1939 depreminden beri aynı. Fayın üzerinde yapılaşma. Zeminin sıvılaşma tehlikesinin yüksek olması ve binayla ilgili yapı inşaat kalitesindeki, mühendislik çalışmalarının kalitesindeki düşüklük." şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Sözbilir, bölgede 400 kilometre civarında fayı haritalandırdıklarını dile getirdi.
Deprem bölgesinde drone ile havadan da incelemeler gerçekleştirildiğini aktaran Sözbilir, "AFAD; İHA, SİHA gibi araçları uçurdu. Şu anda bütün faylar AFAD tarafından haritalanmış durumda. Biz de karadan fayın özellikleriyle ilgili bilgi toplamak için 20 gündür çalışmamızı belli bir ölçeğe getirdik. Şimdi veri değerlendirme aşamasına geldik. Bundan sonra nasıl bir durum gerçekleşecek. Yeni faylar kırılacak mı kırılmayacak mı onunla ilgili kafa yoruyoruz. Bölgede artçıların devam edeceğini öngörüyoruz, çünkü fayların önemli bir bölümü kırıldı. Bölgede kırılmayan faylar tabi ki var ama onların yakın zamanda kırılacağı ile ilgili herhangi bir bilimsel veri yok. Televizyona çıkıp 'yarın Adana kırılacak, bugün burası kırılacak' demek benim için bir anlam ifade etmiyor, çünkü bilimsel dayanağı yok." dedi.