06.04.2020-07:03 (Son Güncelleme:06.04.2020-06:48)

Bağışıklık Sistemi Nasıl Çalışır?

Bağışıklık sisteminin en temel görevi vücudumuzu virüs, mikrop ve bakterilere karşı koruyup hastalıkları önlemektir. Peki, bağışıklık sistemi nasıl çalışır? Detaylar haberimizde...

Uzmanlar, tüm dünyayı etkisi altına alan Coronavirüsüne karşı bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinin de önem arz ettiğini belirtiyor. Vücudumuzun mikrop, bakteri ve virüslere karşı nasıl bağışıklık kazandığını hiç merak ettiniz mi? İşte sizin özellikle bu salgın günlerinde her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan bağışıklık sistemimizin nasıl çalıştığına bakalım. İşte detaylar...

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ NASIL ÇALIŞIR?

Bağışıklık sistemi, vücudumuzu dışarıdan gelen her türlü mikrop, bakteri ve virüse karşı korumak için çalışan karışık bir sistemdir. Vücudumuzda şkş farklı bağışıklık sistemi bulunmaktadır. Bunlardan biri doğuştan olandır. Oldukça hızlı ve etkin çalışan bu sistem, vücuda giren bakterileri en kısa sürede tespit edip zararsız hale getirmeye çalışır. Bu sistem davetsiz misafirlerin sadece belirli bir türünde uzmanlaşmaz, aksine tüm hepsini temizler.

Akyuvarlar grubundan savunma hücreleri, doğuştan gelen bağışıklık sisteminin bir parçasıdır. Akyuvarlar, timüs bezi ve iliklerde oluşmaktadır. Timüs bezi, lenf sisteminin bir parçasıdır ve kalbin üzerinde yer alır. Akyuvarlar, kan ve lenf akımı sayesinde vücudun her yerine yayılır. Kandaki akyuvar sayısının fazla olması, bir iltihap ya da enfeksiyona işaret etmektedir. Bu da kan testi yapılarak tespit edilir ve hemen uzman bir doktor tarafından müdahale edilmesi gerekir.

Patojenlerin vücuda girmesi için ilk önce dış bariyerleri aşması gerekir. Bunlar ağız ve gırtlak gibi dışa açık olan bölgelerdeki mukozadır. İçeri girmeye çalışan patojenlere müsaade etmeyen bu bariyerler, bağışıklık sisteminin en önemli yapıtaşlarından biridir. Vücutta üretilen asit, enzim ya da mukus (sümük) gibi maddeler de bu grubun içerisinde yer alır.

EDİNİLMİŞ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ NEDİR?

Doğuştan var olan bağışıklık sisteminin tüm dikkat ve çabasına rağmen vücuda girmeyi başaran patojenleri, bağışıklık sisteminin bir sonraki aşaması devreye girerek alt etmeye çalışır. Bu spesifik, edinilmiş bağışıklığın vermiş olduğu bir yanıttır. Bu yanıt faaliyete geçmesi için 4 ila 7 gün geçmesi gerekir.

Bu sistem, diğerinin aksine, belirli bir alanda uzmanlaşır ve belirli antijenlere karşı çalışır. Edinilmiş bağışıklık sistemi, davetsiz misafirlerle alakalı bilgilerin kaydını tutarak bunları bağışıklık hafızası olarak görev yapan "hafıza hücrelerine" kayıt eder. Daha sonra bu patojenler tekrar karşılarına çıktığı zaman hücreler, öğrenilmiş bağışıklık tepkisine başvururlar. Gerekli savunma mekanizmaları kayıt altına alındığı için, vücut enfeksiyona bu sefer daha hızlı ve etkin bir şekilde tepki verir.

T-LENFOSİTLER

Dokuda bulunan patojenler karşısında "T hücreleri" adı verilen T-lenfositler aktif hale gelir. Bunlar, akyuvarlar grubunda yer alır ve ilikte oluşurlar. T-lenfositler, yabancı hücreleri vücudun kendi hücrelerinden ayırt eder ve bu hücrelerin hangi kategoriye ait olduğunu bilirler.

Bu durumda T hücreleri vücutta oldukça hızlı bir şekilde çoğalır ve belirli patojenler üzerinde yoğunlaşır. T-lenfositlerin bir alt formu, T-katil hücrelerdir. Bunların görevi ise, enfekte olmuş hücreleri tespit ettikten sonra yok etmektir. Bu görevlerini yerine getirirken de sitotoksin adı verilen hücre zehrini kullanırlar.

B-LENFOSİTLER

T-lenfositler gibi akyuvarlar grubunda yer alan B-lenfositlerin görevi, vücuda giren davetsiz misafirleri tespit etme ve bunlara karşı kanda antikor üretmektir. Bazı belirli patojenlere yoğunlaşan B-lenfositler, yabancı antijenleri tespit etmelerini sağlayan spesifik bir B hücre reseptörü oluşturur.

B-lenfositleri de ilikte oluşarak lenf bezi ve dalakta toplanırlar. Bir antijenle karşılaştıkları zaman, bu antijen B hücre reseptörüne yapışır. Bunun üzerine B-lenfositler davetsiz misafire karşı, immunoglobin adı verilen belirli antikorlar oluşturur.

Bakteri ve virüsler bağışıklık sisteminin almış olduğu tüm önlemlere rağmen vücuda girmeyi başarsa dahi hedeflerine ulaşamazlar. Çünkü karşılarına bir engel daha çıkar: Fagositik ve katil hücreler, onları ortadan kaldırmak için tetikte beklemektedir. Bu hücrelere, dokuda bulunan makrofajlar ve hem doku hem de kanda bulunan granülositler de dahildir.

Bu hücreler vücuda bir patojen girdiğini fark ettiklerinde söz konusu patojeni hapseder ve hücre içinde sindirirler.

Karışık bir yapıya sahip olan bağışıklık sistemi, kusursuz değildir. Bazen, sistemde kaçaklarda olabiliyor. Bunun bir örneği otoimmün hastalıklardır. Bu durumlarda bağışıklık sistemi içeriye sızan yabancı hücrelerle değil, vücudun kendi hücrelerinden bazılarıyla savaşır ve bunun sonucunda da iltihap meydana gelir.

Otoimmün hastalıklar grubuna multipl skleroz, nörodermit, çeşitli romatizma hastalıkları ve psoriyazis (sedef hastalığı) dahildir.

Haber365
bilgi@haber365.com.tr