20.04.2022-11:34 (Son Güncelleme:20.04.2022-11:34)

Kilo vermenin basit çözümünü duyunca şaşkına döneceksiniz: Meğer kilo vermenin çaresi çok çiğnemekten geçiyormuş

Hazır gıdalar ile beslenmenin arttığı dönemde, birçok kişi aldıkları fazla kilolardan kurtulmanın peşinde. Peki ya su içsem yarıyor diyenler? Belki kilo verememenizin nedeni yedikleriniz değil de nasıl yediğiniz olabilir. Bizde merak edenler için kilo almaya neden olan hataları sizler için araştırdık.

Hızlı kilo almanın ardındaki nedeni hiç düşündünüz mü? Bu durum tükettiğiniz besinler kadar, yeme hızınızla da alakası olduğunu biliyor musunuz? ABD’de yapılan bir araştırmada, hızlı kilo almanın ya da kilo verememenin nedenleri arasında, besinlerin çok çiğnenmeden tüketiliyor olması geliyor. "American Jounal of Clinical Nutrition" dergisinde yayınlanan çalışmaya göre; Yemek yerken ne kadar hızınızı azaltırsanız, çiğneme oranınızda uzuyor. Böylece daha az gıdayla doyum hissi sağlanabiliyor. Bu da demek oluyor ki, yemek süresi uzadıkça, vücudun ihtiyaç duyduğu besin miktarı azalıyor.

Çok çiğnemek kilo vermeyi kolaylaştırıyor

Hızlı yemek yemenin hem kilo almaya, hem de birçok hastalığa neden olduğunu ifade eden İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Akif Öztürk, aynı zamanda çok çiğnemeden yemek yemenin çağın hastalığı dediğimiz obeziteyide artırdığını belirtti.

Son yıllarda dünyanın en önemli hastalıklarından biri olarak görülen obezitenin, 2020 yılında yapılan bir araştırmada hızlı yemek yemekten kaynaklandığını dile getiren Öztürk, ‘’Hollandalı bilim insanları tarafından 60 gönüllü üzerinde yapılan ve 2020 yılında sonuçları ‘American Jounal of Clinical Nutrition’ dergisinde yayınlanan çalışmaya göre; yeme hızı ne kadar azalır, çiğneme ne kadar uzarsa doyma hissi de bir o kadar az gıdayla sağlanabiliyor’’ dedi.

Daha öncede bu tarz çalışmaların yapıldığını ve hızlı beslenmenin obeziteyi tetiklediğini dile getiren İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Akif Öztürk, ‘’Hızlı yemek yiyenlerde daha fazla miktarda besin alımı daha fazla kalori alımı demektir. Bu durum da aslında obezite için ciddi bir risk faktörü oluşturur. Sonuçta obezite alınan kalori ve harcanan kalori arasındaki dengesizlikten kaynaklanmaktadır” diye konuştu.

Obezitenin nedeni hızlı yemek

Hızlı yemek yenildiğinde, beyinin gereken tokluk algısını sağlamadığını ve doyumsuzluk hissini ortaya çıkarttığının altını çizen Öztürk, ‘’Bunlardan biri (ADM) Ağız içi duyusal maruziyet, yani dil üzerindeki reseptörler vasıtası ile algılanan duyu hissi de diyebiliriz. ADM, çiğneme süresi uzadıkça ya da katı şekilli yiyecekler ile daha yüksek düzeyde olurken, sıvı ya da püre tarzında yiyecekler ile ve çiğneme süresi azaldıkça azalmaktadır. Diğer kavram ise adından da anlaşılacağı üzere (YH) Yeme Hızı kavramlarıdır. Çalışmada temelde 4 tane grup ve bir de kontrol grubunun bulunduğunu dile getiren Dr. M. Akif Öztürk, “Gönüllüler yeme şekilleri farklı olacak şekilde gruplara ayrılarak gözlemlenmiş. Her bir grupta yer alan gönüllüler aralıklı olarak doyum anketlerine tabi tutulup aynı zamanda beslenmelerinin ilk dakikalarında ve beslenme sonunda gönüllülerin kan örnekleri alınarak kanda glikoz, insülin ghrelin ve pankreatik peptid hormon düzeyleri tespit edilmiş” dedi.

Katı yiyecekler tok tutuyor

Yapılan çalışmada ortaya çıkan bir diğer sonuçta, katı besinlerin tokluk hissini sağladığı yönünde. Püre gibi çiğnemeden yutumu kolay besinler, tokluk hissi uyandırmadığı için yemek yeme isteğini devam ettiriyor diyen Öztürk, bu açıdan bakıldığında günlük yaşantıda zorunlu olmayana hallerin dışında püre gibi hızla yutulan yiyeceklerin çok fazla tercih edilememesi gerektiğini de sözlerine ekledi.


Hızlı yemek çabuk acıktırıyor

Kilo almanın en büyük etkenlerinden birinde hızlı yemek olduğun ifade eden Öztürk, “Daha fazla çiğneme süresi gerektiren gıdalar ile yemek sırasında açlık hissi de daha az oluyor. Bunun yanında yemek sonunda da yeniden bir öğün ihtiyacı da daha az olmaktadır. Araştırma daha hızlı yemek yiyenler ise yemek sonrası dönemde daha çabuk acıktıklarını bizlere gösteriyor” diye konuştu.

Her lokma en az 15 saniye çiğnenmeli

Yavaş yemek yeme ve çiğneme sürelerinin artırılmasının, hem sağlık hem de kilo acısından öneminin doğru anlaşılması için farkındalığın artırılması gerektiğini ifade eden Öztürk, “Sindirimi kolay olan, çiğnemeden yutulabilen basit gıdalar ile beslenme yerine daha kompleks, sindirimi ve emilimi daha yavaş daha sağlıklı gıdalarla beslenme tercih edilmelidir. Bu konuda özellikle hangi gıdalar bizler için daha uygun ise hekim ya da diyetisyen tarafından destek alınarak bu yönde beslenme düzenlemeleri yapılabilir. Bunun yanında çiğneme süresinin lokma başına en az 15 saniye olacak şekilde ayarlanmasını öneririm” dedi.

Daha önce birçok Avrupa ülkesinde bu tarz çalışmaların yapıldığını, ancak son olarak Hollandalı bilim insanların yaptığı çalışmanın, özellikle gıda alımlarında etkisi olduğuna dikkat çeken Öztürk, bu çalışmanın ayrıca diğer çalışmalara göre hastaların seçimi ve sonucu etkileyebilecek şartların optimizasyonu açısından daha kapsamlı olduğunun da altını çizdi.

Tabi ki sadece bir çalışmayla genelleme yapılmaması gerektiğini, yapılan diğer benzer çalışmalarında incelenmesi ve yeni çalışmaların yapılması gerektiğini ifade eden Öztürk, “Hızlı yemek yiyenlerde daha fazla miktarda besin alımı daha fazla kalori alımı demektir. Bu durum da aslında obezite için ciddi bir risk faktörü oluşturur. Sonuçta obezite alınan kalori ve harcanan kalori arasındaki dengesizlikten kaynaklanmaktadır. Sadece yavaş yiyerek kilo vermek tek başına tabi ki yeterli olmayacaktır. Sonuçta burada sadece kalori alımının sınırlandırılması değil aynı zamanda kişiler için harcanan kalorinin de belirli bir düzeyde olması ile optimal kilo kontrolü sağlanabilir. Ama şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki yavaş yeme ile daha az miktarda besine ihtiyaç duymanın yanında, kontrol edilebilir bir yeme davranışı oluşturarak sağlıklı beslenme yolunda bir başlangıç noktası oluşturabiliriz. Çalışmaya göre hızlı yemek yiyenlerde yavaş yemek yiyenlere göre insülin salınımı yemeğin ilk dakikalarında ve sonunda daha az miktarda olmakta. Bu durum da özellikle şeker hastalarını düşünecek olursak insülin gibi kilit öneme sahip bir hormondan daha az yararlanma anlamına gelir’’ ifadelerini kullandı.

Haber365
bilgi@haber365.com.tr