Kahramanmaraş depremlerinde 6 çocuğunu kaybetti: ‘Oğlumun doğum günü ölüm günü oldu’
Kahramanmaraş depremlerinde en küçüğü 8, en büyüğü 24 yaşında olmak üzere 6 çocuğunu kaybeden ve kendisi de 96 saat enkazın altında kalan Mardinli anne Selma Hasar, depremde yaşadıklarını gözyaşları içerisinde anlattı.
Asrın felaketi olarak nitelendirilen Kahramanmaraş depremlerinin üzerinden bugün tam 1 yıl geçti. Sabah ve öğlen olmak üzere yaşanan iki şiddetli deprem sonucunda 11 ilde büyük bir yıkım yaşandı. 50 binin üzerinde kişinin hayatını kaybettiği acı felaketin tanıklarından olan Mardinli 42 yaşındaki anne Selma Hasar, 96 saat enkazın altında kaldı ancak 6 çocuğu onun kadar şanslı olamadı.
Her gün kabuslar görüyorum
Sabah’ın yer verdiği habere göre; Bacaklarından yaralanarak yürümekte zorluk çeken ve hala fizik tedavi gören Selma Hasar, depremin sebep olduğu acının izlerini atlatamadığını ifade etti. Bir buçuk yıl önce Hatay'da üniversite okuyan çocuklarının yanına yerleştiklerini belirten Anne Hasar, depremden 2 gün önce eşinin hasta annesini görmek için Mardin'e geldiklerini aktardı. O günü hala unutamadığını dile getiren Hasar, "Her gün sabaha kadar kâbuslar görüyorum, bu acımız bizimle birlikte mezara kadar yüreğimizi dağlayacak" şeklinde konuştu.
Oğlumun doğum günü ölüm günü oldu
Anne Hasar, "Büyük oğlum Mehmet, o gün deprem olmasaydı 6 Şubat akşamı doğum gününü hazırlayacaktık. 24 yaşına girecekti. Onun bir küçüğü kızım Seher 23 yaşındaydı. Özkan 22 yaşındaydı, Ahmet 16, Berat 12, Yağmur ise 8 yaşındaydı. Hepsi depremde şehit oldu.
Depremde önce en büyük oğlum Mehmet ve Seher, Hatay'da üniversite okuyorlardı. Oğlum Mehmet, Gastronomi, kızım Seher ise Edebiyat son sınıf öğrencisiydi. 5 Şubat gecesi çocuklarım eve geldiler ve kendi aralarında konuştular. 6 Şubat, büyük oğlumun doğum günüydü. Ama onun ölüm günü oldu. Ona sürpriz doğum günü hazırlayacaklardı ama olmadı. Yemek yedik, çay içtik ve sonra gece 01.00 gibi uyuduk." şeklinde konuştu.
Çocuklarımla enkaz altında helalleştim
Deprem sırasında ve sonrasında yaşadıklarını hiç unutamadığını söyleyen Hasar, şu sözlere yer verdi:
"Deprem anında uyandım ama başım dönüyor zannettim. Büyük oğlum, 'anne deprem oluyor' diye bağırdı. Küçük çocuklarımı da alıp dışarı çıkacaktık.
Kapıya yakındır, çocuklar kapıyı açıyordu, hem yukardan hem de uzaktan ses geliyordu. Sanki yer yarılıyordu. 6 çocuğum ile beraber koridordaydık, arka arkayaydık. Onların arkasından ben vardım. Hepsi bana dönüp gözümün içine baktılar ve 'anne' dediler.
Anne demeleriyle birlikte düştük. Hissettiğim sanki tavana çarpıp yere düştüm. Yüzüstü ve bacağım arkaya doğru altımda kalmıştı. Sonra çocuklarımı çağırdım, adlarını teker teker söyleyip seslendim. Büyük oğlum ve en küçük 2 çocuğumun sesini hiç duymadım. Diğerleri ile konuştuk. Seher çağırdı beni, onunla konuştum. Helalleştik, 22 yaşındaki oğlum Özkan ile konuştuk.
Oğlum, bana 'hakkını helal et anne, seni özdüysem affet' dedi. Sonra Ahmet konuştu. En güçlü oğlum Özkan'dı, ev işlerinde ağır işleri o yapardı. Ona seslendim, kardeşlerini çıkarıp çıkın dedim. Özkan, ağlayarak, 'Anne! Göğsümde büyük bir taş var. Nefes alamıyorum.' dedi. O an zaten ümidimi kestim, sonra bayılıp kendimden geçmişim."
Sözün bittiği yerdeyim
"Bu acıya kelimeler kifayetsiz kalıyor, sözün bittiği yerdeyim." diyen Anne Hasar, "Şu an yıldönümü olacak, bakmayın böyle durduğumuza, giyindiğimize. Yaşıyormuşuz gibi görünüyoruz. Ama onu insanın içine gelip bakın. Ya da akşam olduğu zaman başımızı yastığa koyduğumuzda ve uyuduktan sonra gördüğümüz kâbuslara. Sabaha kadar kâbuslardan uyuyamıyorum.
Bir sürü psikiyatri ilacı kullanıyorum. Üzerine sıkıntı ve stresten guatr olmuşum. Eşim aynı şekilde hasta, yemek yemiyor. Daha önce biraz daha iyiydim, ama şubat ayı olduğu için bir aydır kötü olmuşum.
Baba Abdurrahman Hasar, depremden 2 gün önce hasta olan annesini ziyaret etmek için Mardin'e geldiğini ve bu nedenle vicdan azabı çektiğini ifade etti.