09.04.2020-13:41 (Son Güncelleme:09.04.2020-13:36)

İstanbul'da İlk Ezan Sesinin Yankılandığı 'Arap Camii'

İstanbul'da ilk Ezan-ı Muhammedi sesinin duyulduğu Arap Camii, eşsiz güzelliği ve gizemli tarihi ile tarihe meydan okuyor.

İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde yer alan Arap Camii, asırlara meydan okuyan vakur duruşu ve farklı kültürleri ihtiva eden mimarisiyle meraklılarına hayranlık uyandıracak bir zenginliğe sahiptir.

Arap Camii, bazı araştırmacılara göre İstanbul'un Fethi'nden sonra camiye çevrilmiş, bazı araştırmacılara göre ise aslı cami olan sonra kiliseye çevrilen ve Fetih'ten sonra tekrar camiye çevrilen yapıdır.

Bu görüşlerden ilkine göre caminin Fetih'ten önceki adı Galata Sao Paula Kilisesi'dir. Fetih'ten sonra camiye çevrilmiş ve İspanya'da Beni Ahmer İslam Devleti'nin yıkılışıyla İstanbul'a göç eden Arapların bu bölgeye yerleştirilmesi neticesinde cami, Arap Camii olarak anılmaya başlamıştır.

İSTANBUL'DA İLK EZAN BURADA OKUNDU

İkinci görüşe göre ise Peygamberimizin özgüsüne mazhar olabilmek için Konstantiniyye üzerine seferler düzenlenmiş ve bu seferlerden birinde Hz. Mesleme Bin Abdülmelik idaresindeki sahabe evlatlarından teşekkül eden İslam ordusu, Miladi 717 yılında İstanbul'u denizden ve karadan kuşatarak Galata'yı fethetmiştir.

İslam ordusu burada 7 yıl kadar kalmış ve ordunun ibadet ihtiyacı için bölgeye Bizans İmparatoru Leon ile anlaşarak bir camii yaptırmıştır. Böylece Diyar-ı Rum olarak adlandırılan Bizans topraklarında ilk ezan bu camiyle gönüllerin pasını silmiştir.

Cami, bulunduğu muhitin en büyük camisi olduğundan Cami-i Kebir olarak da anılmıştır. Hz. Mesleme Bin Abdülmelik, Şam'da meydana gelen isyanlardan dolayı geri çağrılınca İstanbul'da ayrılmak zorunda kalmış fakat ayrılmadan önce Bizans İmparatoru Leon ile mahalle ve camiye dokunulmaması için anlaşma yapmıştır.

YÜZYILLAR BOYUNCA KİLİSE OLARAK KULLANILDI

Bölgeye gelen Cenevizliler anlaşmaya uymamış camiyi kiliseye çevirmiştir. Cami, yüzyıllar boyunca kilise olarak kullanılmış İstanbul'un Fethi ile tekrar asıl hüviyetine çevrilmiştir.

Arap Camii, Emevi, Bizans ve Osmanlı dönemi mimarisi özelliklerini barındırır. Ahşap mimarisi ve içeriyi aydınlatan 70 pencere cami içerisinde ferahlığın en önemli unsurlarındandır. Pencerelerin dikdörtgen şeklinde olması Arap mimarisini andırır. Cami girişinin mimarisi ise Bizans dönemi özelliklerini yansıtır. Minare, Hz. Mesleme'nin İstanbul'dan ayrılmasından sonra Cenevizliler tarafından yapılan çan kulesidir. İslam ahlakıyla bezenmiş Türk hoşgörüsü, bu çan kulesini yıkmamış, tahrip etmemiş daha da önemlisi bir minare olarak kullanmakta da hiçbir sakınca görmemiştir.

CAMİ BÜYÜK YANGINLARA MARUZ KALDI

Cami bahçesinde Hz. Mesleme'ye ait olduğu rivayet edilen mezar karşımıza çıkar. Şam'da da Hz. Mesleme'ye ait bir mezar bulunur. Birden fazla mezarın bulunmasının nedeni Müslümanların sevdiği kişilere duyduğu sevgi ve rabıtanın bir tezahürüdür.

Caminin tarihini anlatan kitabe, 1807 yılında divan-ı Hümayun katiplerinden Hacı Emin Efendi tarafından yazılmıştır. Kitabe caminin Hz. Mesleme'nin kuşatması sırasında yapıldığı rivayetini doğrular niteliktedir.

Ağırlıklı olarak ahşaptan yapılan cami, zaman zaman yangınlara maruz kalmıştır. 1731 yılında büyük Azapkapı yangınında zarar görmüştür. I. Mahmut'un Han'ın eşi Saliha Sultan tarafından aslına uygun tamir edilmiştir. Bu tamirde mihrabın sol tarafına Hünkar Mahfil'i eklenmiş ve bu mahfilin yapımıyla Selatin Cami niteliğini kazanmıştır.

Arap Camii, eşsiz güzelliği ve gizemli tarihi ile Karaköy'ün alelade döngüsüne farklı bir üslup ve estetik katmakta ve ziyaretçilerine tarifi mümkün olmayan duygular hissettirmektedir.


Haber365
bilgi@haber365.com.tr