29.04.2020-13:08
(Son Güncelleme:29.04.2020-13:07)
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü bünyesindeki Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı müdürlüklerinde görevli, "tarihi eser doktorları" olarak bilinen restoratör ve konservatörler Türkiye'nin eşsiz güzellikteki tarihi eserlerini titizlikle restore ediyor.
Coronavirüs tedbirleri kapsamında uygulama faaliyetleri asgari düzeye inse de yılın ilk 3 ayında 2 bin 612 eserin restorasyonu yapıldı.
Farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan eserlere adeta doktor hassasiyetiyle dokunuşlar yaparak bunların gelecek nesillere aktarılmasını sağlayan restoratörler, son 7 yılda müzelerin envanterine kayıtlı yaklaşık 86 bin eserin bakım ve onarımını tamamladı.
ÖNCE TEŞHİS SONRA TEDAVİ
Tarihi eser zengini Türkiye'nin restorasyon ve konservasyon çalışmalarını bilimsel kriterlere uygun gerçekleştiren restoratörler, binlerce yıl öncesinde hayatın doğal akışında kullanılan bir eseri toprak altından çıkardıktan sonra yeniden hayata döndürmek için detaylı çalışmalar yürütüyor.
Bir eserin restorasyon ve "yapının zamana yenik düşmesini engellemek için koruyucu çalışmalar yapılması" anlamına gelen konservasyon süreci, ön incelemeler, analizler, karar verme süreçleri, kullanılacak yöntem ve malzemelerin seçimi, uygulama aşaması, eserin niteliğine ve kondisyonuna göre yıllarca devam edebiliyor.
Restoratörler, tarihi eserlerin ömrünü uzatmak için önce durumlarını teşhis ediyor, ardından tedavi olarak değerlendirilebilecek konservasyon uygulamaları yapıyor.
Tarihi eser doktorları, konservasyonu tamamlanan eserlerin, ait oldukları müzeye teslimi sonrasında durumundaki gelişmelerin takibini sürdürüyor, müzelerdeki teşhir ve depoları yılda en az iki kez denetliyor.
84 YILLIK GEÇMİŞ
Türkiye'de restorasyon ve konservasyon uygulamalarının 84 yıllık geçmişi bulunuyor.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesinde 1936'da kurulan Türkiye'nin ilk "koruma laboratuvarı" niteliğindeki "Kimyahane", fotoğrafhane, modelhane, seramik fırını, heykel atölyesi ve fumigasyon odasıyla, alanında başarılı uzmanların hizmetiyle önemli çalışmalara imza attı.
Kimyahane'nin devamı niteliğinde 1985'te kurulan İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvarı da bugün başarılı çalışmalar yürütüyor.
Restorasyon ve konservasyon alanında dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden bu laboratuvar, uygulama çalışmalarının yanı sıra kültür varlıklarını koruma alanına giren diğer konularda etkin bir kurum olarak görev yapıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2012'de Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Nevşehir ve Trabzon'da Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı müdürlükleri kurdu.
Bu laboratuvarlarda görevli restoratörler, müzelerin teşhir ve depolarını önceden belirlenen programlar dahilinde yılda en az iki kez inceleyip durum tespiti yaparak, elde edilen veriler ışığında buraların eser sağlığı ve güvenliği için uygun hale getirilmesine yardımcı oluyor.
Restorasyon ve konservasyon merkez ve bölge laboratuvarları ayrıca müze ile ören yerlerinde bulunan taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının restorasyon ve konservasyon çalışmaları, müzelerde ve yurt içi ile dışındaki geçici sergilerde eserlerin korunması için uygun iklim, depolama ve teşhir ortamlarının araştırılması, tarihi yapıların malzeme ve koruma sorunlarının tespiti ve özgün yapı malzemelerinin analizleri, restorasyon projelerinde doğru müdahale yöntemlerinin oluşturulması için onarım malzemelerinin geliştirilmesi çalışmaları yapıyor.
GEÇMİŞİ GELECEĞE TAŞIYORLAR
Laboratuvarlar, Bakanlık izinleriyle gerçekleştirilen yurt içi ve yurt dışı sergilerde yer alacak eserlerin hazırlanması işlemlerinde görev alıyor ve bilimsel kazılarda yerinde koruma yani konservasyon, acil müdahale, eser kaldırma, paketleme, nakil işlemlerini gerçekleştiriyor.
Kültür varlıklarının restorasyon ve konservasyonlarına yönelik malzeme analizleri yapan bölge laboratuvarları, analiz sonuçlarını arşivleyerek "Malzeme Veri Bankası" oluşturuyor.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu iş birliğinde karbon 14 tarihleme metoduyla yaş tayini analizleri konusunda ortak çalışmalar yürüten restorasyon ve konservasyon laboratuvarları, tarihi eserlerin en büyük sorunlarından Vandalizm ile mücadelede önemli görevler üstleniyor.
EN GÖZDE ESERLERDE İMZALARI BULUNUYOR
İstanbul Ayasofya Müzesi ikonaları, Trabzon Sümela Manastırı ile Kapadokya Kaya Kiliseleri'nin turistleri hayran bırakan duvar resimleri, koleksiyon içeriği bakımından dünyanın en büyük mozaik müzelerinden Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi'ndeki Menderes mozaikleri, Antalya Müzesi koleksiyonundan Perge heykelleri, bölge laboratuvarlarının yoğun çalışmaları sonucu yakın zamanda restorasyonu tamamlanarak sergilenmeye başlandı.
Perge kazılarında parçalar halinde toplu olarak bulunan 13 heykelin konservasyonu, Antalya laboratuvarı restoratörlerince titizlikle yapıldı. Bunlar bugün Antalya Müzesi'nin en gözde eserleri arasında yer alıyor.
Erzurum Müzesi envanterinde bulunan ve bugüne ulaşabilen tek Selçuklu tuğu da genç restoratörlerin ellerinde sergiye hazır hale getirildi.
Coronavirüs tedbirleri kapsamında uygulama faaliyetleri asgari düzeye inse de yılın ilk 3 ayında 2 bin 612 eserin restorasyonu yapıldı.
Farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan eserlere adeta doktor hassasiyetiyle dokunuşlar yaparak bunların gelecek nesillere aktarılmasını sağlayan restoratörler, son 7 yılda müzelerin envanterine kayıtlı yaklaşık 86 bin eserin bakım ve onarımını tamamladı.
ÖNCE TEŞHİS SONRA TEDAVİ
Tarihi eser zengini Türkiye'nin restorasyon ve konservasyon çalışmalarını bilimsel kriterlere uygun gerçekleştiren restoratörler, binlerce yıl öncesinde hayatın doğal akışında kullanılan bir eseri toprak altından çıkardıktan sonra yeniden hayata döndürmek için detaylı çalışmalar yürütüyor.
Bir eserin restorasyon ve "yapının zamana yenik düşmesini engellemek için koruyucu çalışmalar yapılması" anlamına gelen konservasyon süreci, ön incelemeler, analizler, karar verme süreçleri, kullanılacak yöntem ve malzemelerin seçimi, uygulama aşaması, eserin niteliğine ve kondisyonuna göre yıllarca devam edebiliyor.
Restoratörler, tarihi eserlerin ömrünü uzatmak için önce durumlarını teşhis ediyor, ardından tedavi olarak değerlendirilebilecek konservasyon uygulamaları yapıyor.
Tarihi eser doktorları, konservasyonu tamamlanan eserlerin, ait oldukları müzeye teslimi sonrasında durumundaki gelişmelerin takibini sürdürüyor, müzelerdeki teşhir ve depoları yılda en az iki kez denetliyor.
84 YILLIK GEÇMİŞ
Türkiye'de restorasyon ve konservasyon uygulamalarının 84 yıllık geçmişi bulunuyor.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesinde 1936'da kurulan Türkiye'nin ilk "koruma laboratuvarı" niteliğindeki "Kimyahane", fotoğrafhane, modelhane, seramik fırını, heykel atölyesi ve fumigasyon odasıyla, alanında başarılı uzmanların hizmetiyle önemli çalışmalara imza attı.
Kimyahane'nin devamı niteliğinde 1985'te kurulan İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvarı da bugün başarılı çalışmalar yürütüyor.
Restorasyon ve konservasyon alanında dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden bu laboratuvar, uygulama çalışmalarının yanı sıra kültür varlıklarını koruma alanına giren diğer konularda etkin bir kurum olarak görev yapıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2012'de Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Nevşehir ve Trabzon'da Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı müdürlükleri kurdu.
Bu laboratuvarlarda görevli restoratörler, müzelerin teşhir ve depolarını önceden belirlenen programlar dahilinde yılda en az iki kez inceleyip durum tespiti yaparak, elde edilen veriler ışığında buraların eser sağlığı ve güvenliği için uygun hale getirilmesine yardımcı oluyor.
Restorasyon ve konservasyon merkez ve bölge laboratuvarları ayrıca müze ile ören yerlerinde bulunan taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının restorasyon ve konservasyon çalışmaları, müzelerde ve yurt içi ile dışındaki geçici sergilerde eserlerin korunması için uygun iklim, depolama ve teşhir ortamlarının araştırılması, tarihi yapıların malzeme ve koruma sorunlarının tespiti ve özgün yapı malzemelerinin analizleri, restorasyon projelerinde doğru müdahale yöntemlerinin oluşturulması için onarım malzemelerinin geliştirilmesi çalışmaları yapıyor.
GEÇMİŞİ GELECEĞE TAŞIYORLAR
Laboratuvarlar, Bakanlık izinleriyle gerçekleştirilen yurt içi ve yurt dışı sergilerde yer alacak eserlerin hazırlanması işlemlerinde görev alıyor ve bilimsel kazılarda yerinde koruma yani konservasyon, acil müdahale, eser kaldırma, paketleme, nakil işlemlerini gerçekleştiriyor.
Kültür varlıklarının restorasyon ve konservasyonlarına yönelik malzeme analizleri yapan bölge laboratuvarları, analiz sonuçlarını arşivleyerek "Malzeme Veri Bankası" oluşturuyor.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu iş birliğinde karbon 14 tarihleme metoduyla yaş tayini analizleri konusunda ortak çalışmalar yürüten restorasyon ve konservasyon laboratuvarları, tarihi eserlerin en büyük sorunlarından Vandalizm ile mücadelede önemli görevler üstleniyor.
EN GÖZDE ESERLERDE İMZALARI BULUNUYOR
İstanbul Ayasofya Müzesi ikonaları, Trabzon Sümela Manastırı ile Kapadokya Kaya Kiliseleri'nin turistleri hayran bırakan duvar resimleri, koleksiyon içeriği bakımından dünyanın en büyük mozaik müzelerinden Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi'ndeki Menderes mozaikleri, Antalya Müzesi koleksiyonundan Perge heykelleri, bölge laboratuvarlarının yoğun çalışmaları sonucu yakın zamanda restorasyonu tamamlanarak sergilenmeye başlandı.
Perge kazılarında parçalar halinde toplu olarak bulunan 13 heykelin konservasyonu, Antalya laboratuvarı restoratörlerince titizlikle yapıldı. Bunlar bugün Antalya Müzesi'nin en gözde eserleri arasında yer alıyor.
Erzurum Müzesi envanterinde bulunan ve bugüne ulaşabilen tek Selçuklu tuğu da genç restoratörlerin ellerinde sergiye hazır hale getirildi.
Haber365
bilgi@haber365.com.tr
DİĞER Kültür ve Sanat HABERLERİ