26.02.2020-15:15 (Son Güncelleme:26.02.2020-15:11)

Kedicik Ayça Pars Duruşmada İtirafçı Oldu

Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan tutuksuz zanlı Ayça Pars, Adnan Oktar davasında örgütün iç yüzünde neler olduğunu anlattı.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki salonda görülen mahkemede, dün verilen ara karar gereği aralarında örgüt elebaşı Adnan Oktar'ın da olduğu tutuklu zanlılar ile haklarında adli kontrol tedbiri olan tutuksuz zanlılar alınmadı. Salonda 9 tutuksuz zanlı ile bazı müştekiler ve taraf avukatları hazır halde bulundu.

Mahkemede, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan tutuksuz zanlı Ayça Pars'ın savunması alındı.

Pars, daha önceki ifadelerini kendi iradesiyle verdiğini aktararak, 1989 senesinde 17 yaşında lise öğrencisiyken o zaman "cemaat" olarak bildiği bazı insanlarla tanıştığını, bu insanlarla dini hususlarda konuştuğunu belirtti.

"AYRILAN HERKESE MÜNAFIK DAMGASI VURDU"

Bir müddet sonra örgütleşmenin başladığını belirten Pars, ifadelerine şu şekilde devam etti: "Bu arkadaş topluluğu içerisinden bir grup insan ayrılmak istedi. Adnan Oktar'ın söylediklerine karşı geldiler, ikilik oluştu. Bunlar ayrılınca Adnan Oktar bu örgütün dağılma ihtimaline karşı, Kuran'dan iki kavram ortaya attı. Biri imam kavramı. 'Biz Kuran'daki hak cemaatiyiz, ben de bu cemaatin imamıyım.' dedi. Kendisine karşı gelen kişilerin Allah'a karşı geldiğini söyledi. Her gün yaptığı telkinlerle bunu yerleşik kıldı. Biz de o zamanlar dini anlatımlarını dinlediğimiz için inanmaya başladık. İkinci kavramı ise münafıklıktı. 'Örgütten ayrılan kişiler İslam'ı bıraktıkları için münafık olurlar, ikiyüzlü olurlar.' dedi. Ayrılan herkese, münafık damgası vurdu. Örgütün hala bu şekilde devam etmesini sağlayan en önemli kavram budur. Münafıklığın cezası, öldürme, el ve ayakları çaprazlama kesme ve sürmedir. Türkiye Cumhuriyeti'nde diğer ikisi yapılmadığı için sürme kullanılır. Bu kapsamda örgütten ayrılanlara iftira kampanyası yapılır, insan içine çıkamaz hale getirilirdi. Bunu ibadet olarak yapıyorlar, yapınca kendilerini iyi hissediyorlar."

"BACILAR ÇALIŞMAZLAR"

Pars, örgütte "bacılar", "kız kardeşler", "erkek kardeşler" gibi sınıflandırmaların olduğunu belirterek, "Cemaatin bir fonu var. Bunun imamı Alev Babuna'dır. Büyük alımlarda, Adnan Oktar’dan teyit alınır. Evlerin masrafları fondan karşılanır. Bacılar çalışmazlar. Masraflar, erkek grubundan gelen paralarla karşılanır. Çalışan bacılar grubu vardır. Hafta içi çalışır, hafta sonu gelir, nöbet tutar giderler. Bacılar grubunun evlerden tek çıkma durumu yoktur. Birkaç kişi haricinde yanında şahit olmadan dışarı çıkamaz. Herkes herkesin şahidi olmaz. Onun bile sınıflandırılması vardır. Örgüt içinde gezmeye çıkma diye bir şey yok. Sadece zaruri ihtiyaçlar için çıkılır. Ailenize gitmek için izin aldığınızda, 2 saati geçti mesela 3 saat kaldınız, hemen Adnan Oktar'a söylerler. Çok sıkı örgülü bir mekanizma burası." dedi.

Ayça Pars, Adnan Oktar’dan haberi olmadan kafasına toka bile alamadığını, örgüttekilerin kendi isteğiyle gayrimenkul almasının yasak olduğunu, alınan evlerin tapularının önlem olarak birkaç kişinin üzerine hisseli olarak yapıldığını ifadelerine ekledi.

"KADINLAR NOT YAZARKEN 'AŞKIM' VE 'SEVGİLİM' DİYE BAŞLAMAK ZORUNDADIR"

Adnan Oktar'ın insanların konuşmasından sıkıldığını belirten Pars, "Dinlemeye tahammülü yoktur. 'Yazılı ver, yazılı ver.' derdi. İnsanlar o yüzden Oktar'a yazılı not verir. Adnan Oktar’ın gözde gördüğü kızlar kendisiyle konuşabilir. Kadınlar not yazarken 'aşkım' ve 'sevgilim' diye başlamak zorundadır. Yoksa Adnan Oktar kızar, cezalandırırdı. Ben A9 TV'de rejiye ve yayın akışına bakardım. Yayın akışını bile Adnan Oktar belirlerdi. Alınacak kameralara, ışıkların nereye konacağına kendisi karar verirdi. Yayında genç gözükmek ister, ışığını ona göre ayarlatır, 'Pırıl pırılım.' derdi. Orası bağımsız bir kanal değil, orası Adnan Oktar’ın kanalı." dedi.

"İMAM NİKAHINA KARŞI GELENLER CEZALANDIRILDI"

Pars, örgütteki evliliklerin gerçek olmadığını ve evli kişilerin evlilik hayatı olmadığını, aynı evde dahi kalmadıklarını ifade ederek, "Örgütten ayrılanlar olmaya başlayınca, bu kişilere, ailesinden koparmak için kağıt üzerinde evlilikler yaptırıldı. Bunlar gerçek evlilikler değildir. Mirasını ailesine kaptırmamak için. Suni evlilik fotoları çekildi. Öyle ki bu fotoğraflarda bile karı kocaların göz göze geldiğini göremezsiniz. İmamlar Adnan Oktar’a teklifler sunar. Şu kişiye miras kalacak, şununla evlendirelim gibi. Bizi ilk zamanlarda Adnan Oktar ile imam nikahı ile evlendirdiler. 'Adnan Oktar’dan ayrılırsam başka kimseyle evlenmeyeceğim.' diye yemin ettirildi. İmam nikahına karşı gelenler cezalandırıldı." diye konuştu.

"KADINLARA DAYAK ATAR, SAÇLARINI KESTİRİRDİ"

Kadınlarla fiziksel ve psikolojik şiddet ifadeleriyle ilgili açıklamalar yapan Pars, "Bu şiddet eylemlerini bizzat çok gördüm. Bu sistematik bir şeydir, 95’li yıllarda başladı. Kadınların hepsine karşı, dayak atar, saçlarını kestirirdi. 'Bakışların teslimiyetli değil, sesin yetersiz.' deyip kafalarını yere bastırırdı. Bazen gücü yetmezdi, ayağıyla bastırırdı. O zaten rahat rahat yemek yer, kız önünde oturur, Oktar kızın kafasına yemek döker, saçını yolar... Bana da tokat atmıştı. Hep hakaretvari konuşur, zaten başka türlü konuşmaz. Küçük düşürücüdür." şeklinde konuştu.

Pars, örgüte operasyon yapılacağını öncesinden duyduklarını, bu sebeple örgüt içindeki pek çok kişinin bilgisayar hard disklerini değiştirdiğini, ötekilerinin format attığını, arka plan temizlik programları kurduklarını belirtti.

Örgüttekilerim ailelerinin iftiralarla küçük düşürüldüğünü belirten Pars, "Öz çocukları tarafından ailelerine karşı iftira attırıldı. Ailelerin tek yapmak istediği, çocuklarını görmekti. Ailelere yapılan bütün karalamalara, iftiralara şahit oldum." diye konuştu.

"DEVLETİN BENİ KORUMASINI İSTİYORUM"

Pars, mahkeme başkanı Mehmet Galip Perk'in "Bunca yıl neden bu örgütten ayrılmadınız?" sorusuna da "Bugüne kadar örgütten ayrılan, ayrılmaya teşebbüs eden herkes için iftira ve karalama kampanyası yapıldı. Ben çıktığımda münafık olacaktım. Bundan dolayı vicdani muhasebe var, ikincisi örgütün diğerlerine yaptıkları var. İki kere dava açıldı haklarında, bundan sıyrıldılar. Benim hayatımı bitireceklerine yüzde yüz emindim. Ben tahliye olduktan sonra devlet bu kadar yakalarındayken bile hakkımda yüzlerce karalama ve iftira kampanyası yaptılar. Görüntülerimi capsleyip yayınladılar. Videolar hazırladılar. Şeytana uyduğumu söylediler. İfademizi geri çekmemiz için internetten baskı yapıyorlar, hakkımda yüzlerce dava açacaklarını söylüyorlar. Bu mahkeme bittiğinde, devletin beni korumasını istiyorum." cevabını verdi.

"MÜNAFIK OLMAKTAN KORKTUM"

Oktar’ın ona emir vererek Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümünü 4. sınıfta okurken ailesinden habersiz bıraktığını belirten Pars, "Çok parlak bir öğrenciydim. Gruba maddi gelir sağlamam istendi. Çeşitli işlere sokuldum. Maaş kartımı Alev Babuna'ya verdim. Ailemden uzaklaştırıldım. Adnan Oktar, ailelerin bizi İslam'dan uzaklaştırmaya çalışan müşrikler olduğunu söylüyordu. Ailene karşı sevgi beslersen, bunu iman zafiyeti olarak görür. Hiçbir bayramda ailemin yanına gidip ellerini öpemedim. Özel günlerde özellikle göndermezdi. Ablam da örgüt içindeydi. Ablam örgütten ayrıldı. Münafık olduğu için 15 yıl görüştürülmedim ablamla. Kendi öz yeğenlerimi göremedim. Bu süre içinde münafık olmaktan korktum." dedi.

Pars, örgüte katıldığı ilk senelerden bahsederken, "Eskiden hatlarımız belli olmasın diye yakası kapalı dizimize kadar uzun erkek gömlekleri giyerdik. Saçımızı tepeden toplardık. Siyah, kahverengi, lacivert, gri giyerdik. Kırmızı bile giymezdik. Televizyon kanalı açılınca kadınlar açıldı, sosyal medyada birbirlerinden daha açık fotoğraflar paylaşmaya başladılar. Danslar, müstehcenlikler benim ağırıma gitti. Adnan Oktar, kadınlar kendisini çok seviyor imajı yaratmaya çalıştı. Biz eskiden kendisine 'Hocam' derdik. 'Aşkım', 'sevgilim' dedirtmeye başladı. Demeyeni dövüyordu." ifadelerini kullandı.

"BERAATİME KARAR VERİLMESİNİ İSTİYORUM"

Savunmasını, şuanki yaşantısına değinerek sonlandıran Pars, şu ifadeleri kullandı:

"Cezaevine girince, ilk defa kendimi özgür hissettim. Beni arayacak, bana hakaret edecek, emir verecek kimse yoktu. Korktuğum için çıktığını söyleyenler var, bunları okudum. Orası öyle bir yer değildi. Çıktıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi'ndeki eğitimime afla geri döndüm ve tamamladım, diplomamı aldım. Şimdi yüksek lisansa hazırlanıyorum, ALES sınavına girdim. Yeminli tercüman oldum. Toplumdan koptuğum için mesleki eğitimlere katıldım. Çeviri yaparak, namusumla kendi hayatımı devam ettirmeye çalışıyorum. Öğretmen olarak devam etmek, çocuklara nelere kapılmamalarını öğretmek için çalışmalar yapmak istiyorum. Hakkımdaki karalama kampanyalarına devam edeceklerdir. Bizi bunlardan kurtarın istiyorum. Ben ağır psikolojik zamanlar yaşadım. 'İslam'a hizmet' diye emeğim, vicdanım, inancım sömürüldü. Evlenme, aile olma, kariyer sahibi olma hakkım elimden alındı. 30 yılım orada geçti. Devletimize minnettarım. Normal bir Türk vatandaşı olarak yaşamak istiyorum. Beraatime karar verilmesini istiyorum."

Son Dakika Gündem Haberleri için aşağı kaydırınız.

Haber365
bilgi@haber365.com.tr