Türk Radarları, Türk SİHA’ları İle Yarışıyor
Ukrayna'dan Türk karasularına doğru gelen mayınların tespiti tamamen yerli imkanlar ve teknoloji ile yapılıyor. Bu konuda Dünyanın sayılı askeri teknoloji firmalarından olan ve Savunma Sanayii Müsteşarlığına bağlı METEKSAN tam rol üstlenmiş durumda. Ve Görevini hakkı ile yerine getirerek bütün dikkatlerini üzerine toplamayı başardı.
ERDAL ŞİMŞEK | ANALİZ
Konuyu kısaca özetleyeyim: Savunma Sanayii Müsteşarı Sayın İsmail Demir, bu konuyu dünkü sosyal medya hesabında paylaştı. İsmail Demir, attığı twitte Şunları yazdı: “İHA’larımıza yeni bir kabiliyet daha kazandırdık. Denizde sürüklenen serseri mayın tespit çalışmaları, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ANKA İHA’sına entegre edilen SAR, Yani Sentetik Açıklıklı Radarlarımız ile başarılı şekilde gerçekleştirildi. Tebrik ediyorum.” Tabi bu açıklama bir anda bütün dikkatlerin bir kez daha Türk savunma sanayiine dönmesine sebep oldu. Anka'ya takılan METEKSAN Savunmaya ait MİLSAR radarı takılıyor Peki bu SAR Radarları nedir? Fazla tekniğe girmeden kısaca anlatalım: Sentetik aralıklı radar veya SAR, birden fazla küçük radar birimi tarafından toplanan radar görüntülerinin elektronik ortamda birleştirilmesiyle normalde daha büyük boyutta tek bir birim tarafından elde edilen görüntüye kıyasla daha yüksek çözünürlük alınabilmesini sağlayan radar cinsidir. Birden fazla alıcının anten düzlemine farklı konum ve açılarda yerleştirilmesiyle ortaya çıkan yeni kolektif anten, hedeften hemen her yönde yansıyan radar dalgaların daha kolay ve doğru şekilde toplanıp karmaşık yüzeyli cisimlerin de değerlendirilmesini mümkün kılar. SAR teknolojisi askeri amaçlı uygulamaların yanında özellikle uzaktan algılama, petrol arama ve madencilik ile kalın atmosferlerinden dolayı yüzeyi gözle görülemeyen gezegenlerin haritalanmasında geniş kullanım alanı bulmuştur.
Bizim Sismik araştırma gemilerimizin tamamında da bu radarın olduğunu belirtelim bu arada. Peki bulunan bu mayınlar nasıl etkisiz hale getiriliyor? ANKA’ların tespit ettiği bu mayınlara yine Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı başka bir birlik müdahil oluyor. Türkiye’nin göz bebeği askeri güçlerinden biri olan Sualtı Timleri bu mayınlara müdahale ederek hiç kimseye ve çevreye zarar vermeden imha ediyorlar.
METEKSAN’ın ürettiği bu MİLSAR radarları sadece mayın arama veya sismik araştırmada kullanılmıyor. Bu radar operasyon amaçlı da çok yüksek düzeyde bir verimlilikle kullanılıyor. Keşif gözetleme, baskılama ve Taarruz için de kullanılan METEKSAN’ın geliştirdiği bir radardır. Hareketli hedefleri tespit ve HER HAVA ŞARTLARINDA, lütfen buna dikkat her hava şartlarında sabit veya hareket halindeki hedefleri tespit ve nokta tayini yapabilme yeteneğine sahip dünyanın ender radarlarından bir tanesi konumundadır. Ayrıca Arazi koşullarının tespiti ve topografik alanda kullanıldığını söylemeye gerek yok. Oldukça yüksek çözünürlüklü bir teknolojiye sahip olan MİLSAR radarın, her türlü hava koşullarında 27 kilometre yükseklikte portre fotoğraf çekebilme kabiliyetine sahip dersem abartmış olmam. Bu inanılmaz bir teknolojik gelişmedir ve bunu Türk mühendisleri ve Askeri Elektronik sanayii başardı.
MİLSAR’ın bu çetin savaş koşullarında mayınları tek tek bulup tespit ederek imhasını sağlaması, Askeri açıdan inanılmaz bir gelişmedir. Bu da Türk hava sahası kadar Türk deniz sahasının da artık çok sıkı korunduğunu ve tam güvenlikli olduğunu gösterir. Yakın zamanda bizim SİHA’lar gibi bu radarımıza da dünyadan büyük talepler olacağını hemen belirtelim. Bu Radar sistemi de kendi alanında bir yıla varmadan İhracat rekoru kıracağına eminim. Tabi Savunma Sanayii Müsteşarlığı bu sistemin satışına onay verirse eğer. Ve bu radara, Mısır BAE ve İsrail’in ilk etapta talip olacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Bu konudaki rezervlerimi biliyorsunuz. Türkiye, BAE, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır ile ilişkileri yumuşatma adımlarına hep karşı çıktım. Çünkü bu dört ülke Türkiye’nin kendilerine boyun eğmesini ve tam teslim olmasını isterler. Türkiye atacağı her adım, kendi onuru ve şerefine, devlet ciddiyetine ağır bir darbe vuracağı gibi Erdoğan’a da darbe vurarak partisinin seçim kaybetmesine sebep olacaktır. Cemal Kaşıkçı dosyasının iadesi zaten bir darbe vurdu. Ancak BAE İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır’ın 15 temmuz FETÖ darbesinin arkasında ve finansörü olduğunu bile bile bu ülkelere taviz olabilecek adımlar atılması, Erdoğan’a bu ülkede seçim kaybettirecektir. Bileniniz bilir, Bütün ARap başkentlerini Türkiye’nin başkenti Ankara’dan daha iyi bilirim. Arap siyasetinin de nabzını gözlemleme yeteneğine sahip olduğumu söyleyebilirim. Bu konuda hiç tevazu göstermiyorum, çünkü ömrüm o bölgelerde gazeteci olarak geçti. Arapların da 100 yıllık eğitim politikalarından dolayı bilinçaltlarına nasıl bir TÜRK alerjisi yerleştirildiğini biliyorum. Tamam Arap sokağı, Sayın Erdoğan’dan sonra ciddi oranda Türkiye’nin lehine döndü, Ancak Siyaset sınıfı hala ciddi oranda Türk karşıtı. Çünkü eğitim politikalarını İngiltere düzenledi. Ve bütün ülkelerin ders kitaplarında Türkiye ve Türkler, sömürgeci olarak anlatılır. Çok özür dileyerek söylüyorum, kıçı kırık Filistin’in bile ders kitaplarında Türkiye İşgalci ve sömürgeci olarak anlatılıyordu 2010’lu yılların ortalarına kadar. En ufak bir sarsıntıda anında Türk düşmanlıklarını kusuyorlar. Örneğin, geçtiğimiz haftalarda, IŞİD terör örgütü mensubu olduğu belirtile Filistinli teröristler, İsrail’de sivil vatandaşlara saldırmış ve iki sivili katletmişti. Türkiye de haklı olarak bu saldırıyı kınamıştı. Çünkü, dünyanın neresinde olursa olsun, masum sivillere yönelik bütün saldırılar terördür, terörist eylemdir. Şimdi sıkı durun bu saldırıdan sonra Ne oldu biliyor musunuz?
HAMAS, Türkiye’nin kınamasını kınadı. Evet yanlış duymadınız, aynen öyle oldu. Demek ki HAMAS artık siyasi bir parti olmaktan, bir terör örgütü olmaya doğru dümen kırmış durumda. Hatta HAMAS, o saldırıyı kutlamıştı. Evet, dünyada en çok teröre, İsrail devlet terörüne maruz kalan HAMAS, maalesef IŞİD’in sivillere yönelik terör eylemini kutladı. Terörizmi kınayan Türkiye’yi de kınadı. Daha önce de değindiğimiz gibi, HAMAS’ın El Fetih ve FKÖ’den hiçbir farkı olmayan kan tüccarı bir organizasyondur. Konumuza dönersek, Türk SİHA’lara BAE ve Mısır’ın talip olduğu açıklandı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden maalesef hiçbir ses çıkmadı. Benim endişem, aynı meslektaşımız Cemal Kaşıkçı’nın dosyası gibi bu teknolojilerin de bir oldu bitti ile Mısır ve tam bir terör devleti olan BAE’ye verilmesidir. Eğer bu teknolojiler BAE, Mısır ve S. Arabistan’a verilirse, çok net söylüyorum. Türk devletinin ve milletinin onuru ciddi anlamda lekelenecektir.