27.04.2020-14:41 (Son Güncelleme:27.04.2020-19:44)

İstanbul'un Simgesi Lalenin Hikayesi

Baharın müjdecisi, İstanbul'un simgesi laleler park ve bahçeleri süslemeye başladı. Biz de Türk kültüründe ve İslamiyette çeşitli anlamlar yüklenen, birçok döneme tanıklık eden lale ile ilgili tüm bilinmeyenleri sizler için derledik.

Baharın müjdecisi İstanbul'un simgesi laleler park ve bahçeleri süslemeye başladı. Bu yıl coronavirüs tedbirleri kapsamında uzak kaldığımız laleleri izlemek bile bizleri mest ediyor.

Mimariden edebiyata, çinilerden kumaşlara kadar birçok alanda izlerine rastlanan lale; aşkı, güzelliği, nezaketi, inceliği ve zarafeti gövdesinde birleştiriyor.

Adına festivaller düzenlenen, onlarca türü bulunan ve renklerine göre anlamları olan lalenin özellikleri ile başlayalım yazımıza...

LALENİN ÖZELLİKLERİ

Zambakgiller familyasına ait Tulipa cinsini oluşturan bir çiçek olan lale soğanlı ve otsu bir bitkidir. Soğanlarının üzerinden zarımsı örtü olan lalelerin yaprakları mızraksı ve uzun, çiçekleri ise kadeh şeklindedir. Parlak altı taç yapraklı çiçekleri olan laleler çok tohumlu bir bitkilerdir. Ağırlıklı olarak bahçe ve parklardaki süslemelerde kullanılan laleler buket ve aranjmanlarda da güzel bir ambiyans oluşturur.

Peki lalenin ana vatanı neresidir? Bu sorunun cevabını lalenin tarihine dönerek cevaplayalım.

LALENİN TARİHÇESİ



Lalenin ana vatanı Orta Asya'dır ve Selçuklular tarafından Anadolu'ya getirilmiştir. Orta Asya’dan çıkarak, İran’dan geçerek Anadolu topraklarına yerleşen ve buradan da Avrupa’ya yayılan bir nevi zenginlik ve refah göstergesi olan laleyi Bizans fark edememiştir. Uzun yolcuğunda her koşula uyum sağlayan lale 16. ve 18. yüzyıllar arasında Osmanlı’da en görkemli yıllarını yaşamıştır. Lalenin Osmanlılar tarafından bu kadar kabul görmesinin sebeplerinden biri de Arap harfleri ile yazıldığında, "Allah" kelimesindeki bütün harfleri kapsamasındadır.

Osmanlı toprakları genişledikçe lale kültürü de yayılmıştır ve 1562 yılında Alman diplomat Busbecq ilk lale soğanını İstanbul’dan Viyana’ya götürmüştür. Hollanda ve ardından Kanada’nın Ottawa kentine geçen lale Avrupa'da büyük ilgi görmüştür.

O dönemden bugüne Hollanda, laleyi o kadar sahiplenir ki, lale ihracatından hala hatırı sayılır bir gelir elde eder. Hollanda’daki lale tarlaları da fotoğrafçıların gözde mekânları arasında bulunur.

LALENİN İSTANBUL İLE ÖZDEŞLEŞMESİ



1718-1730 yılları arasındaki Osmanlı’nın ‘tefekkür ve ihtişam’ dönemine Lale Devri adı verilmiştir. Yahya Kemal Beyatlı’nın adını verdiği III. Ahmet’in saltanat devri tarih kitaplarına da girmiştir. İstanbul’un imar edildiği, matbaanın kurulduğu, kültürel gelişmelerin yaşandığı dönem olan Lale Devri'nde İstanbul’da yaygın olarak lale yetiştirilmiş ve lale İstanbul’la özdeşleşmiştir.

Lale Devri’nde sadece İstanbul’da 2000 çeşit lale vardır. Bu lalelerden bazıları; mahbud, berri lale, lale-i hamra, lale-i dağdar, lale-i deşti şeklindedir. Lale Devri, Patrona Halil İsyanı ile sona ermiştir. İsyan sırasında pek çok kasır ve köşkteki lale bahçeleri tahrip edilmiştir.

İSTANBUL LALESİ

En dikkat çekici lale türlerinden biri olan İstanbul Lalesi'nin hançeri sivri yaprakları, badem şeklinde çiçekleri vardır. 1588 çeşidi olan lalenin üretim, tanıtım ve yayılmasını artırmak amacıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2006 yılından beri İstanbul’da lale festivali düzenlenmektedir. Festival boyunca Emirgan Korusu, Sultanahmet Meydanı ve Kadıköy Göztepe 60. Yıl Parkı çeşitli etkinliklere sahne olur.

EDEBİYATIMIZDA LALE



Türk edebiyatında özellikle şiirde çok önemli bir yere sahip olan lale, 15. yüzyılda şiirlerimizde yerleşmiştir.

Edebiyatımıza yansıyan lale temalı şiirlerden bazıları ise şunlardır:

"Taşradan geldi çemen sahında bîçare durur
Devr-i gül sohbetine lâleyi iletmediler." Necati Bey

"Şarâb-ı ergüvânîdir Duhânî Lâle câmında
Ne kan tamdıysa odunda benim bağım kebâbında." Şeyhi

"Lâleye pîr-i sabâdan bu nefes şimdi değil
Ezelidir bu hevâvü heves şimdi değil." Remzi Efendi



"İstemem artık ışık rayiha renk alemini
koklamam yosma karanfille beyaz yasemeni
Beni bir lahza müsait bulamaz idlale
Ne beyaz bakire zambak ne ateşten lale" Yahya Kemal Beyatlı

"Kızlar güzel güzel aslı huriden
Yeryüzünü lale sümbül bürüden
Kasvetli gönlümün gamın eriden
Karanlık gecemin çırası kızlar" Karacaoğlan

EL SANATLARI VE ÇİNİDE LALE

16. yüzyılın İlk yarısında kullanılmaya başlanan kırmızı renk lalelerle beraber, çinilerde lale motifi görülmeye başlanmıştır. Rüstem Paşa Camii, Ramazan Efendi Camii, Kula Kurşunlu Camii ve Bursa Şehzade Mustafa Türbesi'nde lale motifi örnekleri taşıyan çiniler bulunmaktadır.

Seramik ve kumaşta da motif olarak kullanılan lale, II. Süleyman’ın, Yavuz Sultan Selim, III. Murat’ın kaftanlarında da kendini gösterir. Lale motifi ayrıca sultanların ayakkabılarında ve çizmelerinde de bulunuyordu.

Halı ve kilimlerde, cami , mescit, türbe, medrese, sebil ve okul gibi yapıların duvarlarına her renkten lâle işlenmiştir.

Mimar Sinan tarafından inşa edilen Selimiye Camii'nde de ters lale motifi bulunur.

Haber365
bilgi@haber365.com.tr