Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir önceki gün şahsını tehdit eden CHP Grupbaşkanvekili Özgür Özel için dün Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretten önce şu ifadeleri kullanmıştı: "Tabii bu zatın ifadeleri tamamıyla şu anda milletvekili olduğu için cezai bir durum belki olmayacak ama en azından manevi tazminat noktasında başındaki ağababası nasıl Man Adası olaylarından bedel ödediyse tabii aynı durum şimdi bunun için de avukatlarımız davaları açıyorlar. Sadece bu değil. Bunlarla beraber aynı şekilde hareket eden ağzı bozuk tipler kimlerse bunların hepsine avukatlarımız davalarını açacaklar."
Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatları eyleme geçti
250 bin liralık tazminat davası
Başkan Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın yaptığı açıklamalarda şu ifadeleri kullandı:
CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel , 26.04.2022 tarihinde Çağlayan Adliyesi önünde yaptığı basın açıklamasında Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik olarak kişilik haklarını ihlal edici mahiyette gerçek dışı itham ve isnatlarda bulunmuştur. Bu açıklamaları nedeniyle Özgür Özel aleyhine Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinde 250.000 TL'lik manevi tazminat davası açılmıştır.
Dava dilekçesinde yer alan bir pasaj ise şöyle;
"Davalı açıklamasında bir bütün olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın kişilik haklarını ihlal etmiş olup özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızı MAHKEME BAĞIMSIZLIĞINI YOK ETMEKLE, KUVVETLER AYRILIĞINI AYAKLAR ALTINA ALMAKLA, KAN EMEREK YAŞAYAN VE ADALETİN KANINI EMEN BİR VAMPİR OLMAKLA itham etmiştir.
Davalının açıklamaları, bir bütün olarak gerçek dışı ithamlar içermesinin yanında, Sayın Cumhurbaşkanımızın kişilik haklarına ağır bir saldırı da teşkil etmektedir.
Kamuoyunda Gezi olayları olarak bilinen hadiseler, kamu görevlileri dahil olmak üzere onlarca vatandaşımızın hayatını kaybettiği, birçok kamu binasının ve işyerinin tahrip edildiği, kamuya ve özel kişilere ait mallara zarar verildiği, cebir ve şiddet kullanılarak meşru hükümetin devrilmeye çalışıldığı hadiselerdir.
Gerek amacı gerekse tercih edilen yöntemler itibariyle birçok suça vücut veren bu hadiselerin adli makamlar tarafından soruşturulması ve kovuşturulması kadar tabii bir şey olamaz. Hiçbir demokratik hukuk devleri, şiddet içerikli yönetmelerle, seçilmiş meşru hükümetin devrilmesine müsamaha göstermez. Bu nitelikteki eylemlere adli ve idari olarak müsamaha göstermek demokratik hukuk devletinin bizatihi inkarı anlamına gelmektedir.
Kuvvetler ayrılığının cari olduğu demokratik hukuk devletinde yargısal faaliyetlerden dolayı yasama ve yürütme itham edilemez. Yargılama faaliyeti, bağımsız ve tarafsız mahkemelerin yetkisi dahilindedir. Mahkemelerin, tabi oldukları usuller çerçevesinde yaptıkları yargılama faaliyetlerine ve hüküm olarak ortaya koydukları iradeye herkes saygı göstermek zorundadır. Mahkeme kararlarının eleştirilmesi ile kararın veren hakimlere hakaret edilmesi veya hakimlerin tehdit edilmesi aynı çerçevede değerlendirilemez. Birincisi hukuken meşru olmakla birlikte ikincisi hukuken mazur görülemez.
Davalının, kamuoyunda "gezi davası" olarak bilinen ceza davasında yerel mahkemenin verdiği karar üzerinden, Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan açıklamaları, yukarıda ifade edilen temel ilkelerin açık bir ihlali olduğu gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın kişilik haklarına da ağır bir saldırıdır.
Yargıtay kararlarında isabetle belirtildiği üzere "başta siyasi kişiler olmak üzere, en geniş halde dahi, ifade özgürlüğünün kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa'nın 12. Maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur".