Cüneyt Arkın Hastaneye Kaldırıldığı Yönündeki İddiaları Yalanladı
Hastaneye kaldırıldığı yönünde çıkan haberlerle gündem olan usta sanatçı cüneyt arkın, konuyla ilgili açıklama yaptı.
Hastaneye kaldırıldığı yönünde çıkan haberlerle gündem olan usta sanatçı cüneyt arkın, konuyla ilgili açıklama yaptı.
Sosyal medya hesabında açıklamada bulunan cüneyt arkın, iddiaları net bir dille yalanlayarak sağlık durumunun iyi olduğunu belirtti.
Usta sanatçı, ınstagram sayfasında bir fotoğrafını yayınlayarak söz konusu iddialar hakkında şu açıklamayı yaptı:
“mesaj ve yorumlar da çok sorulması üzerine toplu olarak cevap verelim. bazı sosyal medya hesapların da sağlık durumu başlıklı çıkan haberler asılsızdır. bu haberlere itibar etmeyin. her şey gayet iyi herhangi bir sorun sıkıntı yok”
İşte yeşilçam’ın efsane ismi cüneyt arkın’ın sağlık durumunun iyi olduğunu dile getirdiği o paylaşımı…
Sosyal medya kullanıcıları 'asalete bak maşallah allah uzun ömür versin abim', 'adam hala karizma cüneyt amca ellerinden öperim çocukluğum senin filmlerini izlemekle geçti hala izliyorum' ve 'sen nasıl bir kralsın' gibi yorumlarda bulundu.
Cüneyt arkın, geçtiğimiz günlerde yeşilçam'ın efsane isimlerinden olan münir özkul ile olan bir anısını anlatmıştı.
Münir özkul ile bir fotoğrafını ınstagram sayfasında yayınlayan cüneyt arkın, paylaşımının altına şu notu ekledi: “filmde ben yoksul bir gençtim. gönül yazar zengin bir kızı oynuyordu. kırmızı, spor, üstü açık bir arabası vardı.
Film çekimleri dışında beni yanına oturtur, gezerdik. sinema oyunculuğuna yeni başlamıştım. aldığım 3-5 kuruşla borçlarımı kapattığımdan, aslında filmde olduğum gibi hayatta da yoksuldum. genç, güzel, şöhretli bir kadın yanımda kırmızı spor araba altımda bir hayali yaşıyordum. tahta kulübenin önünde gönül yazar’la bir sahnemiz vardı. münir ve tanju da dert ortaklarımızdı. sahne, gönül yazar’ın ısrarlı sorunlarıyla başlıyordu. ben az konuşan, asla kendini açık etmeyen bir kişiliktim.
Ama bir yerde gönül yazar öylesine can evimden vuruyordu ki, ister istemez yaralı yüreğimi sonuna kadar açtım. o an aylarca süren bostan bekçiliğinde yaşadığım korkunç yalnızlık, dost köpeklerim, vefalı sıpam, asla genç kızlıklarını yaşayamayan ablalarım, elleri nasırlı anam, kamburu çıkmış babam...
Açlıklarımız, toprağı kazıp çıkardığımız acı köklerle karnımızı doyurmaya çalışmalarımız, cehalet, yoksulluk, çaresizlik, açlık işte bunları tek tek yaşayarak konuşmaya başladım. senaryodan çıkmış artık düpedüz kendimi anlatıyordum. çıt yoktu. set etkilenmişti. gözyaşlarımı silip sustum.
Kamera da sustu. münir özkul bir garip kalktı, içeri girdi. onu takip ettim. pencere kıyısına oturmuştu. yüzünde deniz vardı. ağlıyordu. yanına oturdum. elini tuttum. öteki eliyle beni sardı, ‘kardeşim’ dedi; 'sen ne korkunç acılar çekmişsin, nasıl dayandın, nasıl yaşayabildin. ben nasıl bir hayvanım ki, birazcık olsun sezmedim.' başımı omuzuna koydum. çocuğuna yaptığı gibi, kocaman bir merhametle, usul usul saçlarımı okşadı”