Kulaktan Kulağa Bir Efsaneye Dönüşen Horoz Yumurtası
Yıllardır anadolu'da efsane haline gelmiş horoz yumurtlar mı konusunun hiçbir yerde duymadığınız hikayesi...
Duyduğunuz hikayeye şaşırmaya hazır mısınız? efsane o ki bazı horozlar ömründe bir kez yumurtlarmış. bir kişi bu yumurtayı bulup da saklar ise ve yumurtanın sahibi olan horoz da eceli ile, daha doğrusu yaşlılık sebebiyle ölürse horozun öldüğü günün sabahı bu yumurta değerli bir taşa dönüşürmüş.
Bu efsane böyle iken, köylünün biri bir sabah horozunu yumurtlarken görür. heyecandan yerinde duramaz hâlde beklemiş ve horoz yumurtlar yumurtlamaz yumurtayı alıp evine getirmiştir. bu andan sonra köylü, artık iş güç yapamaz olmuş. horozunu kurttan çakaldan korumuş, kümesteki diğer bütün tavukları ve horozları kesmiş, onu en güzel şekilde besleyerek eceliyle öleceği günü sabırsızlıkla beklemeye başlamıştır.
Yıllar birbirini kovalamış... adamcağız çalışmadığı için iyice yoksullaşmış. ona bu hâlinin sebebini soranlara da hiçbir şey demiyormuş. nihayet köyün pîri sayılan mübarek bir zâta konuyu anlatmaya karar vermiş. bu zât, "kümese iki tane tavuk al. ama ikisi de huysuz tavuklardan olsun" demiş. köylü, aramış etmiş ve civardaki en huysuz iki tavuğu bulup satın alarak kümese getirmiş. yıllardır tavuk yüzü görmeyen horoz, bir o tavuğa bir tavuğa yanaşıp durmuş. ancak tavuklardan hangisine gitse diğeri horozun başına binermiş.
Horoz, varlık içinde yokluk çeker olmuş. tavuklar bir yandan horoza cilve yapıyorlar bir yandan da onu birbirlerinden kıskanıyorlarmış. köylü de bu olup bitenleri izliyormuş. horoz gün geçtikçe çöküyormuş. derken bir sabah köylü kümesi açınca horozun öldüğünü görmüş. hemen sevinçle eve koşmuş ve sahiden de yumurtanın pırıl pırıl parlayan bir taşa dönüştüğünü görmüş. taşı aldığı gibi satmaya gitmiş ve ömründe görmediği kadar yüksek bir paraya satmış. bu paraları saklamak için de kaya büyüklüğünde, yumurta şeklinde çanak benzeri bir şey yaptırmış. tüm paraları bu yumurtanın içine koyup sonra da yumurtayı saklamış.
Bunca seneden beri bekar olan köylü, hemen bir hâtun kişi bulup evlenmiş. ondan bir kız bir de erkek çocuğu olmuş. lâkin bir hâtun ona yetmez olmuş. " zaten param çok " diyerek ikinci hâtunu da almış. ondan da bir erkek bir kız çocuğu olmuş ama sürekli kavga eder dururmuş bu iki hâtun. adamı birbirlerinden kıskanırlarmış. köylü de onları sakinleştirmek için " yahu durun! siz daha gençsiniz. ben ölüp gitmeden bütün mirasımı size pay edeceğim. yeter ki şu ömrümde bana huzur verin der dururmuş. '' ancak kavgalar devam etmiş.
Hâl böyle olunca adamcağız günden güne çökmüş ve nihayet yatağa düşmüş. köylünün hâtunları ve çocukları telaşa kapılmışlar çünkü paraların yerini adamdan başka bilen yokmuş. çocuklar, artık iyice yaşlanan bizim mübarek zâtın yanına koşmuşlar hemen, "babamız ölüm döşeğinde..." diyerek adamı alıp eve getirmişler.
Adam zar zor gözünü açmış pîrin sesini işitince, "hoş geldiniz efendim" demiş. " görüyorsunuz, hepsi benim ölmemi bekliyor!"
Yaşlı adam eğilmiş köylünün kulağına: "onlar senin ölmeni değil; yumurtayı bekliyorlar!" demiş.
Bir süre sonra da bizim köylü vefat etmiş. hâtunlar, çocuklar feryat figan etmeye başlamışlar. ancak hiçbiri adamcağıza ağlamıyormuş. hepsi, yumurtanın yerini öğrenemediklerine yanarmış. gece vakti köylüyü defnetmişler ve hâtunlar çocuklarını alıp sabahı bile beklemeden terk etmişler o köyü.
Efsaneye göre bizim köylü ölüm döşeğinde iken pîrin kulağına fısıldamış yumurtanın yerini ve herkes gittikten sonra mezarı tekrar açıp yumurtayı da yanına gömmesini vasiyet etmiş. o günden sonra köylünün adı horozcu babaya çıkmış. kim bir yerde para, altın vs. bulsa onun türbesine götürür bırakırmış helal kazanç olmadığından hayır gelmez diye.
Ayrıca eskiden çokça yaygın olan birden fazla eşlilik durumuna binaen ikinci eşi alanlara "horozun mu yumurtladı ağam?" deyişi de buradan gelirmiş.