02.01.2020-17:39 (Son Güncelleme:02.01.2020-17:39)

Büyük Hikaye: Dedemin Pasaportu

Haber365 bünyesi altında, Halil İbrahim İzgi'nin sunumuyla yayınlanan Büyük Hikaye programının ilk bölümü: 'Dedemin Pasaportu' sizlerle...

Haber365 Özel | Halil İbrahim İzgi

Büyük Hikâye programının ilk bölüm konuğu olan Gazeteci-Yazar Halil İbrahim İzgi, Suriye’ye bağlı İdlib şehrine gerçekleştirdiği ziyaret sırasında bahsettiği pasaportun hikâyesini özel röportajımızda sizler için anlattı…

Birkaç yıl önce kaybettiği yengesinin cenazesine katılmak üzere memleketine giden İzgi, amcasının evinde bir kenarda otururken dedesinin hacca giderken kullanmış olduğu pasaportu bulduğundan bahsederek, “Elimde dedeme ait çok bir şey yoktu. Bu nedenle pasaportu bulmak benim için çok anlamlıydı. Büyüklerimden müsaade isteyerek pasaport benim olabilir mi dedim onlarda evet olabilir dediler.”

Pasaportu yanıma alarak hikâyesini günbegün araştırmaya başladım, her sayfayı çevirdiğimde gözüme yeni bir ayrıntı çarpıyordu diyerek söze devam eden İzgi, “İlk olarak dedemin fotoğrafının olmadığını gördüm. Yüzünün tarifiyle, bir fotoğraf olmadan pasaport vardı. Daha sonra bunun hac için çıkarılmış bir pasaport olduğunu, yurtdışına başka hiçbir amaçla çıkmadığını öğrenmiş oldum. Babaannemin de ismi vardı pasaportun üzerinde ama dedeme ait bir pasaporttu. Devlet tarafından verilmiş ve hacca gitmesini sağlayan bir pasaport. Arkasında değişik bilgiler vardı. Döviz alma bilgileri, güzergahtaki ülkelerin vize bilgileri… Bu bilgileri teker teker kontrol ettim. İlginç şeylerle karşılaştım. Suriye vizesi vardı. Irak vizesi vardı. Ürdün vizesi vardı. Tabii ki Suudi Arabistan vizesi vardı. Bir de Kuveyt vizesi vardı. Kuveyt vizesi acaba neden gerekli? O günlerde bu niçin gerekliydi diye düşünmeye başladım. Acaba dedim; dedem gittiğinde, Kuveyt’te birkaç aylık bir iş buldu da oraya mı gitti, çalıştı. Hac döneminden önce ya da sonra bir şeyler mi yaptı diye aklıma gelmişti. Daha sonra bir hac güzergah rotası gördüm. Bu hac güzergah rotası Irak üzerinden gidiyordu. Suudi Arabistan’a uğradıktan sonra, Irak’tan sonra Kuveyt’e uğruyor, Kuveyt’ten sonra Suudi Arabistan’a uğruyor. Dönüş yolunda ise Ürdün ve Suriye üzerinden Türkiye’ye giriş yapılıyor. Hayli yolu uzatan bir rota bu,” dedi.

HACCA GİTMEDEN EVVEL KUTSAL TOPRAKLAR ZİYARET EDİLİYORMUŞ

İzgi, hacca gitmek için kullanılan bu güzergahın nedenini şu şekilde açıkladı, “Meğer buralara gidişin sebebi, yolu bu kadar uzatmanın sebebi, Bağdat’ı, Basra’yı, Kuveyt’i görmenin sebebi; hacca gitmeden evvel kutsal mekanları ziyaret etmek, evliyaların kabirlerini, ashabın kabirlerini ve peygamberlerin kabirlerini görmekmiş. Niyet buymuş. Böyle bir gerekçe varmış. Yani şu anda kara sınırımız olmayan Kuveyt, bir şekilde hac rotamızın üzerindeki önemli duraklardan birisiymiş. Bu noktada benim için heyecan başladı. Çünkü şu anda savaşın yaşandığı topraklar var ve bu topraklarda dedem yıllar ve yıllar önce, bundan 45 yıl önce bir hikâye yaşamış. Hayatının en büyük yolculuğuna, hac yolculuğuna çıkmış. Dönüşte o toprakta İdlibliler dedemi misafir etmişler. Bu topraklardan geçmiş. Daha sonra sağlık kontrolünün yapıldığı yer olan Cilvegözü’nden, Türkiye’ye geçmiş. Cilvegözü, bizim İdlib’e giriş çıkış yaptığımız sınır kapısı. Yani şu anki karşı tarafta Babül Hava Sınır Kapısı var. Buradaki noktada bir şekilde büyük bir hikâye yaşanmış. Tarihten bugüne gelen değişik hikâyeler burada birikmiş. Şu anda yaşanmaya devam ediyor. Yani, Suriye insani krizi, bizim için sadece bugün yaşanan ve sadece bizim yaşadığımız, günümüz insanının yaşadığı bir hikâye değil. Çok büyük bir hikâye. Mekke’ye, Medine’ye, Kutsal Topraklara, Bağdat’a, Basra’ya ve hatta Kuveyt’e giden çok ciddi çok derin bir rotanın çok anlamlı bir ziyaretin güzergahının parçalarından birisi.”

“İDLİB’DE SAVAŞ SON BULSUN BARIŞ GELSİN”

Yakın zamanda gerçekleştirdiği İdlib ziyaretinden bahseden İzgi, “Bugün İdlib’de, insan ızdırabı üst seviyede. İnsanlar yerlerinden yurtlarından, bilmem kaçıncı defa tekrar oluyorlar. Çocuklar bir şekilde, yeniden yollara düşüyorlar. Annelerini, babalarını kaybetmiş çocuklar var orada ve can havliyle dedemin bu güzergâhından tekrar Türkiye’ye yakın olan bölgelere gelmeye çalışıyorlar. Türkiye’ye tekrar bir göç dalgası olur mu? Umuyoruz ki, bu insanların ızdırapları bulundukları yerlerde çözülsün. Bu ızdıraplar, daha fazla artmadan son bulsun. Savaş son bulsun. Barış gelsin. Bunu istiyoruz. Bunun çözülmesi, bunun yapılması mümkün mü? Evet, mümkün. Şu anda İdlib’de yaşanan ne? Dedemin pasaportuyla gittiğimde gördüğüm ne? Dedemin pasaportuyla gittiğimde gördüğüm şey şu; orası, o topraklar, Türkiye’yi gökteki bir bulut gibi görüyorlar. Ne yavaş, ne hızlı giden, daima üstünde bir gölgelik olarak, kendisine eşlik eden bir bulut olarak görüyorlar. Türkiye’nin yapabileceği şeylerin elbette ki sınırı var. Türkiye; değişik şekillerde, Suriye’deki bu huzursuzluk, bu iç savaş başladığından beri, bir şekilde insan ızdırabının ortadan kalkması için gayret sarf ediyor. Türkiye; geçmişte dedemin yaptığı gibi, burayı sadece bir toprak parçası, Suriye’nin bir parçası olarak görmüyor. Diyor ki; “Bunlar bizim kardeşlerimiz. Çanakkale’de İdlibliler nasıl savaştılarsa, geldilerse biz de şimdi oradaki insanların ızdırabına kayıtsız kalamayız.” diyorlar. Türk halkı, İdliblilerle dayanışma gösteriyor ve diyor ki “Sizin acınız, bizim acımızdır. Sizin çocuğunuz, bizim çocuğumuzdur.” Elbette ki çok uzun zaman geçti. Çok acılar yaşandı ve bitmesini umut ediyoruz, şu anlarda,” şeklinde konuştu.

“Dedemin pasaportuna baktığımda, geçmişten bugüne, geçtiğimiz 45 yıldan bugüne sayısız yolculukların yapıldığı, sayısız hikâyelerin yapıldığı bir yerde bir şey bizi çağırıyorsa elbette ki bu tesadüfi değildir. Gittiğimizde, gördüğümüzde bakacağımız yüzler, başkalarının yüzü değildir. Kendi yüzümüzdür. Bunu anlatmak istiyorum. Dedemin pasaportu derken. Umut ediyorum. Arzu ediyorum. Bir gün bu pasaport yeniden yanımda olduğunda; o topraklarda bir hac, bir umre, Irak’tan girip, Kuveyt’ten devam edip, Suudi Arabistan’dan devam edip, daha sonra Ürdün ve Suriye’den dolanarak dedemin rotasını, aynen aynı rotayı, aynı günlerde belki yaşadığı günlerde tekrar yaşamak en büyük dileklerimden birisi. Şimdi İdlib’e kadar gittim. İdlib’deki ızdırabı gördüm. Ama istediğim şu: Mutlulukla, güzellikle, güzel havalarda ve mutlu hikâyelerde tekrar oralara gitmek istiyorum. Eminim, dedem de bunu isterdi. Eminim, dedemle bir gün ötelerde bir yerde buluştuğumuzda, bu hikâyeyi ona da anlatacağım,” dedi.

Haber365
bilgi@haber365.com.tr