“Dine içtenlikle bağlanma” anlamına gelen “ihlas” kelimesi sureye ismini vermiştir. Tevhid inancının Allah’a karşı tam anlamıyla yaşanması gerektiğini anlatan sure bir nevi Allah’ı zikretmeye yarıyor. İşte İhlas Suresi okunuşu ve meali…
OKUNUŞU
Bismillahirrahmânirrahîm.
1.Kul hüvellâhü ehad
2.Allâhüssamed
3.Lem yelid ve lem yûled
4.Ve lem yekün lehû küfüven ehad
MEALİ
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1.De ki; O Allah bir tektir.
2.Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir).
3.Doğurmadı ve doğurulmadı
4.O'na bir denk de olmadı.
FAZİLETİ
Enes bin Mâlik -radıyallahu anh-'tan rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Her birinizin, her gece bir «Kul hüvallâhu ehad» okumasına engel olan şey nedir? Çünkü o, bütün Kur'ân'a muâdildir (denktir)." (Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'ân, 11)
Abdullah ibni Ömer -radıyallâu anh'tan rivayet edildiğine göre de o şöyle demiştir:
"-Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'i ir ay boyunca takip ettim. Sabah namazının sünnetinde Kâfirûn ve İhlâs sûrelerini okuyordu." (Müslim, Salâtü'l-Müsâfirîn, 14; Tirmizî, Salât, 308; Ebû Dâvud, Salât-ı Tatavvu, 2)
Câbir -radıyallâu anh-'tan rivayet edildiğine göre, "Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Kâfirûn ve İhlâs Sûresi'ni iki rekât tavaf namazında okurdu." (Müslim, Hacc, 19)
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in şöyle buyurduğu da rivayet edilir:
"Kim uyumak istediğinde yatağı üzeirnde sağ yanına yatar, sonra İhlâs Sûresi'ni yüz kere okursa, kıyamet günü Rabbi ona şöyle diyecektir: >Ey kulum! Sağından cennete giriver.»" (Tirmizî, Fedâilu'l-Kur'ân, 11; Dârimî, Fedâilu'l-Kur'ân, 27)
TEFSİRİ
İhlâs sûresinin, İslâm’ın esası olan tevhid (Allah’ın birliği) ilkesini özlü bir şekilde ifade ettiği ve Allah Teâlâ’yı tanıttığı için ilgili kaynakların hemen tamamında geçen bir hadislerinde Hz. Peygamber tarafından Kur’an’ın üçte birine denk olduğu ifade buyurulmuştur. Sözün akışı ve konunun Allah’ın nesebini (hangi soydan geldiğini) soran müşriklere verilen cevapla ilgili olması (meselâ bk. Şevkânî, V, 611) dikkate alındığında 1. âyetteki “O” diye çevirdiğimiz “hüve” zamirinin Allah’a ait olduğu açıkça anlaşılır. Allah ismi, varlığı ezelî, ebedî, zarurî ve kendinden olup her şeyi yaratan, her şeyin mâliki ve mukadderatının hâkimi, her şeyi bilen ve her şeye kadir olan... Yüce Mevlâ’nın öz (has) ismidir (bk. Bakara 2/255).
Müfessirler bu sûrede ağırlıklı olarak Allah’ın birliğini ifade eden ahad terimi ile var oluş bakımından kimseye muhtaç olmadığını anlatan “samed” terimi üzerinde durmuşlardır. “Tektir” diye çevirdiğimiz “ahad” kelimesi, “birlik” anlamına gelen vahd veya vahdet kökünden türetilmiş bir isimdir (Ebû Hayyân, VIII, 528); sıfat olarak Allah’a nisbet edildiğinde O’nun birliğini, tekliğini ve eşsizliğini ifade eder; bu sûrede doğrudan doğruya, Beled sûresinde (90/ 5, 7) dolaylı olarak Allah’a nisbet edilmiştir; bu anlamıyla tenzihî veya selbî (Allah’ın ne olmadığını belirten) sıfatları da içerir. Nitekim devamındaki âyetler de bu mânadaki birliği vurgular. Bu sebeple “ahad” sıfatının bazı istisnalar dışında Allah’tan başkasına nisbet edilemeyeceği düşünülmüştür. Aynı kökten gelen vâhid ise “bölünmesi ve sayısının artması mümkün olmayan bir, tek, yegâne varlık” anlamında Allah’ın sıfatı olmakla birlikte Allah’tan başka varlıkların sayısal anlamda birliğini ifade etmek için de kullanılmaktadır.
Türkçe’de de “bir” (vâhid) ile “tek” (ahad) arasında fark vardır. Bir, genellikle “aynı türden birçok varlığın biri” anlamında da kullanılır. “Tek” ise “türdeşi olmayan, zâtında ve sıfatlarında eşi benzeri olmayan tek varlık” mânasına gelir. İşte Allah, bu anlamda birdir, tektir. Ahad ile vâhid sıfatları arasındaki diğer farklar ise şöyle açıklanmıştır: Ahad, Allah’ın zâtı bakımından, vâhid ise sıfatları bakımından bir olduğunu gösterir. Ahad ile vâhidin her biri “ezeliyet ve ebediyet” mânalarını da ihtiva etmekle birlikte, bazı âlimler ahadı “ezeliyet”, vâhidi de “ebediyet” mânasına tahsis etmişlerdir. Allah’ın sıfatı olarak her ikisi de hadislerde geçmektedir (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 112; İbn Mâce, “Duâ”, 10; Nesâî, “Cenâiz”, 117; Müsned, IV, 103; geniş bilgi için bk. Bekir Topaloğlu, “Ahad”, DİA, I, 483; Emin Işık, “İhlâs Sûresi”, DİA, XXI, 537).