Prof. Dr. Naci Görür'den Türkiye genelini kapsayan deprem uyarısı: “7 ve üzeri büyüklükte deprem olabilir!"
Bilim Akademisi üyesi ve Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye genelinde herhangi bir bölgede sabah saatlerinde meydana gelebilecek 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem uyarısında bulundu. Prof. Dr. Görür, deprem riski taşıyan bölgelerdeki vatandaşları olası bir depreme karşı hazırlıklı olmaları konusunda uyardı.
Prof. Dr. Naci Görür, Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 'Anttalks' etkinliği kapsamında AKM'de gerçekleştirilen 'Deprem Dirençli Antalya' adlı söyleşiye katıldı. Prof. Dr. Görür, Türkiye'nin jeolojik geçmişine odaklanarak, 13,6 milyon yıl önce Türkiye'nin levha hareketleri sonucu bugünkü konumunu aldığını ve büyük fay hatlarının depremlere neden olduğunu ifade etti. Ülkede depremlerin devam edeceğini belirten Görür, deprem dirençli yerleşim alanlarının oluşturulmasının büyük bir öneme sahip olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Görür, "Her depremde 80-90 bin insanı bir gecede toprağa veremeyiz. Bu bize yakışmıyor. Türkiye'de herhangi bir yerde, sabah uyandığımızda 7 ve üzeri deprem olabilir. Bu depremler de büyük afetlere neden oluyor. Can mal kaybımız fazla oluyor. Türkiye'de 5'in üzerinde depremler ölüme neden oluyor. Bizim bunu halletmemiz lazım. Bunu anlatmaya çalışıyoruz" ifadesinde bulundu.
Prof. Dr. Naci Görür, 6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremlerin ardından Japonya'da meydana gelen ve 7.6 büyüklüğündeki depremi örnek göstererek, 132 kişinin tesadüfen öldüğünü ifade etti. Görür, benzer bir depremin Türkiye'de yaşanması durumunda on binlerce kişinin ölebileceği uyarısında bulundu.
‘Deprem Dirençli Antalya’
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yapılan açıklamaya göre, Türkiye'nin önde gelen yer bilimcilerinden Prof. Dr. Naci Görür, Antalya'da gerçekleşen bir etkinlik kapsamında "Deprem Dirençli Antalya" konulu bir söyleşi gerçekleştirdi. Görür, konuşmasında ülkedeki deprem gerçeğine ve alınması gereken tedbirlere dikkat çekti. Naci Görür, Türkiye'nin levha hareketlerinin milyonlarca yıl önce oluştuğunu ve bu hareketlerin bugünkü şeklini alacak şekilde evrimleştiğini belirtti. Ülkedeki büyük fay hatlarının depremlere neden olduğunu ifade eden Görür, depremlerin Türkiye'den hiçbir zaman tamamen ortadan kalkmayacağını ve sürekli bir gerçeklik olduğunu söyledi.
Antalya'da meydana gelen 6 Şubat tarihli depremlere de değinen Görür, bu olayın ardından Japonya'da 7.6 büyüklüğünde bir depremin gerçekleştiğini ve bu depremin tesadüfen olduğunu ifade etti. Benzer bir depremin Türkiye'de olması durumunda on binlerce kişinin hayatını kaybedebileceğine dikkat çeken Görür, bu nedenle deprem dirençli yerleşim alanlarının oluşturulmasının önemini vurguladı.
Antalya'nın jeolojik yapısına da değinen Görür, şehrin genellikle genç çökeller üzerine kurulu olduğunu belirtti. Zeminin iyi ya da mükemmel olmadığını söyleyen Görür, falez, traverten gibi karasal nitelikli kireç taşları ve alüvyon dolgularının üzerinde kentin büyük bir kısmının yer aldığını açıkladı. Ayrıca, Antalya'da gökdelenlerin inşa edilmeye başlandığına da dikkat çeken Görür, binaların depreme dayanıklı olması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Naci Görür'ün söyleşisi, deprem gerçeği ve alınması gereken önlemler konusunda vatandaşları bilgilendirmeyi amaçlıyor. Bu tür etkinliklerin deprem bilinci oluşturmak ve toplumu depreme karşı hazırlıklı hale getirmek adına önemli olduğu belirtiliyor.
Kentin doğusundaki zeminin alüvyon dolgusundan oluştuğunu aktaran Prof. Dr. Görür, "Antalyalılar rant hastalığına yakalanmış. Gökdelenleri dikmeye başlamışlar. Antalya'da ne kadar gökdelen yaparsanız, tehlikeyi büyütürsünüz. Özellikle büyük bina, gökdelen yapabilecek insanlardan uzak durun. O düşüncelerden de uzak durun. Deprem dirençli Antalya için özellikle alüvyon dolgu, zemin için son derece sakıncalı. Antalya'nın üzerinde oturduğu körfez dolgusu, problemli bir dolgu. Kireç taşları ve travertenler göreceli olarak alüvyonlardan daha iyi ama o da problemli" dedi.
Antalya tehdit altında
Antalya'yı tehdit eden fay sistemleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Görür, şunları söyledi:
"Akşehir zonu, Isparta-Burdur zonu ile Göller Yöresi'nin bulunduğu yerler düşey atımlı fayların olduğu bölge. Antalya Körfez doğu, batı ve kuzeyden aktif faylarla çevrili. Antalya fay zonlarına 100 kilometreden uzakta değil, 50-60 kilometre uzakta. Bu fay kuşaklarında olacak depremler, Antalya'yı önemli etkiler. Doğrultu atımlı faylarda 100 kilometrelik çap içerisindeki yöreler depremden etkilenir. Antalya'nın güneyinde Akdeniz içerisinde Kıbrıs, Girit bölgesinde Helen yayı dediğimiz dalma batma zonu var. Üç büyük tektonik hat Antalya'yı tehdit etmekte. Güneyden dalma batma zonu büyük deprem üretebilir. Girit yakınlarında 8 büyüklüğünün üzerinde deprem üretmiş, her an 7'nin üzerinde deprem üretebilir. Bu tehlike denizden gelir. Antalya'yı tehdit eden fay söz konusu. Akşehir ve Fethiye Burdur zonu deprem ürettiği zaman Prof. Dr. Naci Görür, Antalya'da gerçekleştirdiği söyleşide, Antalya'nın doğu kesiminin depremlerde daha fazla hasar alabileceği uyarısında bulundu. Yerel yönetimlere çağrıda bulunan Görür, Antalya'nın deprem tehdidi altındaki fay hatlarının incelenmesi, risk analizi yapılması ve risk azaltma çalışmalarının hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Antalya'nın altyapısının deprem riskine uygun hale getirilmesi ve yapılan yatırımların deprem dalgalarının etkisi göz önüne alınarak planlanması gerektiğine işaret eden Görür, bu önlemlerin alınmasıyla şehrin depreme karşı daha dirençli hale gelebileceğini belirtti. Ayrıca, Antalya'da gökdelen inşaatlarına dikkat çeken Görür, bu tür yapıların depreme karşı dayanıklı olması gerektiğini ve yapılan binaların deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilmesi gerektiğini ifade etti.
Şehir planlaması ve altyapı çalışması
Prof. Dr. Naci Görür'ün uyarıları, yerel yönetimlerin deprem riskini dikkate alarak şehir planlaması ve altyapı çalışmalarını gözden geçirmeleri gerekliliğini vurgulayarak şu açıklamada bulundu:
"Ciddi deprem olsa Antalya'nın doğusu daha çok hasar görür. Alüvyonun üzerinde olduğu için sıvılaşma da olur. O bölgeye gökdelenler dikiliyor. Batısında traverten veya kireç taşlarının üzerinde olan binalar yüksek olmamak kaydıyla biraz daha dirençli olabilirler. Alüvyonun bulunduğu yerlerde şansınız yok. Deprem anında alüvyonlar içlerinde su tuttuğu için çökellerdeki su basıncı yukarı iletiyor. Yukarı iletince evlerin direnci azalıyor. Bina suyun içerisinde gibi hareket etmeye başlıyor ya dönüyor ya da batıyor" diye konuştu.
Prof. Dr. Naci Görür, depremin büyüklüğü ve şiddeti kavramları arasındaki farkı açıklarken, Kahramanmaraş merkezli depremlerin 5 milyon ton TNT patlamasına benzer enerji açığa çıkardığını ifade etti. Bu durum, depremlerin ne kadar güçlü ve yıkıcı olabileceğini gösteren bir örnek olarak öne çıktı.
Görür’den zemin riski uyarısı
Görür, yerel yönetimlere depreme karşı kentleri hazırlamak adına hızlı ve etkili çalışmalar yapma çağrısında bulundu. Altyapı çalışmalarında kullanılan betonarme boruların kırılgan yapısından dolayı depremlerden etkilendiğini belirten Görür, zeminin yapısına uygun, esnekliği yüksek malzemelerin tercih edilmesi gerektiğini vurguladı.
Prof. Dr. Naci Görür'ün bu uyarıları, deprem riski taşıyan bölgelerde altyapı çalışmalarının gözden geçirilmesi ve güvenli malzemelerin kullanılması gerekliliğine işaret ederek, "Güneydoğu'da 100 milyon ton moloz sağa sola gömüldü, çevre berbat edildi. İstanbul'da 350 milyon ton moloz çıkabilir. İstanbul'da bunu nasıl bertaraf edecek, geri dönüşüme tabi tutacaksanız. Kimse bilmiyor. Deprem eli kulağında gelirse ne olacak. Aceleyle kamyonlara doldurup, Marmara'ya dökersiniz. Marmara zaten ölüyor, Marmara da sizi öldürür" ifadesinde bulundu.
"Marmara Bölgesi'ndeki sanayiyi Anadolu'ya taşıyın”
Prof. Dr. Görür, Türkiye'nin gerçek beka meselesinin deprem olduğunu vurgulayarak, özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşanacak büyük bir depremin ülkeyi ekonomik olarak zor duruma sokacağını ifade etti. Bu tespit, deprem riski altındaki bölgelerde alınması gereken tedbirlerin önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
Deprem riski nedeniyle Marmara Bölgesi ve İstanbul'un stratejik yapısından dolayı hükümete öneride bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Görür, "Marmara Bölgesi'ndeki sanayiyi Anadolu'ya taşıyın. Anadolu'ya altyapı yapın, sanayiyi teşvik edin. Deprem nedeniyle sanayi aynı anda tehdit altına girmez, İstanbul'un nüfusu azalır. Her şeyi Marmara Bölgesi'ne toplamışız. Stratejik olarak doğru değil" dedi.
Kahramanmaraş depremleri öncesi yıllarca o bölgede deprem beklendiğini anlatmaya çalıştığını kaydeden Prof. Dr. Görür, şunları söyledi:
"Şimdi Tunceli, Pülümür, Bingöl yöresinin tehdit altında olduğunu düşünüyorum. Erzincan ile Bingöl, Karlıova arasında Kuzey Anadolu Fayı'nın bir kısmı geçiyor. O fay, en son 1794 yılında kırılmış. 7.2 büyüklüğünde deprem üretmiş. Her 250 senede bir ortalama deprem üretiyor. Onun için oradan endişe ediyoruz. 6 Şubat depremleri Arap levhasını Doğu Anadolu'ya 7-10 metre kaydırdı, sıkıştırdı. Kahramanmaraş'tan Hakkari'ye kadar olan kentlerde deprem riski fazlalaştı. Arap levhasının kuzeye ittirmesinden dolayı. Doğu Anadolu fayı, Kahramanmaraş'ın kuzeyi, Elbistan kuzeyinden Adana havzasında saçaklanıyor. 6 Şubat depremleri Adana'ya giren faylara stres yüklemiş olabilir. O bölgelerin dikkatli olması lazım."