Gün Geçtikçe Türkiye'de Müritleri Artan Selefilik İnancı
Sosyal medyada sıklıkla karşımıza çıkan ve şeriat söylemleriyle dikkat çeken selefilik inancına dair her şey...
Son zamanlarda sosyal mecralarda sıkça konuşulan ve gün geçtikçe taraftar toplamaya devam eden selefilik inancı, konu hakkında fikri olmayanları da nedir bu selefilik? selefi kime denir? türkiye'de selefilik? selefiler nasıl namaz kılar? gibi soruları sormaya itiyor. bu soruların cevapları bulmak ve bu inancın türkiye'deki yerini anlamak için, birlikte selefilik inancına dair merak ettiklerinizi birlikte inceleyelim.
Selefîyye nedir?
"geçmişte yaşayan ve soy, fazilet, ilim bağlamında önce gelip geçenlerin izinden gidenler" manâsına gelen bir ekoldür. mezhep değildir! kur'an -ı kerim ve sünnet'e bağlı olduklarını söyleyip te'vili yani aklı ve yorumu reddederler. nakilcidirler. 8. yüzyıl'da islâm dünyasında özellikle mutezile mensupları tarafından başlatılan fikrî tartışmalar üzerine bazı âlimler asr-ı saadet'te böyle uygulamaların olmadığını, sahabeye ve tabiine ( sahabeyi görüp konuşmuş kimseler ) uymanın ve onlar gibi yaşamanın kâfi geldiğini söyleyerek bu yorumculara reddiye yazmışlardır. bu dönemde bu kimselere "ashâbü'l hadis" denirdi
Selefîler tüm mezhepleri reddederler ve bid'at sayarlar. tarikatlerin hepsini kâfir sayarlar
Selefîyye hareketinin güçlenip yayılmasını başlatan kişi ise 14. yüzyıl'da yaşamış takıyyuddin ibn teymiyye'dir. fakat öncesinde selefîyye'nin görüşlerini başlatıp yayan kişi olarak hanbelî mezhebinin kurucusu ahmet bin hanbel gösterilir.
İbn teymiyye, döneminde ibn'ül arabî ile çok sert tartışmalara girmiş, vahdet-i vücud anlayışını reddetmiştir. şiâ'nın gayr-i islâm olduğunu söyler ve onlarla da yıllarca mücadele etmiştir. rifaîlerin yaşadığı bölgede insanların bir kayayı ziyaret edip ona adak adadıklarını öğrenince öğrencileriyle birlikte burayı yok etmiştir.
İbn teymiyye, döneminde ibn'ül arabî ile çok sert tartışmalara girmiş, vahdet-i vücud anlayışını reddetmiştir. şiâ'nın gayr-i islâm olduğunu söyler ve onlarla da yıllarca mücadele etmiştir. rifaîlerin yaşadığı bölgede insanların bir kayayı ziyaret edip ona adak adadıklarını öğrenince öğrencileriyle birlikte burayı yok etmiştir .
19. yüzyılda islâm dünyasının avrupalı devletlerce işgal edilmesi üzerine asırlarca durağan bir hâlde varlığına devam eden selefîyye tekrar yayılmaya başlamıştır. kurtuluşun sahabe dönemindeki gibi yaşayarak hiçbir yenilik katmadan o dönemin uygulamalarına aynen tâbi olmakla gerçekleşeceği görüşü özellikle arap dünyasında hızla yayılır ve vahhabîlik de böylece kendisine arap dünyası dışında da yer bulur.
Çünkü osmanlı padişahı, yani halife yani türkler kâfir olarak gösterilmeli ve arapların türklere karşı savaşabilmesi sağlanmalıdır. günümüzde selefîlerin en yoğun bulundukları yer suudi arabistan'dır. birinci dünya savaşı'ndan sonra oldukça hızlı yayılan bu akım mısır'da ihvan-ı müslimin ; pakistan'da cemaat-i islâmî gibi topluluklarla artık iyice yerleşmiştir.
Daha sonra afganistan'ın sovyetler tarafından işgal edilmesiyle bu topraklar hâlâ devam ettiği üzere selefiliğin kalelerinden biri haline gelmiştir. günümüzde de ırak, suriye gibi bölgelerde terör estiren ışid, el kaide gibi örgütler de selefîyye'ye tâbidir.
Ülkemizde müthiş bir hızla yayılmaktadır..
Youtube'da selefî âlimi olduğunu söyleyen kimseler neredeyse yarım milyon izlenme sayılarına sahiptir. altındaki yorumları da okursanız özellikle kendisini dindar addeden gençlerimizden çoğu bu kişilere sempati beslemektedirler. osmanlı imparatorluğu'nda 17. yüzyıl'da başlayan kadızadeliler hareketi de selefî bir harekettir. bir daha da böylesine büyük bir selefî oluşum osmanlı'da görülmemiştir. kadızadeliler; ezan, mevlid, ve kuran-ı kerim'in makamla okunmasına, türbe ve kabir ziyaretlerine, cemaatle nafile - vacip namaz kılınmasına karşı çıkmış, bunları bid'at saymışlardır.
Bu görüşlerin çok daha sert halleri şu anki selefîler tarafından kabul edilir! bu nedenle türkiye'yi dahi dârülharp gören selefî gruplar vardır. yani "şeriat ile yönetilmeyen ülke!" hâl böyle olunca türkiye cumhuriyeti'ne savaş ilan etmek onların nazarında kâfire cihad ilan etmek gibidir. şu anda sırf kendisini selefî olarak tanımladığı için cuma namazına gitmeyen kişiler vardır! çünkü cuma namazının kılınmasının şartlarından biri de kişinin korku yaşamamasıdır ve bu kimselere göre türkiye, savaş hâlindedir!
İslâm alemindeki bu savaş, açlık, iç karışıklıklar gibi faciaların hesabını kâfirden değil kendisinden olmayan müslümandan sormaya kalkmaktır. selefîler kendilerine "ehl-i sünne" gibi isimler de takarlar ki bu kişilerin ehl-i sünnet ile alakaları bile yoktur. ehl-i sünnet'e göre imân: "kalp ile tasdik, dil ile ikrar" şeklindedir. selefîlere göre imân: "kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve âzâlarla amel" şeklindedir. işte tam da bu sebepten selefîlerin büyük çoğunluğu bir vakit namazı dahi bilerek terk eden kimseyi kâfir ilan ederler!
Selefîlik'te 7 temel ilke bulunur
1) takdis: allah'ın hiçbir kötü sıfatının olmadığı inancıdır. 2) takdir: tüm güzel sıfatların allah'a ait olduğu inancıdır. 3) acz: insanın, kuran'ın kelamındaki sırlarının tümünü anlayamayacağını, buna gücünün yetmeyeceğini anlayıp aczini kabul etmesi gerektiği görüşüdür. 4) sükut: kuran'da anlamadığı, kafasına takılan yerleri konuşmaması, başkasına sorarak onun da kafasını karıştırmaması görüşü. 5) imsak: sükut ilkesine çok benzer. anlaşılmayan bir konuyu insanın içinde tutması gerektiği görüşü. 6) kef: sükut ve imsakın çaresiz kalması durumunda devreye giren ilkedir. kuran'da anlaşılmayan konularda susmayı ve içinde tutmayı beceremediği durumda " kalben ve zihnen başka şeylerle meşgul " olması gerektiğini savunur. 7) marifet ehline teslim olma: selefilik anlayışının kurucuları ve alimlerinin söylediklerini yapmayı savunur
Geçenlerde cübbeli ahmet hoca diye bilinen ahmet mahmut ünlü, "türkiye'de selefîler silahlanıyor!" dedi ve şu anda ortalık yangın yeri döndü. mevzu yargıya intikal ettiği için bu kısma değinmiyoruz. fakat cübbeli'ye cevaben selefîlerin türkiye'deki en meşhur isimlerinden biri şöyle bir soru sormuştur: "hükümet düşünmeli! bu aşırı giden gençler niye aşırı gidiyor?" evet, bu soruyu çok dikkatli incelemek gerekir! selefî gençler ülkenin islâmlaşmaktan gittikçe uzaklaştığını düşünmektedirler.
Türkiye'de özellikle 90'lardan itibaren görülmeye başlamıştır bu inanç. ismail saymaz'ın söylediğine göre 2015 yılında emniyet tarafından hazırlanan selefî raporuna göre türkiye'den suriye'ye savaşmak için 2750 kişi gitmiştir. ışid bu konuda öyle bir propaganda yapmıştır ki dünyanın dört bir yanından hristiyan olan genç kızlar bile müslüman olup ışid'e katılmışlardır. ondandır gençlerimize daha dikkatli olmak şuan için en doğrusu olacaktır.