Beynin Hızla Yaşlanmasına Neden Oluyor!
Yapılan bilimsel çalışmalar, Alzheimer ve Parkinson hastalığı gibi insan beynindeki nöronları etkileyen hastalıklarla uyku arasında iki yönlü ilişki bulunduğunu ortaya koymuştur. Yani uyku bozukluğu, bu iki hastalığın riskini artırır. Ayrıca Alzheimer ve Parkinson hastalığının ilk belirtileri arasında yer alır.
Kalitesiz ve düzensiz uykunun, beynin hızla yaşlanmasına neden olacağını, bu yüzden sağlıklı bir beyin yaşlanması için, doğru ve düzgün bir uyku alışkanlığı edinmenin çok önemli olduğunun altını çizen Nöroloji Uzmanı Dr. Mustafa Seçkin, 16-22 Mart Dünya Beyin Farkındalığı Haftası kapsamında sağlıklı uykunun beyin sağlığındaki önemine dair bilgiler paylaştı.
Bilimsel çalışmaların, Alzheimer ve Parkinson hastalığı gibi nörodejeneratif yani insan beynindeki nöronları etkileyen hastalıklarla uyku arasında iki yönlü ilişki bulunduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Seçkin, “Yani uyku bozukluğu, bu iki önemli hastalığın riskini artırabildiği gibi, Alzheimer ve Parkinson hastalığının ilk bulgularından biri de olabiliyor. Alzheimer hastalarındaki unutkanlık, isimlendirme güçlüğü gibi bilişsel bozukluklar veya Parkinson hastalığındaki el titremesi, hareketlerde yavaşlama gibi motor bulgular başlamadan 10-20 yıl önce kişide uyku bozuklukları ilk bulgular olarak başlayabiliyor. Yapılan bilimsel çalışmalar; özellikle REM uykusu davranış bozukluğu adı verilen, uyku sırasında kişinin rüyasını yaşıyormuşçasına kollarını, bacaklarını aşırı hareket ettirdiği, bazen bağırma şeklinde sesler çıkarabildiği spesifik bir uyku bozukluğunun nörodejeneratif hastalıkların yıkıcı yansımaları ile direk ilişkili olduğunu ortaya koyuyor” dedi.
UYKU BEYNİN TEMİZLENMESİNİ SAĞLIYOR
Sağlıklı bir uykunun amiloid denilen ve Alzheimer oluşumunda önemli bir role sahip olan toksik özellikteki proteinin beyinden atılmasına katkıda bulunduğunu vurgulayan Nöroloji Uzmanı konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Henüz bu yılın başında yayınlanan bir çalışmada sağlıklı genç bireylerin, bir gece uykusuz bırakıldıktan sonra beyinlerindeki amiloid ve tau proteinlerinin miktarlarının arttığı gösterilmiştir. Alzheimer hastalığında beyin fonksiyonlarının bozulmasına, zamanla hücre ölümüne ve beyin hacminin küçülmesine yol açan patolojinin sorumlusu olarak kabul edilen anormal yapıdaki amiloid ve tau proteinleri uyku sırasında beyinden doğal olarak temizlenip uzaklaştırılır. Dolayısıyla kaliteli ve düzenli uyku Alzheimer hastalığı açısından risk taşıyan bireylerde patolojik süreci yavaşlatan, hastalığın başlama yaşını geciktiren ve tanı almış hastalarda hastalığın ilerleme hızını yavaşlatan en önemli ve doğal etkenlerden biridir. Bu nedenle genç yaşlardan itibaren doğru uyku alışkanlığı edinmek sağlıklı beyin yaşlanması için büyük önem taşımaktadır.”
STRES, SİNİRLİLİK, KAYGI VE DEPRESYONA NEDEN OLUYOR!
Kaliteli uyku her şeyden önce kişinin duygu durumu konusunda önemli bir etkiye sahip olup, kişinin kendini daha iyi hissetmesini sağlarken; uyku bozuklukları ise depresyon, sosyal izolasyon, stres, kaygı, sinirlilik gibi duygu durum bozukluklarına neden olabiliyor. Birçok hastada meydana gelen duygu durum bozukluklarının, uyku bozukluğunun düzeltilmesi ile ortadan kalkabildiğini belirten Nörolog, “Ayrıca uyku bozukluklarının beyin damar hastalıkları ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Özellikle Obstrüktif (tıkayıcı) Uyku Apne Sendromu olan hastalarda inme geçirme riski artmaktadır. Uyku kalitesinin bozuk olması migren ve diğer baş ağrıları için en önemli tetikleyicilerden birisidir. Öğrenme ve uyku arasında da direkt bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Uyku, gün içinde öğrendiğimiz yeni bilgilerin uzun süreli belleğe aktarılmasını sağlar. Ayrıca yeni hobiler edinebilmek ve fiziksel beceriler geliştirebilmek için de uyku kalitesi büyük önem taşır” şeklinde konuştu.
UYKUNUN SÜRESİ DEĞİL KALİTESİ ÖNEMLİ!
Ne kadar uyursanız uyunun uyku kaliteniz iyi olmadığı sürece bir faydası bulunmadığını, ideal uyku süresinin kişiden kişiye değişmekle birlikte, ortalama 7-8 saatlik uykunun yeterli olacağını belirten Dr. Mustafa Seçkin konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Uyku ve genetik ilişkisinin incelendiği çalışmalarda, ADRB1 veya DEC2 genlerindeki mutasyona sahip kişilerin, 4-6 saatlik uyku ile oldukça dinlenmiş olarak uyanabildikleri gösterilmiştir. Uyku alanındaki bu gelişmeler sonucunda son yıllarda uyku süresinden ziyade “uyku kalitesi” kavramı üzerinde durulmaktadır. Buna karşın çok geç saatlerde uyuyup öğlen saatlerinde uyanmanın aynı oranda dinlendirici olmadığı bilinmektedir.”
KALİTELİ UYKUNUN 6 KURALI!
- 30 dakikadan kısa sürede uykuya dalmak.
- Bir defadan fazla uyanmamak.
- Gece uyanma durumunda 20 dakika içerisinde tekrar uykuya dönebilmek.
- Yataktaki sürenin en az yüzde 85’ini uyuyarak geçirmek.
- Derin uykunun yeterli miktarda olması.
- Özellikle beyinde melatonin düzeylerinin yüksek olduğu gece 23:00 – sabah 06:00 saatleri arasında uykuda olmak.
UYKU İLAÇLARINI GELİŞİGÜZEL KULLANMAYIN!
Yaşlılar bireyleri çok daha fazla etkileyen uyku ilaçlarının ciddi yan etkileri olabileceğini belirten Dr. Seçkin, “Bu nedenle uyku yapan (sedatif) ancak aşırı sersemlik ve unutkanlığa neden olan ilaçlardan kaçınılmalıdır. Yeni ilaç başlamadan önce (varsa) uyku kalitesini bozan diğer ilaçları kesmek veya saat/doz ayarlaması yapmak gerekir. Uyku için kullanılan bazı ilaçlar Parkinson hastalığı benzeri yan etkiler yapabilirler. Bu nedenle nöroloji uzmanına danışmadan uyku ilacı kullanmamak gerekir” uyarısında bulunarak sözlerini şu şekilde tamamlıyor:
“Uyku bozuklukları, kolayca tanı konulabilir ve tedavi edilebilir nörolojik hastalıklar arasında yer alır. Uyku bozukluklarının tedavisi, ek nörolojik ve sistemik problemlerin de önlenmesi için büyük önem taşır. Uyku laboratuvarlarında geçirilen bir gecelik süre içerisinde yapılan uyku testi (polisomnografi) ile hastaların uyku derinliği, solunum paternleri, kas tonusundaki değişiklikler ve kol-bacak hareketleri ölçülerek kaydedilmektedir. Uyku bozukluğunun tipine göre ilaç ve ilaç dışı tedavilerle hastaların yaşam kaliteleri artırılmakta, dolayısıyla uyku bozukluklarının beyin sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri önlenebilmektedir.”