Kadın ve erkek eşit midir? Eşitlik sağlanabilir mi?
Kadınların daima güçlü, otoriter ve sahiplenici erkekler istediklerini yönünde, toplumda kabul görülmüş belli normlar mevcut. Bizlerde kadının hayatını beraber yaşamak istediği erkek karakterini, toplumun nabzını en güçlü takip edenlerden Av. Aslı Karataş’ın da görüşlerine yer verdik. Kadın ve erkek eşit midir? Kadınlar güçlü erkek isteme sebeplerini derinlemesine ele aldık. Detaylar haberimizde…
Kadın erkek eşitliği toplum nezdinde kabul görünmesine dair eğitimler verilirken, “iyi hoş diyorsunuz da kadınlar da güçlü erkek istiyor, sizin anlattığınız gibi bir eşitlik istemiyor” yönünde bir karşı ses duyduk. Peki öncelikle 'güçlü’ dediğimizde neyden bahsediyoruz onu netleştirmemiz gerekiyor.
‘‘Erkeklerle ekonomik olarak eşit değiliz’’
Kadınların ekonomik refahlarına kavuşma noktalarında önemli yer edindiklerinin altını çizen Av. Aslı Karataş; “Malum artık ormanda avcı toplayıcı olarak yaşamadığımız için güçten kasıt en çok ekonomik güç oluyor. Kadınların amacının “zengin koca” bulmak olması bu fikri besliyor. Son 50-100 senedir kadınların eğitime erişimleri var, istihdama erişimleri var diye ekonomik anlamda eşitlendiğimizi iddia etmek indirgemeci ve taraflı bir tutumdan fazlası değil’’ şeklinde konuştu.
‘‘Erkekler çalışır kadınlar evlendirilir’’
Kadın ve erkek eşitliğinin bir günde olamayacağı gibi tüm şartlarda eşit olamayacağını belirten Karataş sözlerini şu şekilde devam etti; ‘‘Nasıl ki yüzyıllar boyunca, nesiller boyunca köleleştirilmiş Afrikalılar, kölelik kaldırıldığında bir günde “efendi”leri ile eşitlenemiyorsa kadınların eşitlenmesi de öyle okula gitmeleri önünde hukuki bir engel olmamasıyla olmuyor. Bugün orta öğretime devam etmeyen oğlan çocukları bir işte çalışıp meslek edinirken, kız çocuklarının evlendirildiklerini görüyoruz.’’
Kadınlar liderlik pozisyonuna uygun görülmüyor
İş hayatındaki zorluklar da keza sosyal hayatın zorluklarıyla oldukça benzer olduklarını ifade eden Karataş, sokakların ve gecelerin kadınlar için dizayn edilmemiş olduğunu söyleyerek, kadınlar için tehlikeli olduğunu ifade ederek şu benzetmede bulundu: ‘‘İş hayatı da benzer şekilde kadınları püskürtme yönünde. İş yerinde cinsel taciz, ebeveynlik izinlerinin gereği gibi düzenlenmemesi, kadınların liderlik pozisyonlarına uygun görülmemeleri, aynı işi yaparken erkeklerden daha düşük ücret almaları, terfilerinin önündeki cinsiyete dayalı cam engeller bu zorlukların sadece biri’’ dedi.
Zengin kavramı kadınlar için geçerli değil
Adliyelerdeki miras davalarını gidip incelediğinde, kızlarından miras kaçırma gayesinde olan babaların veya ablaları/kız kardeşleriyle aile mirasını paylaşmak istemeyen abilerin/kardeşlerin davalarını çokça olduğunu vurgulayan Karataş; ‘‘Bugün aile şirketi adı altındaki yapılanmalarda oğlan çocuklarına daha çok hisse verilir. Karı-kocanın beraber kredi taksitlerini ödedikleri taşınmazların kocaların üstüne yapıldığı bir ülkede yaşıyoruz biz.Kadın yoksulluğu kavramı çok kritik çünkü evet yoksulluğun da cinsiyeti var. Kadınların “zengin” olmaları erkeklerle eşit koşullarda olsaydı eğer; kadınlar ailenin mirasından eşit faydalansaydı, mesailerinin bir kısmını ücretsiz ev içi emek olarak vakfetmeleri gerekmeseydi, işyerlerinde ayrımcı muameleye maruz kalmaksızın emeklerinin karşılığını alacak şekilde para kazanabiliyor olsalardı, tamamen toplumsal cinsiyet rolleri sebebiyle elde ettikleri kazançları kendi adlarına yatırıma dönüştürmeleri önüne engeller koyulmuyor olsaydı, işte o zaman ‘aman kadınlar da kolayına kaçıyor’ diyebilirdik’’ ifadelerine yer verdi.
‘‘Çare evde kalmak değil’’
Bir kadın, işyerinde yönetici pozisyonunda, özellikle evli ve çocuklu olarak yer alması; para kazanması, birikim elde etmesi ve bu birikimleri kendi kontrolünde yönetmesi bir erkeğinki ile denk olmadığının altını çizen Karataş, ‘‘Eşit fırsatlardan faydalandırılmayan kimlikleri hak eşitliği açısından aynı satırda değerlendirdiğinizde eşit muamele etmemiş, haksızlık etmiş olursunuz. Çare ‘madem öyle, evde kalalım’ değil elbet. Sadece bütün bunları görerek mücadeleyi sürdürmek çok önemli’’ diye konuştu.
İş hayatı erkeklere göre dizayn edilmiş
Av. Karataş son olarak sözlerini şu şekilde sonlandırdı; ‘‘Çocuğun velayetini aldığı için çocuğa bizzat fiilen bakan dolayısıyla zaten tek başına yapmadığı çocuğa halihazırda tek başına mesai ayıran annenin çalışmamasını, iş hayatı tamamen onun için dizayn edilmiş, taciz tehdidi olmadan, emeğinin karşılığını cinsiyet ayrımcılığı sebebiyle daha az almayacak, önünde terfi engelleri bulunmayan babanın çalışmamasına denk olmadığını bir daha hatırlatmak gerekir’’