08.04.2020-10:18 (Son Güncelleme:14.02.2022-12:10)

Hacı Arif Bey Kimdir, Eserleri Nedir?

Romantik Türk Musikisi ekolünü başlatan ve 1000'e yakın eser besteleyen güfte yazarı ve müzisyen Hacı Arif Bey'in hayat hikayesi acıklıdır. Peki Hacı Arif Bey'in hayat hikayesi nedir? Hacı Arif Bey'in müzik hayatı nasıldır?

19. yüzyılın en büyük bestekarlarından Hacı Arif Bey, çalkantılı hayatı ve eşsiz müziğiyle tarih sayfasında yerini almış bir isim.

HAYATI

Asıl adı Mehmet Arif Bey olan Hacı Arif Bey 1831 yılında Eyüp ilçesinde doğmuştur. Babası Eyüp Şer'iye Mahkemesi Katibi Ebubekir Efendi'dir. Eyüp'te sübyan mektebine devam ederken, sesinin güzelliğiyle dikkat çekmiş ve kendi gibi Eyüplü Zekai Efendi'den dini muziki dersleri görmeye başlamıştır. Zekai Efendi kendi hocası Eyyubi Mehmet Bey'e Hacı Arif'i takdim etmiş, olağanüstü güzel sesi ve müzik hafızasıyla Mehmet Bey'in dikkatini çeken Arif Bey, bu yeteneğinin ve hocasının aracılığı sayesinde Mızıka-yı Hümayun'a giderek burada Haşim Bey'in öğrencisi olmuştur.

İsmail Dede Efendi ile tanışma fırsatı bulan ve onun beğenisini kazanan Arif Bey'in sesinin güzelliği tüm İstanbul'a yayılmıştır. Müzik hafızasının güçlü olmasıyla da dikkat çeken Hacı Arif Bey, daha sonraları zamanın padişahı Abdülmecit'in de beğenisini kazanarak , mabeynci ve hareme öğretmen olarak atanır.

MÜZİK HAYATI

Sesinin yanı sıra fiziki güzelliğiyle de dillere destan olan Arif Bey, Harem-i Hümâyun’daki cariyelere meşk hocası olarak tayin edilir. burada Çeşm-i Dilber adında Çerkez bir cariyeye gönlünü verir. Ona "Geçti Zahm-ı Tir-i Hicrin" adlı şarkıyı besteler. Padişah da dedikoduları önlemek amacıyla onları evlendirir ve cariyeyi maaşa bağlayarak saraydan çıkarır. Ancak iki yıl sonra ihtişama alışkın eşi, Hacı Arif ile 2 çocuğunu terk eder. Bunun üzerine “Niçin terkeyleyip gittin a zâlim” isimli şarkısını besteler. Ayrıca padişaha yaptığı rivayet edilen "Bana Lutfeyler İken Sen" adlı şarkısıyla tekrar saraya alınır.

SANATI

Bu kez de Zülf-i Nigar adındaki bir başka Çerkez cariyeyle evlenir. Yine saraydan ayrılır ve Taşlık'taki padişah ihsanı konağına yerleşir. Fakat eşinin bir kız çocuğu verdikten sonra veremden ölmesi Hacı Arif Bey'i derinden yaralar ve "Olmaz ilâç sîne-i sad-pâreme" adlı meşhur segah eserini besteler.

Daha sonra Abdülaziz döneminde de benzer macera yaşar ve bu kez Nigarnik adlı Çerkez bir cariyeyle evlenir. Bu arada ünü daha da artmış eserlerinin sayısı çoğalmıştır. Gördüğü büyük ilgi ve iltifatlar onu şımartmış, padişahın huzuruna çağrıldığından "Sanatta irâde-i hümâyun olmaz" diyerek gitmeyi reddedecek kadar cesaretlendirmiştir. Bu tavrıyla 50 gün odasında hapsedilmiştir.

50 gün odasından çıkamayan Hacı arif Bey yeni bestelediği, “Ahteri düşkün garîb ü âşık-ı âvâreyim” mısraı ile başlayan nihâvend makamındaki şarkısını hükümdarın huzurunda okuması için arkadaşı sermüezzin Rifat Bey’den ricada bulunmuş ve bunun üzerine cezası affedilen Ârif Bey miralay rütbesine yükseltilmiştir.

ÖLÜMÜ

Eskisi gibi maddi rahatlığı olmayan ve hatta saraydan aldığı hediyeleri satmaya başlayan bestekarın sağlığı da giderek bozulur. 1885'te Gümüşsuyu Kışlası'nda Mızıka-yı Hümayun'un bir odasında kalp krizi geçirerek oğlunun kollarında vefat etmiştir.

BESTELERİ

19. yüzyılın ortalarının en büyük sanat bestecisi sayılan Hacı Arif Bey, "Romantik Türk Musikisi" ekolünü başlatmıştır. Müziğin ilmi kısmıyla fazla ilgilenmemiş, kendini sadece beste yapmaya adamıştır. 1000'e yakın eser besteleyen Arif Bey'in 327 şarkısı, 6 ilahisi ve 4 eseri günümüze kadar ulaşmıştır. 100'ün üzerinde ilahi de besteleyen Hacı Arif Bey'in ilahilerinin büyük bölümünün unutulma sebebi onun bir tarikata ya da tekkeye girmemiş olmasıdır.

Şarkı formuyla Türk müziğine yeni bir ifade boyutu kazandıran Hacı Arif Bey, kendinden sonraki bestecilere başta Şevki Bey olmak üzere yetiştirdiği birçok öğrencisine yol gösterici olmuştur. Müzikte bir döneme damgasını vurmuş, kendine has bir üslup ve yaşam tarzı geliştirmiş ve bunu bestelerine yansıtmıştır.

Haber365
bilgi@haber365.com.tr