Topladığı ürünleri seneden seneye ülkesine getiren antika meraklısı Çelik, Türkiye’deki evini 700’den fazla antika ürünle adeta müzeye çevirdi. Parçalar arasında saat, radyo, mızıka, kantar, ustura, vazo, kumanya, mekik makinası ve buna benzer birçok ürün yer alıyor.
Misafirler Şaşkınlık Yaşıyor
Antika ürünleri evin dört bir yanına büyük bir özenle yerleştiren Çelik’e misafirlik için gelen dostları kapıdan girdiklerinde bu nostaljik manzara karşısında büyük şaşkınlık yaşıyor.
Antika tutkusunun 'kurdun kan yalaması'na benzeten Yunus Çelik, antikaya olan aşkının her geçen gün çoğaldığını belirterek, “Antika merakı bende 40 yıl önce başladı. Önce bir kaç parça derken, kurdun kan yalaması gibi oldu, iştahım kabardı. Bu noktaya kadar getirdim. Yelpaze çok geniş, bir yere takmadım kafayı." şeklinde açıklamalarda bulundu.
Usturadan Mızıkaya...
Ustura, mızıka, kantar, radyo, saatler aklınıza ne gelirse. 700’den fazla farklı dekor ve süs eşyası ile aletler bulunuyor. Vazolar, kumanya, tartı aletleri, halı mekikleri var. Buradaki en eski ürün kantarlardır. 1900’lü yılların ürünleri var burada. Burası tamamen tarih. Postane kantarları var elimizde 50’den fazla” dedi.
Kendisine ait ‘müze eve’ bazı vatandaşın tepkisiz kaldığını, bazılarının ise hayranlık duyduğunu belirten Çelik, “Vatandaşlarımızın bazıları pek ilgi göstermiyor. Buraya öyle arkadaşlar geliyor ki hayran kalıyorlar. Birilerine gösterdiğim zaman mutlu oluyorum. Bu hurdaları buraya neden getirdin diyenler de var. Şaşırtıcı buluyorlar, pozitif güzel buluyorlar.
Takdir ediyorlar, ben de büyüteceğim bu işi. Ölene kadar dönmek istemiyorum. Buraya müze ev diyorlar, benim evim müze gibi. Dışarıdan yalnızca bir ev gibi gözüküyor ama içine giren şaşırıyor. Sergilemek için farklı projelerim var” diye konuştu.