Esenler Belediyesi Şehir Düşünce Merkezi tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen "Şehir ve Salgın” temalı Şehir Yazarları ve Akademisyenleri Toplantısı online platformlar üzerinden izleyiciyle buluştu.
Alanlarında uzman akademisyen ve yazarların online platformda buşuştuğu etkinlikte, coronavirüs pandemi sonrasında şehre ve şehrin yeniden inşasına dair fikir ve düşünceler konuşuldu.
“Salgınla Baş Etme Yolları ve Sivil Toplum” konulu oturumun moderatörlüğünü MAARİF Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Cihad Demirli gerçekleştirdi.
Oturumda, Kızılay Genel Müdür Yardımcısı Gazi Alataş, YTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, Bâb-ı Âlem Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kara, Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz ve Esenler Belediyesi Başkan Yardımcısı Dr. Hasan Taşçı konuşma yaptı.
"BU SÜREÇTE STK'LAR ÇOK FAYDALI"
Esenler Belediyesi Başkan Yardımcısı Dr. Hasan Taşçı, “Güçlü otoriteyi öncelikle devlet oluşturur. Devlet olmazsa bu büyük boşluğu STK’lar dolduramaz. İnsanlık tarihi boyunca bu tip salgınlar olagelmiştir. Salgınların en bilineni Ortaçağ’da başlayan ve yüz elli yıl çeşitli aralıklarla devam eden veba salgınıdır. İspanyol gribinde ise elli ve seksen milyon arasında ölüm gerçekleştiği söyleniyor. Bu iki salgının ortak yönü, merkezi otoritelerin olmadığı ve şehirlerin perişan halde olduğu zamanlarda ortaya çıkmalarıdır. Devlet otoritesi yokluğu insanların moral desteği açısından da güvenecekleri bir yerin olmayışını beraberinde getiriyor” dedi.
Taşçı, STK’ların bu süreçte çok faydalı olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:
“Bu süreçte bir ilçenin yönetiminde görev alan biri olarak STK’ların bize bu süreçte çok faydalı olduğunu söyleyebilirim. Bir STK adına yardım istemek ve belediye adına yardım istemek çok farklı reaksiyonlar alıyor. Kaynak elde etmek konusunda böyle bir avantajı var derneklerin. Biz yardım noktasında dünyadaki en güçlü ülkelerden birisiyiz. Belediye olarak bize ulaşan ve yardım talep edenler, gerek kaymakamlık gerek STK gerekse belediye üzerinden bize ulaşan hiç kimse yardımsız kalmadı.”
"YOL HARİTASI BELİRLENMELİ"
YTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, “Derneklerin bundan sonra ne yapacakları, kurum olarak neye hazır oldukları ve kapasitelerini tespit etmeye yoğunlaşmaları lazım. Kurumların içinde odaklanması gereken işlerde ayrıma ihtiyaç var. Özellikle kurumsal kapasitemizi geliştirmeli ve faaliyetleri yeniden gözden geçirmeliyiz. Kurumdaki kapasite kadar iş yapılır. Bilişsel kavrayış ve eylem kapasitesini birlikte düşünerek harekete geçmeliyiz” açıklamasını yaptı.
Kuruluşların yeni gelişmelere hazırlıklı olmalarının panik ve çaresizlik hissini ortadan kaldıracağına değinen Erdoğmuş, “Kurumsal akıl olarak bir resim çizilmeli ve kurumun tüm çalışanlarıyla birlikte oluşturulan ortak akla ve bunun sonucunun da eylem planı haline getirilmesine ihtiyaç var. Kurumda güven, motivasyon ve kaynak yoksa bunlar geç harekete geçmeyi doğurabiliyor. Çalışanları bilgilendirmek zihinlerinde oluşacak sorunların çözümünü sağlar. Kurumda ortak akla katılmalarını istiyorsak kafalarındaki sorunları çözmemiz gerekli” dedi.
Yardımların ruhsal ve psikolojik önemine değinen Kızılay Genel Müdür Yardımcısı Gazi Alataş, “İnsanların içine kapandığı ve daha az sosyalleştiği bu günlerde işin ruhsal ve psikolojik destek boyutu daha fazla anlam kazandı. İnsanlara illaki ruhsal terapi vermek değil sosyal modellemenin değiştiği şu süreçte daha normal ve normale yakın ne olmalı bağlamında yaklaşılmalı. Bundan sonraki gelecekle ilgili değişik bir kaygımız var. ‘Bu süreçte bizim için hayat nasıl geçiyor, sonrasında bizi nasıl bir hayat bekliyor’, bunların konuşulması ve STK’ların toplumun normalleşmesine bu anlamda katkı sağlayacağını düşünüyorum” dedi.
ÖĞRENCİLERE ONLİNE ETKİNLİKLER
Coronavirüs sürecin ilk başladığından harekete geçtiklerini belirten Bab-ı Alem Uluslararası Öğrenci Derneği Başkanı Mehmet Kara, “Düzenli olarak toplantı yaptık ve süreci değerlendirdik. Bu süreci yaşayan dezavantajlı grupların başında uluslararası öğrenciler geliyordu. Bu süreç başladığında ülkemizdeki öğrenciler evlerine gitti, uluslararası öğrenciler ise Türkiye’de kalmak zorunda kaldı. Yurtlar kapanınca öğrencilerimiz ortada kaldı. Öncelikle onlara barınma konusunda destek olmaya çalıştık ve onların barınma problemlerini çözdük” şeklinde konuştu.
Corona günlerinde öğrencilere online programlar düzenlediklerini belirten Kara, “Bugüne kadar yaptığımız 43 tane farklı programla, öğrencilerin süreci daha rahat atlatmalarına destek olmaya çalıştık. Gençler için her gün program yaptık. Programlarda değerli büyüklerimizle öğrencilerin evlerine konuk olduk, öğrencilerin eğlenmeleri ve motive olmaları için ödüllü bilgi yarışmaları yaptık. Kendi ülkelerine dönen öğrencilerle bu sürecin ülkelerinde nasıl ilerlediğini konuştuk” dedi.
Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz ise “Bu süreçte çok fazla yardım çağrısı aldık. Devlet kendi kayıtlarındaki mutlak yoksul olarak gördüğü ailelere biner lira yardım yaptı. Bunu yapmasaydı durum daha zor olabilirdi” şeklinde konuştu.