06.04.2024-15:16 (Son Güncelleme:06.04.2024-15:46)

Ekonomik kriz kapıda mı? Memura 1 etikete 2 zam! İşte Türkiye’deki dalgalı enflasyonun son durumu…

Son zamanlarda Türkiye'de yaşanan ekonomik gelişmeler, birçok kişiyi endişelendiriyor. Gıda fiyatlarının düşüş eğilimine girmesine rağmen, Türkiye'deki marketlerde fiyatların düşmemesi ve hatta bazı ürünlerde artış yaşanması, ekonomideki tuhaf hareketlerin bir göstergesi olarak dikkat çekiyor.

Özellikle pandeminin etkisiyle dünya genelinde enflasyon sorunu daha da derinleşmiş durumda. Büyük ekonomiler bile 70 yıllık tarihlerinde görmedikleri enflasyon oranlarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Ancak, Türkiye'de de durum farklı değil. Gıda fiyatları düşerken, marketlerdeki fiyatların yüksek seyretmesi, tüketicilerin cebini daha fazla zorluyor. >Türkiye'de enflasyon, son yıllarda oldukça dalgalı bir seyir izledi. 2004 yılında tek haneye düşen enflasyon oranları, pandemi sürecinde yüzde 14'e kadar yükselmişti. Ancak, 2023'teki milletvekili seçimlerinin ardından yeni ekonomi yönetimi göreve gelerek enflasyonla mücadelede sıkı politikalar izlemeye başladı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek liderliğindeki bu yeni ekonomi yönetimi, yüksek faiz oranları ve sıkı para politikalarını kullanarak enflasyonu kontrol altına almaya çalıştı.

Ancak, Türkiye'deki enflasyonun yükselmesinde sadece ekonomik faktörler etkili değil. Psikolojik ve sosyolojik etkenler de önemli bir rol oynuyor. Özellikle Hal Yasası'nın henüz çıkarılmamış olması ve planlı tarıma geçişte yaşanan zorluklar, fiyat düşüşünün gerçekleşmesini engelliyor. Serbest piyasa modelinin ise zaman zaman fahiş fiyat artışlarına neden olduğu görülüyor. Üreticiler ve ihracatçılar, enflasyonun yüksek oranının sadece ekonomik temellere dayanmadığını düşünüyorlar. Onlara göre, enflasyonun bir kısmı "köpük"ten oluşuyor ve bu durum fırsatçılığı teşvik ediyor. Yani, fiyat artışlarının arkasında gerçek bir maliyet artışı olmayabilir; bunun yerine, talep ve arz dengesizlikleriyle birlikte spekülatif faktörler etkili olabiliyor. Bu durum, ekonominin sadece rakamlardan ibaret olmadığını, aynı zamanda psikolojik ve sosyolojik dinamiklerin de dikkate alınması gerektiğini gösteriyor. Türkiye'deki enflasyon sorununun çözümü için ekonomik politikaların yanı sıra yapısal reformların da hayata geçirilmesi ve serbest piyasa mekanizmasının daha etkin bir şekilde işlemesi gerekiyor.


Yıllık fiyat artışı yüzde 300’e ulaştı

Ülkemizdeki enflasyonist ortamın ve yükselen fırsatçılığın boyutları, son açıklanan verilerle bir kez daha gözler önüne serildi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yapılan açıklamaya göre; mart ayında dünya genelinde gıda fiyatları yüzde 7,7 geriledi. Bazı gıda ürünlerindeki fiyat düşüşleri ise yüzde 25'i buldu. Hatta şubat ayında uluslararası gıda fiyatları, son 46 ayın en düşük seviyesine geriledi. Ancak, aynı dönemde Türkiye'de durum farklılık gösterdi. Ülkemizdeki yıllık gıda enflasyonu yüzde 70,5 artışla kaydedildi. Bazı gıda ürünlerindeki yıllık fiyat artışları ise yüzde 300'lere kadar ulaştı. Bu durum, ülkemizdeki gıda fiyatlarının dünya genelindeki eğilimden farklı olarak hızla yükseldiğini gösteriyor. Daha da dikkat çekici olan nokta ise, üretici fiyatlarındaki artışların perakende fiyatlara yeterince yansımaması. Üretici fiyatlarındaki artışlar yüzde 46'larda kalırken, perakende fiyatlardaki yükseliş ise dur durak bilmiyor. Bu durum, aradaki fiyat farkının fırsatçılık ve aracıların etkisiyle arttığını ve tüketicilerin daha yüksek fiyatlarla karşılaştığını gösteriyor.

Ülkemizdeki bu yüksek gıda enflasyonunun sebepleri arasında birçok faktör bulunuyor. Bunlar arasında özellikle Hal Yasası'nın henüz çıkarılmamış olması, tarım politikalarındaki belirsizlikler, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve stokçuluk gibi unsurlar etkili olabilir. Bu durum, ekonomik istikrarsızlığın ve piyasadaki belirsizliğin gıda fiyatları üzerindeki olumsuz etkisini gösteriyor.

Alış fiyatı ile 3 kat fark gözlendi

Geçtiğimiz yıl ramazanda 125 lira olan zeytinyağı fiyatı, bu yılın aynı döneminde 350 lirayı buldu. Benzer şekilde, geçtiğimiz yıl ramazanda 266 lira olan kuzu eti fiyatı, bu yıl 600 ila 700 lira arasında seyrediyor. Üstelik, marketlerde bu ürünlerin alış fiyatı ile satış fiyatı arasında tam üç katlık bir fark bulunuyor. Bu durum, gıda fiyatlarında yaşanan hızlı artışın ve enflasyonun tüketicilere yansıyan etkilerini gösteriyor. Özellikle ramazan döneminde tüketicilerin temel gıda maddelerine olan taleplerinin artmasıyla birlikte, fiyatlardaki yükseliş daha da belirgin hale geliyor. Zeytinyağı ve kuzu eti gibi temel gıda maddelerindeki bu fiyat artışları, tüketicileri ekonomik olarak zorlayabilir ve alım güçlerini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, marketlerdeki alış ve satış fiyatları arasındaki üç katlık fark da fırsatçılığın ve aracıların etkisini gösteriyor olabilir.


Dövize dönüştürüldüğünde dahi Türkiye daha pahalı

Enflasyonla mücadele eden ülkelerden biri olan İngiltere'de gıda fiyatlarında son bir yılda yüzde 25'e varan artışlar yaşandığı belirtiliyor. Ancak, İngiltere'deki fiyatları pound ile çarptığımızda dahi Türkiye'deki fiyatlardan daha düşük olduğu görülüyor. Bu durum, ülkemizdeki fiyat artışlarının sadece maliyet enflasyonundan değil, aynı zamanda fırsatçılık enflasyonundan da kaynaklandığını gözler önüne seriyor. >İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde yaşanan fiyat artışlarının bile Türkiye'deki fiyat seviyelerinden daha düşük olması, ülkemizdeki ekonomik sorunların derinliğini ve fiyat artışlarının kaynaklarını göstermesi açısından dikkat çekicidir. Bu durum, Türkiye'deki enflasyonun sadece maliyetlerdeki artışlarla değil, aynı zamanda fırsatçılık ve spekülasyon gibi faktörlerle de ilişkili olduğunu göstermektedir. Ülkemizdeki yüksek enflasyonun ekonomik istikrarı ve vatandaşların yaşam standartlarını olumsuz etkilediği göz önüne alındığında, bu durumun çözüme kavuşturulması için etkili politika ve tedbirlerin alınması gerekmektedir. Aksi halde, fiyat artışlarıyla mücadelede başarı sağlanamayacak ve ekonomik sorunlar daha da derinleşecektir.

Süper lükste artış gözlendi

Otomotiv sektöründe ilk çeyreğe ilişkin satış rakamları açıklandı. Bu dönemde Fiat, Renault, Ford, Volkswagen ve Toyota gibi markaların en fazla satış yapan modelleri öne çıkarken, lüks segmentte de dikkat çeken rakamlar görüldü. Özellikle DS, Porsche, Lexus, Maserati, Jaguar, Bentley, Lamborghini, Aston Martin ve Ferrari gibi markaların satışlarına ilişkin veriler dikkat çekici oldu. Mart aylarıyla karşılaştırıldığında, lüks segmentte yer alan ve fiyatları 30 milyon liraya kadar çıkan araçların satışlarında belirgin bir artış yaşandığı gözlemlendi. Örneğin, Bentley markasına ait araçlardan 2023 mart ayında 5 adet satılırken, bu yıl mart ayında bu rakam 9 adede yükseldi. Benzer şekilde, fiyatları 15 milyon liraya kadar ulaşan Lexus markasına ait araçların bir aylık satışı üçe katlanarak 98 adede ulaştı. Aynı dönemde Porsche'nin satışı da 95'ten 117'ye çıktı.


Memura 1, etikete 2 zam>

Enflasyon beklentileri ve algısının bozulmasıyla birlikte fiyat etiketlerinin de tutulamaz bir şekilde arttığına şahit oluyoruz. Zincir marketlerden semt pazarlarına kadar her yerde fiyatlar, maliyetlerin çok üzerinde artış gösteriyor. Bu durum, dar ve sabit gelirlilere yönelik bir alım gücü azalması anlamına geliyor. Hükümetin, alım gücü düşen kesimler olarak belirtilen memur, emekli ve asgari ücretlilerin gelirini artırmaya yönelik adımlar attığı zaman, piyasada elinde satacak ürün bulunan bütün kesimlerin fiyatları artırma eğilimine girdiği gözlemleniyor. Hatta asgari ücret ya da memur maaşlarının artacağı beklentisiyle birlikte, bu artışların gerçekleşmesi dahi ayrı ayrı fiyatlanır hale geldi. Marketlerde ise maliyeti düşük olan eski ürünlere bile zam yapılması, adeta bir alışkanlık haline geldi.


“Hükümet fırsatçılığa göz yummamalı”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar, son yıllarda en çok konuşulan konulardan birinin marketlerdeki fiyat artışları olduğunu belirtti. Bayraktar, bazı satıcıların enflasyon kalkanının arkasına sığınarak, maliyetleri bahane ederek fiyatları sürekli olarak artırdığını ifade etti. Bu durumun, enflasyonda artış eğiliminin devam etmesine neden olduğuna dikkat çekti. Bayraktar, aynı ürünün her markette fahiş fiyat farklarıyla satıldığına ve aynı fiyata kalitesiz ürünlerin bulunduğuna işaret etti. Ayrıca, tüketicileri yanıltıcı ürünlerin de piyasada yer aldığına vurgu yaptı.

Hükümetin, bu tür suistimallere ve fırsatçılığa göz yumamayacağını belirten Bayraktar, şu açıklamayı yaptı:

“Son yıllarda en çok konuştuğumuz şey marketteki fiyat artışları. Bazı satıcılar enflasyon kalkanının arkasına sığınıyor, maliyetleri bahane ederek fiyatları sürekli artırıyor. Bu da enflasyonda artış eğiliminin devamına sebep oluyor. Bir ürün her markette fahiş fiyat farklarıyla satılıyor. Aynı fiyata kalitesiz ürün var. Yanıltıcı ürünler var. Hükûmetimiz bu suistimallere ve fırsatçılığa göz açtırmamalı. Denetimlerle gerekli cezayı uygulamalı”


Haber365
bilgi@haber365.com.tr