24.02.2020-13:11 (Son Güncelleme:24.02.2020-17:31)

Sözde Barış Planı Nedeniyle 125 Bini Aşkın Filistinlinin Geleceği Belirsiz

ABD Başkanı Trump'ın sözde Orta Doğu barış planıyla "Kudüs kimliği" taşıyan 125 bini aşkın Filistinlinin geleceği belirsiz.

İsrail, 1967'deki Altı Gün Savaşı'nda Filistin'e ait Doğu Kudüs ve Batı Şeria'yı işgal etti.

İşgal sonrası Doğu Kudüs'teki Filistinlilere, şehirde oturma izni yerine geçen "Kudüs kimliği" sağlayan İsrail, 2002'de Doğu Kudüs ile Batı Şeria'yı birbirinden ayıran Ayrım Duvarı'nı inşa etmeye başladı.

Bu hareketle İsrail, Batı Şeria'da ikamet eden Filistinlilerin Kudüs ile bağlantısını koparırken, duvarın Batı Şeria tarafında kalan ve "Kudüs kimliği" taşıyanların bu şehre girmesine izin veriyor.

Trump'ın sözde barış planında duvarın Doğu Kudüs kısmında kalan 300 binden fazla Filistinlinin istemeleri durumunda İsrail vatandaşlığı alabilecekleri veya "Kudüs kimliği" ile mevcut statülerini sürdürebileceklerini ya da Filistin vatandaşlığına geçebilecekleri ifade ediliyor.

PLANDA AYRIM DUVARI'NIN BATI ŞERİA TARAFINDA KALAN KUDÜSLÜLERİN DURUMUNA DEĞİNİLMİYOR

Fakat sözde barış planında Ayrım Duvarı'nın Batı Şeria tarafında kalan ve "Kudüs kimliği" taşıyan Filistinlilerin durumundan bahsedilmemesi ise dikkati çekiyor.

KUDÜS KİMLİĞİ İPTAL Mİ EDİLECEK?

Doğu Kudüs'ün kenar mahallelerinden Kefr Akab'da yaşamını sürdüren İbrahim Ebu Emir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sözde barış planı sonrası "Kudüs kimliğini" kaybetme endişesi yaşadığını ifade etti.

Mescid-i Aksa'nın içinde bulunduğu Doğu Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde 1982'de doğan Ebu Emir, Eski Şehir'deki evlerinin küçük olması sebebiyle ailesinin 1988'de Kefr Akab'a göçtüğünü kaydetti.

"KUDÜS KİMLİĞİMİZİ KAYBETMEMİZ MESCİD-İ AKSA'DAN MAHRUM BIRAKILMAMIZ ANLAMINA GELİYOR"

Kudüs'teki bir inşaat şirketinde mühendis olarak çalışan 3 çocuk babası Ebu Emir, ABD Başkanı Trump'ın sözde barış planına tepki göstererek, "Kimliğimizi kaybetmekten korkuyoruz. Çünkü bu kimliği kaybetmemiz, Kudüs ve Mescid-i Aksa'dan mahrum bırakılmamız anlamına geliyor. İşte bundan dolayı endişeliyiz." ifadelerini kullandı.

İsrail'in uzun yıllardır Kudüslüleri Kefr Akab ve Şuafat Mülteci Kampı'nın yanı sıra Kudüs'ün banliyöleri gibi varoşlarına gönderme planı yaptığını belirten Ebu Emir, şu şekilde konuştu.

"Burada kalmaya devam edeceğiz ve imkansızı başarmaya çalışacağız. Ben, çocuklarım ve tüm ailem, burada yaşayan bütün Kudüslülerle beraber bunun için uğraşacağız. Burada yaşayan herkes Kudüslüdür, Kudüs'ün toprağını seven insanlardır. Bu kimliği kaybetmemek için her şeyi yapacağız. Her yerde, duvarın çevresinde, öte tarafında, Şam Kapısı'nda, Sahire Kapısı'nda çadırlar kuracağız ve bu kimliği kaybetmeyeceğiz. İşgalci İsrail'e rağmen Kudüslü olarak kalmaya devam edeceğiz."

KUDÜS'ÜN DEMAGOJİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Kudüs Hukuk, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Merkezi Başkanı Ziyad el-Hammuri ise İsrail yönetiminin Trump'ın sözde barış planından hareketle Ayrım Duvarı'nın Batı Şeria kısmında yaşamını sürdüren 125 binden fazla Filistinlinin "Kudüs kimliğini" iptal edeceği görüşünü paylaştı.

Hammuri, Trump'ın sözde barış planın da İsrail tarafından daha önce sunulan planlarda olduğu gibi Doğu Kudüs'te yaşayan Filistinlilerin sayısını düşürüp, Yahudi yerleşimcilerin sayısını artırarak kentin demagojik yapısını değiştirmeyi amaçladığını belirtti.

İsrail'in Doğu Kudüs'te yaşayan Filistinli nüfusunu azaltmak için başta ev yıkımları ve ekonomik araçlar olmak üzere birçok yöntem kullandığını dile getiren Hammuri, "Gelecekte karşılaşacağımız şeylerden korkuyoruz, şu çok açık ki gelecekte bizim (Doğu Kudüs kimliği taşıyan Filistinliler) sayımızı düşürmeyi istiyorlar." şeklinde konuştu.

"TRUMP'IN PLANI UYGULANIRSA KİMLİK KARTLARINI KAYBEDECEKLERİNİ DÜŞÜNÜYORUM"

"Trump'ın sözde barış planının hayata geçirilmesi halinde Ayrım Duvarı'nın Batı Şeria tarafında yaşayan ve Kudüs kimliği taşıyan Filistinlilere ne olacak?" şeklinde yöneltilen soruya ise Hammuri, "Kimlik kartlarını kaybedeceklerini düşünüyorum. Buna ek olarak İseviyye Mahallesi de Kudüs'ten çıkarılma ve burada yaşayanlar da Kudüs kimlikleri kaybetme tehdidiyle karşı karşıya." yanıtını verdi.

Binyamin Netanyahu'nun ilk kez başbakan olduğu 1996'da şehir dışında yaşamını sürdüren Filistinlilerin Kudüs kimliğinin geri alınmaya çalışıldığını, bunun üzerine binlerce kişinin Kudüs'e akın ettiğini anımsatan Hammuri, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"O zamanlar duvar yoktu (Ayrım Duvarı) ve 20 binden fazla Filistinli Kudüs'e geri dönmüştü. Onların büyük bölümü Şuafat Mülteci Kampı'na yerleşmişti. Fakat bugün (duvar olduğu için İsrail'in kontrol noktalarından geçmek zorundalar) Filistinlilerin Kudüs'e dönmesi için yol da yok. Filistinlilerin Kudüs'te dönecekleri bir yer de yok. Kent dışındaki çok sayıda Kudüslü zaten geri döndü ve dükkanlar bile eve çevrildi. Dönen Kudüslüler de yüksek ev kiraları ve diğer şartlar nedeniyle geçinmekte zorlanıyor."

Son Dakika Dünya Haberleri için aşağı kaydırın.

Haber365
bilgi@haber365.com.tr