Ayasofya’nın Çilelerle Dolu Geçmişi: Caz Klübü Yapmak İstemişler
Ünlü tarihçi yazar Murat Bardakçı, bugünkü yazısında Ayasofya’nın geçmişten bugüne atlattığı badireleri kaleme aldı. Ayasofya'nın geçmişi ülke gündemini meşgul etmeye devam ederken Haber365 Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şimşek, Ayasofya hakkında bilinmeyenleri anlattı.
İstanbul’un fethinin ardından Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülen, ve sonrasında Türk-İslam aleminin en önemli dini sembolleri arasında yer alan Ayasofya, cumhuriyetin ilanından sonra müzeye çevrildi.
Ünlü tarihçi yazar Murat Bardakçı, Habertürk’teki köşesinde son günlerde yeniden Türkiye ve dünya kamuoyunun tartışmalı başlıklarından biri haline gelen Ayasofya’nın geçmişte karşılaştığı sorunları yazdı.
CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada, Sultanahmet Camii’nin bize ait olmadığını tıpkı Ayasofya gibi müzeye çevrilmesi gerektiğini söyleyip, günlerce sürecek bir tartışmanın fitilini ateşlemişti.
Kaboğlu, açıklamalarının bağlamından koparıldığını iddia ederek geri adım atsa da, harladığı tartışma iktidar ve muhalefet çevresinde büyük yankı uyandırdı.
RESİM GALERİSİ VE CAZ KLÜBÜ YAPMAYA ÇALIŞMIŞLAR!
Habertürk’ün tarihçi yazarı Murat Bardakçı, bugünkü köşesinde CHP’döneminde Ayasofya ve Sultanahmet Camii’ne yapılan zulmü şu sözlerle ifade etti:
“1926’da Millî Eğitim Bakanlığı’nın topladığı bir komisyonda o devrin önde gelen iki ressamı, Namık İsmail ile Çallı İbrahim, Sultanahmet Camii’nin “resim galerisi” yapılmasını teklif etmiş; hattâ sergilenecek tabloların daha iyi görülebilmesi için çatıda delikler açılması gündeme gelmiş ve cinayete millî mimarîmizin kurucularından olan Kemaleddin Bey’in “Siz kafayı mı yediniz?” diye ortalığı velveleye vermesi sayesinde mâni olunabilmişti…”
YILDIZ SARAYI’NI KUMARHANEYE ÇEVİRDİLER
Bardakçı, Sultan Abdülhamit’in 30 küsür sene devleti idare ettiği Yıldız Sarayı’nın da 1926 yılında CHP’nin saldırısına uğradığını belirtti. Ünlü tarihçi, Yıldız Sarayı’nın kumarhane olarak kullanılmasını şu sözlerle anlattı.
“Sultanahmet Camii resim galerisi yapılmaktan kurtulmuştu ama Sultan Abdülhamid devrinde otuz küsur sene boyunca devletin idare merkezi olan Yıldız Sarayı bu tartışmadan bir ay sonra, 1926 Eylül’ünde İstanbul Belediyesi’nin bünyesinde kumarhane haline getirildi! Aynı senenin Aralık’ında da Amerikalılar o sırada henüz cami olarak kullanılan Ayasofya’yı “dünyanın en büyük caz klübü” yapmayı teklif etmişlerdi.”
KATOLİKLER AYİN YAPMAK İÇİN İNÖNÜ’DEN İZİN İSTEMİŞLER!
CHP’li yöneticilerin Ayasofya ve diğer kutsallara yaptıkları saygısızlıklardan cesaret alan İsviçreli bir sergi organizatörü, Ayasofya için skandal bir teklifte bulundu.
Ayasofya’da katoliklerin ayin yapması için teklif sunan İsviçreli Prada, dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye gönderdiği bir mektupta bu utanmazca teklifi, Ayasofya’nın ücretsiz tadilatı karşılığında arsızca savunmuştu.
Genel Yayın Koordinatörümüz Erdal Şimşek, Ayasofya Camii ve Topkapı sarayı ile ilgili günün tanıklarından dinlediklerini şöyle anlatıyor:
“İstanbul’un Cumhuriyeti kuran kadro tarafından ele geçirilmesinden sonra, Osmanlı döneminden kalma kamuya ait bir çok değerli eşya ve mücevher çalınmış, kamu bina ve konutlarına kelimenin tam anlamı ile çökmüşlerdi.
Cumhuriyeti kuran kadroların Irz düşmanı, hırsız, eşkıyalardan oluşan Hareket Ordusunun artıkları olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Bunlar İttihat ve Terakki Partisi’nin B ve C takımlarıydı. Yani amiyane tabirle ‘Ayak Takımı’ydılar.
Devlet işte bunlara kaldı. Ve bunlar devlete çöreklenince kamuya ait yükte hafif pahada ağır ne varsa hepsini çalmaya çırpmaya başladılar.
İşte bu kadro, o dönemde Topkapı Sarayı’ndaki kıymetli bütün mücevher ve eşyaları satmaya karar veriler.
Hatta aralarında ciddi bir tartışma çıkar. Çetenin bir kısmı, Sultan Vahideddin Han’ın kardeş savaşını engellemek için Türkiye’den giderken yanına bu değerli mücevherleri alıp yerine sahtesini koyduklarını iddia ederler.
Sonunda Beyoğlu’nda değerli taş ticareti ile uğraşan bir Yahudi tüccarı getirirler oldukça büyük bir elması kırarlar ve Yahudi tüccar elması inceler ve bunun hakiki olduğunu söylar. Bunun üzerine Sultanın hiçbir şeye dokunmadan ülkesini terk ettiğine ikna olurlar.
Bu mücevher ve değerli eşyaların satışı konusunda Fransız elçisinden yardım isterler. Fransız Büyükelçi Topkapı Sarayı’na gelir ve cumhuriyetin kurucu kadrosu ile görüşmeye başlar.
Konuyu öğrenen büyükelçinin kanı donar adeta. Ve Türk heyetini azarlayarak şöyle der ‘Siz aklınızı kaybettiniz galiba. Siz tarihinizi yok ettiğinizin farkında mısınız? Ben bu cinayete ortak olmam’ der ve çıkıp gider Topkapı sarayından.
Bunun üzerine Kemalist çete utanarak Topkapı Sarayındaki mücevher, tablo ve tarihi eşyaları satmaktan vazgeçerler
Aynı durum Ayasofya Camii için de geçerlidir. Kemalist çete burayı ABD’nin talebi üzerine Öazz evi ve müze yapmak isterler. Bunun için bir heyet oluştururlar. Heyetin tamamı CHP kadrolarından olan Türk üyeler bu talep yerine Ayasofya’nın müze olması yönünde görüş belirtirler.
Alman üye buna isyan eder. Ve Fransız elçisine benzer sözler söyler. Tarihinizi yok ediyorsunuz. Olmaz öyle şey. Burası Türklerin malı ve ibadethanesidir. Bunu müze yaparsanız gün gelir camiye çevirmek isteseniz de yapamayabilirsiniz. Diye görüş belirtip toplantıdan çıkar.
Ayasofya ve Topkapı’Yı CHP’li Türklerden maalesef vicdan sahibi iki ‘ecnebi’ kurtarır.”