Çin’in yazılı kaynaklara göre 3 bin 500 yıldan fazla bir tarihi olmakla birlikte, yazılı Çin tarihi MÖ 1500’lü yıllarda Şang Hanedanı döneminde başlar. Çin dünyanın en eski medeniyetlerinden biri olarak kabul edilir.
Çin’i yöneten ilk hanedanın Hya ve Şang sülaleleri olduğu bilinmektedir. Hya sülalesine dair yalnızca hükümdarların adları bilinir. Şang sülalesinin ise yürütülen araştırmalar sonucunda yaklaşık olarak M.Ö. 1450-1050 yılları arasında başa geçtikleri bilinir. M.Ö. 1050-220 yılları arasında Şang Sülalesini yıkarak ülkenin başına Çov Sülalesi geçmiştir. Bu sülale, MÖ 1050-771 yılları arasında feodal bir idare kurmuş, feodal devletler bağımsız devletler haline gelmiştir. Ancak bu durum ülkede hükümdarlarının gücünün azalmasına, feodal devletler arasında savaşa yol açmıştır. Ülkeye Batıdan gelen Türk ve Moğollar tarafından ülkenin büyük bir kısmı fethedilmiştir. Bu toprakların büyük bir kısmını Çin Beyi Tsin geri almıştır. Bu neticede Tsin’in devleti en önemli feodal devletlerden biri haline gelmiştir.
M.Ö. 770-472 devri: Feodal beylerin kendi aralarında iç savaşlar yaşadığı bir dönemdir. Bu savaşlar sonucunda yedi bey kalmıştır. Bu beylerde kral namıyla Çov Sülalesinden ayrılmıştır. M.Ö. 472-221 arasında yaşanan iç savaş bitince M.Ö. 453 yılında Çin Beyi Tsin’in feodal devleti üç devlete ayrılmıştır.
M.Ö. 221-206 devrinde ise Tsin’in Sülalesi memleketi mutlakıyetle idare etmiştir. Tekerlek dingillerinin standart hale getirilmesi ve ülkede bazı ölçü birimlerinin kullanılmaya başlaması Çin tarihinin en önemli olaylarındandır. Ülkenin kuzey tarafından yapılan saldırılardan (Hun saldırıları) korunmak için Çin Seddinin ilk biçimi olan toprak tabyalar yapılmıştır. Doğu Çin bölgesinde patlak veren bir ayaklanma, uzun süren savaşlara yol açmış ve bu savaşlar neticesinde Han Sülalesi yönetimi ülkenin başına geçmiştir. Ancak bu durum daha sonra değişmiştir.
M.Ö. 206 senesinde yönetimi, küçük rütbeli bir asker olan Lui Ki alarak Han Sülalesini (asiller) kurmuştur. M.S. 168 yılında yaşanan bir hükumet darbesi üzerine 220 yılına dek süren iç savaşlar devri başlamış, bu dönemde büyük bir halk ayaklanması bastırılmıştır. Bu iç savaş sonucunda ülke üçe ayrılmış, kuzeyde Vey (220-264), güneydoğuda Vu (229-280), güneybatı Şu (221-263) imparatorlukları kurulmuştur.
Göçlerin arttığı dönemde ise, Tsin Sülalesinin (265-316) ülkenin başına geçmesi, bölünen Çin’i birleştirmeleri de ülkeye huzur ve istikrar getirmiştir. Daha sonra ise Hyung-nu’lar (Hunlar) 303 yılında yeni bir devlet (Han) kurmuşlardır. Bu sülale Çin İmparatorunu iki kez esir almış ve 317’den başlayarak tüm Kuzey Çin’de hakimiyet kurmuştur. Bunun üzerine Tsin sülalesi kuzeye gelmiş burada Doğu Tsin Sülalesini (317-419) kurmuştur.
Güney Çin’de 580 yılına dek çeşitli sülalelerin kurduğu muhtelif devletler görülür. Suy Sülalesi (581-618) Çin’i birleştirmiştir. Bu kısa ömürlü hanedan döneminde Çin, Vietnam’ın kuzey ve güneyini ve Tibet’in kuzeyini ele geçirdi. Çin’in nüfuzunu yeniden Orta Asya’da hissettirdi. Bu dönemde Kuzey ve Orta Çin Ovasındaki ticari münasebetleri kolaylaştırmak için kanallar açıldı.
Fakat tüm bu işlerin yapılması için yabancılardan yardım istenmesi Suy Sülalesini bitirdi. T’ang Sülalesi (618-907) başa geçti. Bu hanedan döneminde (664) toprakların tekrar paylaşımı ve vergilendirilmesi yapılmıştır. Müslüman Arapların saldırıları üzerine Türkistan Çin’in elinden çıkmıştır.
Bundan sonra Türkler devlet idaresinde önemli mevkilere gelmiş ve sık sık yaşanan savaşlarda önemli rol üstlenmişlerdir. T’ang Hanedanının düşüşünün ardından 960 tarihine dek 5 küçük hanedan başa gelmiştir. Bu devirde Kuzey ve Güney Çin’de küçük eyaletler olarak devletler meydana çıkmıştı. 960 yılında başa geçen Sung Hanedanı döneminde Çin İmparatorluğunun birliği tekrar tesis edilmeye çalışılmış, fakat bunda başarısız olunmuştur.
Bu hanedan döneminde pek çok kentler kuruldu ve barut kullanılmaya başlandı. Mimari, tarih, şiir, resim, porselen ve bahçecilikte çok yüksek bir düzeye çıktı
Cengiz Han, 1206-27 seneleri arasında Çin’i işgal etti ve Moğollar, 1214 senesinde Sarı Nehirin kuzey tarafındaki bölgede hakimiyeti ele geçirdiler. 1271’de Kubilay Han, imparatorluğunu ilan etti. Böylelikle Yüan Hanedanının (1260-1368) ve başşehir Yenching (Pekin)i kurdular. Moğollarla birlikte Yüan Hanedanı bütün Çin’i fethederek ele geçirdi. Daha sonra ise Moğollar Çin kültürünün etkisi altına girerek, din, örf ve adetlerinde, giyim ve kuşamlarında Çin örf ve adetlerini benimsediler.
Chu Yüan Chang, Yüan Hanedanı yerine Ming Hanedanını (1368-1644) kurdu. Bu hanedan döneminde Moğollar, Baykal Gölünün kuzey tarafına sürüldü ve imparatorluk eski kuvvetine kavuştu. Yine bu devirde Avrupalılar Çin’e ulaştılar. Portekizliler ve İspanyollar 16. yüzyılda, Alman ve İngilizler 17. yüzyılda buraya geldiler. Ming Hanedanından sonra başa gelen Ch’ing Hanedanı (1644-1912) zama döneminde, Avrupalı tüccarlar, Çin’in önemli kaynaklarını yıllarca batıya aktarıp, bundan faydalandı.
Çin, uzun seneler boyunca batıya kapalı kaldı. Çin’in batıya açılması 19. yüzyıl ortalarında başladı ve bu yıllarda Portekiz, İngiltere, Fransa, ABD ile ticari, siyasi münasebetler başladı. Bunlardan İngilizler, Hint pamuklukları ve afyonunu, çay ve ipekle değiştiriyorlardı. Çin üst makamları bu ticareti engellemeye çalıştılar. Buna ilişkin olarak afyon ithalini yasakladılar. Bunun üzerine İngilizlerle anlaşmazlıklar çıktı ve savaşlar patlak verdi. Fakat bu savaşları İngilizler kazandı.
Yapılan anlaşma neticesinde İngilizler daha geniş haklara sahip oldular. Bunun sonucu olarak beş Çin limanı İngilizlere açıldı ve Hong Kong Adası da İngilizlere bırakıldı. Bu savaşlara “Afyon Savaşı” dendi. Daha sonra yapılan anlaşmalarla ABD ve Fransa’ya aynı haklar tanındı.
Zaman içinde anlaşmaların uygulanması aksadı. Çinliler yabancıları ülkelerinden atmak istiyorlardı. Ancak onlar imtiyazları az buldular. Böylelikle, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında ülkede ayaklanmalar çıktı. Ancak bu ayaklanmalar yabancı güçler tarafından bastırıldı. 1858 senesinde gereği uyarınca İngiliz ve Fransızlar yeni haklar kazandılar. Bir süre sonra aynı imtiyazlar ABD ve Rusya’ya da tanındı. Bu olayların ardından, Çin’de bir sakinlik dönemi başladı.
Çin-Japon Savaşları: Çin’in Kore üzerinde hakimiyet kurmak istemesi üzerine 1894 senesinde ilk savaş başladı. Kore’de yaşanan ayaklanmayı bastırmak için her iki ülke de Kore’ye asker yolladı. Ayaklanma bastırıldı. Ancak daha sonra her iki ülke birbirleriyle savaşa girdi. Bu savaşlar bitiminde Çin büyük kayıplar yaşadı. 1895’de savaş bitti ve Çin, Kore’nin bağımsızlığını tanıdı, aynı zamanda Formoza Adasını da Japonya’ya verdi.
1911 yılından sonra başa gelen Yuan Şi-K’ay monarşik bir idare kurmaya başlamışsa da başarılı olmadı ve 1916‘da öldü. Bu arada 1917 yılında sembolik olarak Birinci Dünya Savaşına girmiş fakat pek çok kenti bu arada Şanghay, Japonya tarafından işgal edilmiştir. 1925 senesinde milliyetçilerin önderi olan Çiank Kayşek yönetimi ele geçirdi. Orduları ile Japonlara karşı savaşarak birçok yerleri geri aldı. Bu arada Şanghay yeniden ele geçirildi.
Ülkede 1920 senesinde komünist partisi kuruldu ve taraftar toplamaya başladı. Bu parti, ülkede pek çok karışıklıklara yol açtı. Çiank- Kay-Şek bir yandan Japonlarla savaşırken, bir yandan da bu ayaklanmaları bastırmaya uğraşıyordu. Sonunda 1927’de komünistlerin başına geçen Mao Çe-Tung, Çu Enlay ve Çu Di ile komünist partisi güçlenerek ülke genelinde teşkilatlanmaya, hükumet güçleri ile çarpışmaya başladı.
İkinci Dünya Savaşı bitince, komünistlerle milliyetçiler kaldı. Mao Çe-Tung yönetimindeki komünist birlikleri ülkenin başına geçti. ABD’nin Çin’e yolladığı diplomatlar hep milliyetçilerin aleyhine çalıştı, onların komünistlerin eline geçmesine yol açtı. Yönetim tam olarak komünistlerin kontrolüne geçince, Milliyetçi Çin hükumeti, Formoza (Tay-Van) Adasına çekildi. Böylelikle Çin ikiye bölündü: Çin Halk Cumhuriyeti ve Milliyetçi Çin Cumhuriyeti.
1 Ekim 1949 tarihinde Mao Çe-Tung’un başkanlığında Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu. Böylelikle Çin’in Asya kıtasında yer alan tüm toprakları Çin Halk Cumhuriyeti’nin eline geçti. Milliyetçi Çin Cumhuriyeti de Formoza Adasına çekildi ve orada hükumet kurdu. Mao, 1976 yılında öldü. Mao’nun ölümünden sonra, Maoizm açıktan tehdit edilmeye başlandı. Çin idarecileri ABD ve Japonya ile ekonomik iş birliği yaptı.
Mareşal Ye Cienying, Mao’nun yanlışlarını dile getirdi. Eski katı durum kaldırılarak ekonomik ve siyasi yönde gevşeme başladı. Çin kapıları yabancı sermayeye açıldı. Son zamanlarda ise demokratikleşme hareketleri kanlı bir şekilde bastırıldı.