24.07.2020-14:06 (Son Güncelleme:14.01.2022-12:03)

Osmanlı'da Şeri ve Örfi Vergiler

Devletin ayakta durabilmesi için gerekli olan mali gücün toparlanmasını sağlayan en önemli şeylerden biri vergidir. Osmanlı'da şeri ve örfi vergiler ile vergilendirme sistemi yapılmış ve uzun yıllar boyunca bu şekilde devam etmiştir.

Osmanlı Devleti egemenliği boyunca ekonominin ayakta kalması amacı ile halka belli miktarlarda vergilendirme yapmıştır. Bu şekilde devletin ekonomik ihtiyaçlarının önemli bir kısmı, halktan toplanan vergiler ile karşılanmaktaydı.

OSMANLI'DA VERGİ SİSTEMİ

Vergi sistemi, Osmanlı'da şeri ve örfi vergiler olmak üzere iki alanda bulunmaktaydı. Şeri vergiler; İslamiyet’in kurallarına uygun bir şekilde düzenlenerek halktan alınan vergilerken örfi vergiler dini farketmeksizin herkesten alınan gelenek ve kültüre göre kuralları belirlenmiş vergilerdi. İki vergi türünde de geleneksel ve dini hassasiyetler göz önünde bulundurulmuştur ve verginin alınacağı gruplar, verginin kullanım alanları öncesinde belirlenmiştir.

ŞERİ VERGİLER

Kuran, sünnet, icma ve kıyas göz önünde bulundurularak bu vergilendirme sistemi oluşturulmuştur. Şeri vergiler Osmanlı Devleti bünyesinde yaşayan insanların dini inançlarına göre alınmaktaydı. Şeri vergileri kapsayan vergi türleri şu şekildedir;

- Öşür vergisi: Diğer adı aşar vergisidir. Bu isimle de bilinir. Tüm Müslüman vatandaşlardan alınmaktadır ve bir tür ürün vergisidir. Bütün Osmanlı Devleti'nin Müslüman vatandaşlarından çiftçilik yapan herkesten alınır. Yani öşür vergisi Müslüman çiftçilerden alınır ve çiftçinin kazandığı ürünün onda birini kapsamaktadır. Kazanılan miktarın onda biri devlete vergi olarak verilmekteydi. Aşar vergi türü Cumhuriyet dönemine kadar vatandaşlardan alınmaya devam etmiştir.

- Haraç vergisi: Osmanlı'da uygulanan şeri ve örfi vergilerden bir tanesi de haraç vergisidir. Bu vergi türü Müslüman olmayan vatandaşların ürettiği ürün üzerinden alınmaktaydı. Toplam kazancın 5te biri vergi olarak alınırdı.

- Cizye vergisi: Hem Müslüman olmayan hem de askere gitmeyen erkeklerden alınan vergidir. Osmanlı devletinin ordusunda gayrimüslim bir asker bulunmamaktadır. Bu yüzden gayrimüslim erkeklerden de bu şekilde veri alınmaktadır. Kişi engelli ise ve din adamı ise onlardan vergi alınmamaktadır.


ÖRFİ VERGİLER

Osmanlı'da uygulanan şeri ve örfi vergilerden örfi vergileri açıklamak gerekirse; örfi vergiler din ile alakası olmayan vergilerdir. Bu vergi için de belirleyici olan şey toplumun eki gelenek ve görenekleri, ülkenin farklı bölgelerindeki özellikler dikkate alınarak oluşturulmuştur. Osmanlı'da uygulanan şeri ve örfi vergilerden örfi vergilerin çeşitleri şu şekildedir;

- Çift bozan vergisi: tımar topraklarında bulunan köylülerden toprağını terk edenlerden alınan vergidir. Toprağı terk etmeyip işletmeyenlerden de alınmıştır.

- Resm-i çift vergisi: Müslümanlardan alınırdı. Eğer bir vatandaş bir yer sahibi oldu ise karşılık olarak alınırdı.

- Resm-i zaman vergisi: tımarlı sipahi tarafından alınmaktadır. Eğer arazinin tapusu yoksa bu vergi alınırdı.

- Resm-i arus: tımarlı sipahi tarafından alınan, tımar alanında bulunan kadınların evlenmeleri sonucunda eşlerinden alınan vergidir.

- Avarız vergisi: deprem gibi felaketler durumunda toplanan bir vergi türüdür.

- Adet-i ağnam: Tımarlı sipahi tarafından köylülerin ne kadar hayvanı varsa ona göre alınmaktadır.

- Hınzıriyye vergisi: domuz yetiştiren kişilerden alınan vergidir.

- İmdadiye vergisi: savaş zamanlarında oluşan ya da oluşacak giderler için alınan vergidir.

VERGİ ADALETİ İÇİN ALINAN ÖNLEMLER

Osmanlı'da vergi sistemi içerisinde bulunan şeri vergiler zaten İslami kurallara göre düzenlendiği için adalet konusunda bir şüphe yoktu. Kurallar İslamiyet tarafından netlik kazanmıştı. Vergi sistemine ait diğer bir vergi türü olan örfi vergiler ise gelenekler üzerinden yazılı olmayan adalet kurallarına sahipti.

Osmanlı'daki vergi sisteminin adaleti sağlayan en önemli unsur sistemin kanunilik özelliğiydi. Bu özellik verginin başlangıcından sonuna kadar ilerlediği sürecin şeffaf olması demektir. Vergiyi veren kişi öncesinde verginin nereye ne miktarda verileceğini biliyordu. Bu da bireysel anlamda güven sağlıyordu. Bu durum kişinin devletle olan bağını güçlendiriyordu.

Bir diğer önlem adalet-namelerdir. Bu adalet-nameler içeriğinde devlet yöneticilerinin halka karşı verdiği yazılı sözü taşıyordu. Bu yazılı söz otoritenin haklarını kötü yönde kullanmayacağına dair veriliyordu. Böylece devlet üzerinde yürürlükte olan her sistemin şüpheleri ortadan kaldırılıyordu. Vergi sistemi devletin var ve ayakta olduğunun en önemli göstergelerinden biriydi. Bu yüzden vergi sisteminin sarsıntıya uğramaması için çaba sarf ediliyordu. Halkın şüpheye düştüğü, otoritenin zayıfladığı dönemlerde padişahlar bir adalet-name çıkararak halkına ve devlete bağlılığını gösteriyordu.

Haber365
bilgi@haber365.com.tr