Haber365 (Kültür-Sanat) Netflix, geçtiğimiz günlerde "The Platform" adlı filmi sinemaseverlerle buluşturdu. Filmin sonunda ekrana bir süre boş boş bakmamıza neden olan The Platform, her katta iki kişinin kaldığı, bir tür dikey hapishanede geçiyor. Bu hapishanenin ortasına bir platform yerleştiriliyor ve bu platform her gün yiyeceklerle dolu bir şekilde en üst kattan iniyor.
Delikte 333 kat bulunuyor tabi bunu filmin sonunda anlıyoruz ve her katta da 2 dakika duruyor. En üst kattakiler hunharca karınlarını doyururken alt katlar ölümcül bir açlığın eşiğinde tam anlamıyla birbirlerini yiyorlar. Özellikle midesi hassas olanların izlememesi gereken filmde insan eti yeme sahneleri adeta kan donduruyor.
Filmdeki hapishanenin tam olarak ne için yapıldığı açıkça belirtilmiyor. Başroldeki Goreng karakteri buraya sigarayı bırakmak ve Don Kişot kitabını okumak için gelirken, ilk hücre arkadaşı Trimagasi bir göçmeninin ölümüne neden olduğu için oraya cezasının indirilmesi için getiriliyor.
Filmin ortalarına doğru platformun yönetiminde çalışan ancak kendi rızasıyla bu hapishaneye giren Imoguiri'yi görüyoruz. Oraya girmeden önce Goreng'e sevdiği yemeği soran yönetimin adamı Imoguiri de artık onunla aynı hücreyi paylaşıyor. Köpeğiyle birlikte oraya gelen Imoguiri, buranın amacının sosyal dayanışmanın ortaya çıkmasını sağlamak olduğunu belirtiyor ve orada kaldığı sürece sadece kendi yiyeceği kadarını alıyor geriye kalanlara da diğer mahkumların saldırmaması için onları ikna etmeye çalışıyor. Delikte 250 kat olduğunu söyleyen Imoguiri'nin de yönetimin adamı olmasına rağmen orayla ilgili çok şey bilmediğini filmin sonlarına doğru anlıyoruz. Goreng ise tam tersi sosyal dayanışmanın ortaya çıkması halinde onu nasıl yerle bir edeceklerini öğrenmek için böyle bir yer kurduklarını belirtiyor. Hikayenin sonunda Goreng'in terorisi daha baskın geliyor.
The Platform'da özellikle herkese yetecek kadar yiyecek olduğuna ve kendi yiyeceği kadarını alırsa en aşağı kata kadar kimsenin aç kalmayacağına vurgu yapılıyor. Filmde sınıf farkına da vurgu yapılıyor. Goreng hücreye geldiğinde Trimagasi ona "üst kattakilere seslenme onlar sana cevap vermezler, alt kattakilerle de konuşma çünkü aşağıdalar" ifadeleri yer alıyor. Her mahkum belli sürelerde uyutuluyor ve farklı katlarda uyanıyor buna rağmen aç kaldıkları günleri unutup yiyecekleri talan ediyorlar.
Platform aşağı inerken yavaş yavaş iniyor fakat yukarı çıkarken hızlı gidiyor. Bunun sebebi ise herkesin gönüllü olarak aşağı katlara inebilmesi fakat yukarıya çıkamaması. Platforma yemekler konmadan önce kusursuz konmasına da filmde vurgu yapılıyor. Yönetim herşeyi kusursuz yolluyor ama insanların aç gözlülüğü ve hırsları onların teker teker yok olmasına yol açıyor.
Kast sistemini, insanın hırslarını ve aç gözlülüğü net bir şekilde yüzümüze vuran filmdeki son sahnede kızın mesaj olması herkeste kafa karışıklığına neden oluyor. Bu mesaj en alt kata kadar inen iyi insanların hala olduğunu yönetime göstererek sistemlerini çökertmeyi hedefliyor. Geleceğin ve masumiyetin sembolü olan kızın yukarı kata çıkmasının nasıl sonuç verdiği de gösterilmiyor. Bu yüzden filmin sonunda izleyicinin kafası karışıyor.
Aç kalacağım korkusuyla marketlerin talan edildiği, herkesin ihtiyacından fazlasını stoklayarak bir diğerini düşünmediği coronavirüs günlerinde bu filmin izleyiciye sunulması da manidar. İsrafın haram olduğu dinimizde de "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" diyen bir peygamber olan Hz. Muhammed'in ümmetleri olarak herkes zekatını ve sadakasını Kur'an-ı Kerim'de geçen ayetlere göre verse dünyada bir tane aç kalmaz.