10.05.2022-09:34 (Son Güncelleme:10.05.2022-12:20)

Araştırmacılardan kritik uyarı: Her üç kişiden biri 2070'te iklim göçmeni olabilir!

Göç Araştırmaları Vakfı Araştırmacısı Suzan Ilık Bilben, iklim göçlerine ilişkin kritik uyarılarda bulundu. 2070 yılına gelindiğinde her üç kişiden birinin iklim göçmeni olabileceğini ifade etti.

Göç Araştırmaları Vakfı Araştırmacısı ve Akdeniz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Suzan Ilık Bilben, iklim göçlerine ilişkin kritik açıklamalarda bulundu. Sel, fırtına ve kuraklık gibi aşırı hava olaylarının 2010-2019 arasında afetlerden kaynaklı yer değiştirme nedenlerinin yüzde 89’undan fazlasını oluşturduğunu belirterek, 2070 yılına gelindiğinde her üç kişiden birinin iklim göçmeni olabileceğini ifade etti.

İklim değişikliğinin gelecek kuşakların yaşamları ve kırılgan topluluklar üzerindeki etkisine değinen Bilben: "İnsanlığı sürdürülemez bir geleceğe doğru sürükleyen mevcut ekonomik ve toplumsal anlayış hem gelecek kuşakların yaşam hakkını elinden almakta hem de birçok topluluğu yersiz, yurtsuz hatta kimliksiz bırakmaktadır." ifadelerini kullandı.

2070 yılına kadar beşte bir oranında artacak

İnsanların tarım ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak için göç etmek zorunda kaldığını ve kalacağını ifade eden Bilben açıklamalarında: "Dünyanın karasal yüzeyinin %1’inden daha azını kaplayan aşırı sıcak bölgelerin, 2070 yılına kadar beşte bir oranında artabileceği ve potansiyel olarak her üç kişiden birini yerinden edebileceği düşünülmektedir. Öngörülemeyen ve giderek istikrarsızlaşan yağış düzenleri, süresi ve yoğunluğu artan sıcak hava dalgaları ve artan kuraklıklar çiftçiliği zorlaştırmaktadır. Suriye’de iç savaş çıkmadan ve milyonlarca insan göç etmeden önce kuraklık, binlerce Suriyelinin şehirlere göç etmesine sebep olmuştur. Mahsul kayıpları, Mısır ve Libya’da Arap Baharını alevlendiren işsizliğe yol açmıştır. İklim göçünün mekanizmalarından olan gıda kıtlığı, su kıtlığı ve artan sıcaklıklar daha belirgin bir odak haline geldikçe, büyük ölçekli göç hareketleri beklenecektir." sözlerine yer verdi.


Göç rotaları

Latin Amerika, Güney Asya ve Sahra Altı Afrika'daki sıcak iklim noktalarında yaşayan yaklaşık 143 milyon insanın ülke içerisinde yerinden olacağı ve çoğunluğunun kırsal alanlardan yakındaki kasaba ve şehirlere taşınacağının tahmin edildiğini aktaran Bilben, muhtemel göç rotaları hakkında: >"Orta Amerika ve Meksika’dan 2025'te yılda yaklaşık 700 bin kişinin göç etmesi beklenirken bu sayının 2050'de yılda 1,5 milyona yükseleceği ve çoğunun Mexico City’e yöneleceği ifade edilmektedir. Dünya nüfusunun 4'te 1’inin yaşadığı Güney Asya’da, gelecek yıllarda gıda güvensizliğinin artacağı, 8,5 milyondan fazla insanın Basra Körfezi’ne, 17 milyon ila 36 milyondan fazla insanın da Hindistan’ın Ganj Vadisi'ne yerleşeceği beklenmektedir. Afrika'da Victoria Gölü Havzası, Etiyopya'nın Doğu Yaylaları ve Malavi'nin başkenti Lilongwe çevresindeki bölgelerin göç için uygun yaşam alanları olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca, Kenya ve Tanzanya'nın kıyı bölgeleri, Batı Uganda ve Etiyopya'nın kuzey dağlık bölgeleri de bu alanlara dahildir." açıklamalarında bulundu.

Kuraklık ve gıda güvensizliği haricinde, sadece deniz seviyesinin yükselmesi sebebiyle dünya genelinde 150 milyondan fazla insanın yer değiştireceği tahminini paylaşan Bilben: "Yükselen gelgitlerin, şu anda 18 milyon insana ev sahipliği yapan Mekong Deltası'nın çoğu dahil olmak üzere, 2050 yılına kadar Çin ve Tayland'ın bazı kısımlarını, Güney Irak'ın çoğunu ve Mısır'ın geçim kaynağı olan Nil Deltası'nın neredeyse tamamını kapsayacağı öngörülmektedir." sözlerine yer verdi.

Bilben Doğu Afrika, Güney Asya, Meksika ve Orta Amerika'nın, 2050 yılına gelindiğinde yılda ortalama 10,1 milyon iklim göçmeni görebileceğinin ve iklim göçmenlerinin nüfus içindeki payının da yüzde 0,6'dan yüzde 1,3'e yükseleceğinin tahmin edildiğini aktardı.


2 milyar insan göç etmek zorunda kalabilir

Bilben, potansiyel iklim göçmenleri ile ilgili 150 milyondan 2 milyara kadar uzanan birçok farklı projeksiyonun ortaya konduğunu bildirerek 2010-2019 yılları arasında yer değiştirmelere neden olan ilk üç etkenin sırasıyla seller, fırtınalar ve çatışmalar olduğunu; sel, fırtına ve kuraklık gibi aşırı hava olaylarının, afetlerden kaynaklı tüm yer değiştirme nedenlerinin yüzde 89’undan fazlasını oluşturduğunu söyledi.

Düşük emisyon ve sera gazı konsantrasyonu ve daha sürdürülebilir bir kalkınma senaryosu altında bile sellere bağlı yer değiştirme riskinin 2090 yılında yaklaşık %100 artacağının altını çizen Bilben, yüksek emisyon ve sera gazı konsantrasyonu ile sürdürülebilir olmayan bir kalkınma senaryosu altında bu oranın %350'yi bulabileceğini vurguladı.

Göç Araştırmaları Vakfı Araştırmacısı ve Akdeniz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Suzan Ilık Bilben, >Dünya Bankası verilerine göre 2050 yılına kadar Sahra Altı Afrika, Doğu Asya ve Pasifik, Güney Asya, Kuzey Afrika, Latin Amerika, Doğu Avrupa ve Orta Asya'da 216 milyondan fazla insanın kendi ülkeleri içerisinde göçmen konumuna düşebileceklerini de sözlerine ekledi.

Türkiye iklim değişikliğinden en çok etkilenen 3. ülke olacak

Dünyanın her bölgesinin gelecekte iklim değişikliği kaynaklı göçler yaşayacağını anlatan Bilben, "Şu oldukça açık ki dünyada iklim krizinin, toplulukların geçim kaynakları üzerindeki etkisinden, yaşanabilir alanların kaybından ya da bu gibi kayıplar nedeniyle oluşacak insan hareketliliğinden tamamen muaf kalabilecek hiçbir bölge bulunmamaktadır." dedi.

Akdeniz havzasında, küresel ortalamadan %25 daha fazla bir ısınma gerçekleşeceğinin öngörüldüğünü hatırlatan Bilben, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporlarında muhtemel görülen 2 derecelik bir ısınma sonucunda Akdeniz’deki gıda mevcudiyetinde ciddi bir azalma meydana geleceğini, orman yangınlarının ve aşırı hava olaylarının sıklığının ve yoğunluğunun önceki on yıllara kıyasla artış göstereceğini kaydetti.

Türkiye'nin tropikal fırtınalar ve aktif volkanlar hariç dünya genelinde görülen 31 doğal afetin büyük bir kısmına açık bir ülke olduğunu dile getiren Bilben, "IPCC’nin Dördüncü Değerlendirme Raporu’nda, Türkiye'nin iklim değişikliği etkilerine karşı savunmasız kaldığı, Dünya Bankası raporunda ise 21. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa ve Orta Asya Bölgesinde uç iklim olaylarına en çok maruz kalacak 3. ülke olduğu ifade edilmektedir." dedi.

İklim değişikliği kaynaklı uluslararası göçler açısından da Türkiye’yi hassas bir ülke olarak nitelendiren Bilben Türkiye’nin yaklaşık 4 milyon zorunlu göçmene ev sahipliği yapan gelişmekte olan bir ülke olarak dünyada birinci sırada yer aldığını hatırlatarak: "Ayrıca konumu itibariyle zorunlu göçler için hem hedef ülke hem de göçe transit alan sağlayan bir ülkedir. Dolayısıyla iklim krizi kaynaklı küresel insan hareketliliğinden payını almaması mümkün değildir. " yorumunda bulundu.

Bilben, afetlerin neden olacağı iç göçlerin önüne geçebilmek için kırsal ve kentsel alanlarda uyum ve dayanıklılığı artırmanın önemli olduğunu da sözlerine ekledi.

Yük, adil paylaşılmıyor

Dezavantajlı toplulukların haklarının savunulması için iklim adaletinin önemli bir hukuksal araç olduğuna değinen Bilben>: "Birçok sosyal ve çevresel problemde olduğu gibi iklim hareketliliği ya da hareketsizliği konusunda da yoksul kentsel ve kırsal nüfuslar, kadınlar, çocuklar, engelliler ile yerli halklar daha kırılgan grupları oluşturuyor. Sera gazı salımlarında artışa yol açan sanayileşmenin ve onun yan ürünü olan yaşam tarzının yarattığı toplumsal, ekonomik ve ekolojik yıkımın yükü halklar arasında hiç de adil olmayan bir şekilde paylaşılmaktadır." sözlerinde bulundu.

Haber365
bilgi@haber365.com.tr