Kovid-19 Kaygısı Hastalık Hastası Olmanıza Neden Olmasın
Koronavirüs hastalığı zor atlatan hastaların fiziksel şikayetleri bir süre daha devam ediyor. Bu nedenle düzenli olarak doktor kontrolünde kalınması, hastaların fiziksel belirtileri takip etmesi gerekliliği insan psikolojisini olumsuz etkiliyor.
Kovid-19'u zorlu bir şekilde atlatan hastalarda bazı
fiziksel şikayetlerin bir süre daha devam etmesi nedeniyle düzenli doktor
kontrolünde kalınması, hastaların fiziksel belirtileri takip etmesi
gerekliliğinin insan psikolojisini de olumsuz etkileyebileceğini belirten
Uzman Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, koronavirüs hastalığını
zorlu atlatan kişilerin fiziksel şikayetlerinin bir süre daha devam ettiğini
belirtti. Bu nedenle, hastaların düzenli olarak doktora gittikleri, fiziksel
belirtileri takip etmesi gerekliliği nedeniyle psikolojik anlamda olumsuz
etkilendiklerini belirten, Uzman Klinik Psikolog Bozkurt, önemli uyarılarda
bulundu.
Hastaların şikayeti olmasa da çok sık doktora başvurduklarını
söyleyen Uzman Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, ‘Bu hastaların düzenli bir
şekilde doktor takibinde kalması, şikayetlerinin kontrol altında tutulması
gerekiyor, kendi bedenlerini dinleyip fiziksel belirtilerini takip etmeleri
gerekiyor. Bununla beraber, belli bir kesimin de hastalık kaygısıyla daha sık
doktor ziyareti yaptığı fark ediliyor. Fiziksel şikayetleri olmasa bile,
hastalığa yakalanmaktan korktukları için sık sık, farklı branşlarda doktorlara
muayene oluyorlar. Genelde şikayetleri Covid-19'a bağlı olmaz, doktorlar da
bunu her defasında teyit eder ama bu hastaları ikna etmez, başka bir doktora
daha muayene olarak kuşkularını dindirmek isterler’ dedi.
‘HASTA BASİT ŞİKAYETLERLE DOKTOR DOKTOR GEZİYOR’
Halk arasında hastalık hastalığı olarak bilinen Hipokondriyazis'in
psikiyatrik bir bozukluk olduğunu vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Kübra
Bozkurt, konuşmasına şöyle devam etti:
‘Bildiğimiz üzere, kişiler organik bir nedene bağlı olmayan
fiziksel şikayetler tecrübe edebiliyorlar; kişinin bu durumu tıbbi nedenlerle
açıklanamadığında, fiziksel şikayetlerinin psikolojik kökeni olduğu sonucuna
varılır, psikiyatrideki tanımı ise beden belirti bozukluğudur. Ama
hipokondriyak hastaların fiziksel bir şikayetleri yoktur. Hafif şiddette olan
belirtilerini ciddi bir hastalığa yorarlar. Onlar için diş etinin kanaması,
dişlerini sert fırçaladıkları için değildir, akciğerden ağza kan geliyordur
veya sol kollarının ağrıması gece o kolun üzerinde uyuyakaldıkları için değil,
kalp krizinin belirtisidir. Bu ve bunun gibi onlarca, açıklaması çok daha basit
şikayetlerle doktor doktor gezer bu hastalar. Sürekli kendilerini kontrol
ederler. Elleriyle göğüslerini, kalplerini yoklarlar. Sürekli nabız ölçerler.
Parmaklarını vücutlarının çeşitli bölgesine bastırıp, ağrı olup olmadığını
kontrol ederler. Günlerinin önemli bir kısmını internet sitelerinde olası
hastalıklar üzerine araştırmalarla geçirirler. Bu nedenle doktorların kesin bir
üslup kullanmaları, hastada herhangi bir şüphe bırakmamaları çok önemlidir
çünkü hipokondriyaklar devamlı 'acaba, ya varsa' kuşkularıyla yaşarlar ve
doktorların olabilir cevabı onların kuşkularını beslemekten ve bozukluğun
şiddetlenmesinden başka bir işe yaramaz.’
BU BELİRTİLERİ DİKKATE ALIN
Hipokondriyak hastaların sosyal ilişkilerinin bozulmaya
başladığını, konuştukları tek konunun fiziksel şikayetleri, gittikleri
doktorlar, ilaçlar ve hastalıklar olduğunu belirten Kübra Bozkurt, ‘Fiziksel
belirtilere karşı dikkatleri çok yüksektir ama bunun dışında dikkatleri çok
çabuk dağılabilir. Doktora gitmek için sıklıkla işten izin almak zorunda
kalırlar, birçok doktora muayene olmak da maddi açıdan onları zorlar. Bazen
gerçek fiziksel belirtileri mevcut olabilir ama bunlar genellikle yoğun kaygı
ve bunaltı hislerinin vücutta gösterdiği reaksiyonlardır. Üşüme, titreme, kalp
çarpıntısı, ateş basması, nefes almakta zorlanma hissi, vücudumuzun kaygılı
hissettiğimiz anlarda gösterdiği fiziksel belirtilerdir ama hipokondriyaklar
bunların da hastalık habercisi olduğunu düşünür’ ifadelerini kullandı.
Bozkurt, hastalık hakkında konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
‘Hipokondriyakları tanımlayabileceğimiz birkaç karakteristik
özellik vardır. Öncelikle hastalıklar hakkında detaylı bilgiye sahiptirler.
Güvenilir olan/olmayan birçok internet sitesini, tıbbi bilgi almak için
okurlar. Aldıkları her ilacın prospektüsünü detaylı okurlar ve orada okudukları
tüm yan etkileri yaşadıklarını iddia ederler. Görmedikleri için hiçbir zaman
emin değildirler ama vücutlarında bilmedikleri, ciddi bir hastalık olduğundan
neredeyse emindirler. Fiziksel belirtilerde hemen sonuca atlarlar ve sonuç
daima en kötü senaryodur.’
TEDAVİ YAKLAŞIMI NASIL OLMALIDIR?
Hipokondriyaklarda tedavinin başlangıcına ilişkin bilgi
veren Uzman Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, ‘Hastayı muayene eden doktorun,
sıkıntıların kökeninin psikolojik olduğunu fark ederek, hastayı ilgili bölüme
yönlendirmesiyle başlar. İlaç tedavisiyle birlikte yapılan psikoterapinin büyük
bir önemi vardır. İlaç tedavisinde, hastaların 'yan etki' kaygısı devam edeceği
için, psikiyatrların hastaları bu konuda bilgilendirmesi gerekir. Fiziksel
hastalıkları yoktur bu hastaların, bu nedenle istirahat raporu vermekten
kaçınılmalıdır. Hastalar çalışamayacak kadar bitkin hissettiklerini
söyledikleri için, genelde bu tarz kaçınma davranışı sergilerler. Çalışmaya
devam etmeleri, eğer mevcut bir işleri yoksa kendilerine bir meşguliyet
bulmaları çok önemlidir. Internet sitelerini takip etmeyi bırakmak, kullanılan
ilaçların prospektüsünü okumayı bırakmak gerekir. Güvenilen, kendisini
sıkılmadan dinleyecek birine de yaşadığı sıkıntıları anlatabilir kişi. Burada
önemli olan korku uyandıran hastalık ihtimalinden değil, neden böyle bir
korkusu olduğunu, hastalığa yakalanmanın anlamının ne olduğunu anlatmaktır.
Profesyonel destek ve sosyal çevreden alınan destekle bu bozukluğun üstesinden
gelinebilir’ diye konuştu.