28.02.2021-10:51 (Son Güncelleme:28.02.2021-10:51)

Türkiye Tarihinin Kara Lekesi: 28 Şubat Post Modern Darbe

28 Şubat, Türkiye siyaset tarihinde derin izler bırakan "post modern darbe" olarak anılıyor. Medya aracılığıyla destek verilen bu darbe sonucunda, Refah Partisi’nin siyasetteki etkinliğine son verildi. Peki 28 Şubat süreci nedir ? 28 Şubat post modern darbe nasıl ve neden başladı?

28 Şubat süreci, Necmettin Erbakan'ın başbakan, Tansu Çiller'in dışişleri bakanlığı görevi yaptığı 28 Şubat 1997 tarihinde olağanüstü toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından duyurulan kararlarla başlayan ve sözde irticaya karşı başlatıldığı öne sürülen, ordu ve bürokrasi merkezli bir süreçti.

Türk siyasi tarihine geçen kararlar ve bu kararların uygulanması sırasında Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda meydana gelen değişimlere sebep olan süreçte yaşananlar, post-modern darbe olarak da nitelendirilmekte.

28 ŞUBAT DARBESİ NEDEN YAPILDI? KİME KARŞI?

O dönemde, başta muhafazakar kesime karşı başörtüsü yasağında olduğu gibi ayrımcı tutumlara ve insan hakları ihlallerine fazlasıyla tanıklık edilmiş, başörtülü öğrenciler okullardan sürüklenerek atılmış, ikna odaları açılıp başlarındaki örtüyü çıkarmaları için baskı yapılmış ve çok sayıda kamu personeli işinden edilmişti.


"İrticayla mücadele eylem planı" şeklinde adlandırılan bu süreçte alınan kararların ve yaptırımların uygulanıp uygulanmadığı kontrol etmek amacıyla Çevik Bir liderliğinde Batı Çalışma Grubu kurulmuştu.

28 ŞUBAT'TA VERİLEN KARARLAR

28 Şubat tarihinde düzenlenen MGK toplantısı tam 9 saat sürmüştü. MGK laikliğin Türkiye'de demokrasi ve hukukun zeminini oluşturduğunu vurgulamış ve 28 Şubat 1997'deki MGK kararlarını hükümete sunmuştu.

Verilen kararda, yer alan ifadeler şu şekildeydi:

"Laiklik için yasalar uygulanmalı, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 senelik kesintisiz eğitim düzeni getirilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica sebebiyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış şeklinde gösteren medya durdurulmalı, kıyafet kanununa uyulmalı, kurban derileri derneklere bağışlanmalı, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı."

28 ŞUBAT KARARLARININ ARDINDAN YAŞANANLAR

4 Mart tarihinde dönemin Türkiye Başbakanı Necmettin Erbakan, MGK kararlarını bu şekilde imzalamayacağını söyleyerek kararların yumuşatılmasını istemişti. Kararlarda herhangi bir değişiklik olmayınca Erbakan bu kararları imzalamadı.

21 Mayıs'ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, "Ülkeyi iç savaşa sürüklediği" iddiasıyla, RP'nin kapatılması amacıyla dava açtı. 3 Haziran'da Susurluk Davası 7 aydan sonra DGM'de başladı. 7 Haziran'da Genelkurmay, irticai faaliyetlerinde bulunduğunu iddia ettiği kurumlara ambargo uyguladı.

ASKERDEN MAHKEMELERE "İRTİCA BRİFİNGİ"

10 Haziran'da Anayasa Mahkemesi (AYM), Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı'na davet edilerek kendilerine irtica hakkında brifing verildi.

18 Haziran günü Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa ettiğini açıkladı. İstifasının sebebini başbakanlığı Tansu Çiller'e bırakmak olduğunu söyledi.


Ertesi gün 19 Haziran'da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o dönemde arkasında TBMM’nin çoğunluğunu alan DYP lideri Tansu Çiller'e vermeyip, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi.

30 Haziran'da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk eşliğinde ANASOL-D Hükümeti'ni kurdu.

MECLİS'TE KAVAKÇI'YA AĞIR SÖZLER

Fazilet Partisi 18 Nisan 1999 tarihinde düzenlenen seçimlerde 111 milletvekili çıkarmıştı. İstanbul'dan milletvekili olarak seçilen Merve Kavakçı, 28 Şubat döneminin ve başörtüsü yasağının sürdüğü o günlerde başörtüsü sebebiyle seçildiği ilk günden Türkiye gündeminde yer almıştı.

O dönem meclisteki en yaşlı üye TBMM geçici başkanı Ali Rıza Septioğlu Atatürk'ün Şapka İnkılâbı'nı gerekçe göstererek Kavakçı'nın başörtüsü takarak giremeyeceğini ve yemin edemeyeceğini söylemişti.

Bunun ardından 2 Mayıs 1999 tarihinde Yüksek Seçim Kurulu'ndan mazbatasını aldıktan sonra meclisin açılış oturumuna katılmak amacıyla Merve Kavakçı, TBMM Genel Kurul Salonu'na gelmiş fakat başörtüsüyle meclis genel kuruluna girmesi üzerine Demokratik Sol Parti (DSP) milletvekilleri Kavakçı’ya psikolojik baskı yaparak sıralara vurmuş, yuhalamış ve protesto etmişti.


Bu esnada DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit meclis kürsüsüne çıkarak yıllar boyunca kulaklarda çınlayan şu sözleri söylemişti:

"Burası hiç kimsenin özel yaşam mekanı değildir. Burası devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına uymak zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!"

AMAÇLARI NEYDİ?

Eski Başbakan merhum Necmettin Erbakan'ın yakın koruması ve Türkiye Wushu Kung Fu Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Abdurrahman Akyüz, 28 Şubat sürecine ilişkin verdiği röportajda, Erbakan'ın iktidara gelmesinden sonra bazı askerlerin tedirgin olduğunu ve bu yüzden bu sürecin başlatıldığını belirtti.

Akyüz, Refah Partisinin oy oranının gittikçe yükselmesi sebebiyle bazı kuvvetlerin telaş yapıp Erbakan Hoca’nın önünü kesmeye çalıştığını ve yaşanan tüm bu olayların Türkiye'nin aleyhinde gerçekleştiğini vurguladı.

Haber365
bilgi@haber365.com.tr