09.06.2020-13:33
(Son Güncelleme:09.06.2020-17:24)
12 Ada yıllar boyunca tartışma konusu olurken, 400 yıl boyuncu Osmanlı iradesinde bulunan adalar resmen Yunanistan'a hediye edildi.
Adalarda çoğunlukla gayri müslümler yaşarken, önemli bir oranda da Müslüman nüfusu vardı. 12 Ada'nın ismi de yine adalarda 400 yıllık bir egemenliği bulunan Osmanlı Devleti'nin yönteminden geliyor. Osmanlı Devleti'nin sistemine göre, her on hane birer temsilci seçiyordu ve bu temsilciler kendi aralarında 12 kişilik bir ihtiyar heyeti seçiyordu. Bölgedeki adaların önemli derecede büyük adaların sayısı sayıldığında 14 ada küçükleri de dahil edilirse 20’den fazla ada ve adacık bulunmaktadır.
İTALYANLAR TRABLUSGARP'I İŞGAL ETTİ
12 adanın kaderi ise İtalyanların Trablusgarp'ı işgal etmesinden sonra yavaş yavaş değişmeye başladı. İtalyanlar Trablusgarp’ın işgalinde başarılı olamayınca Osmanlı Devletini barışa zorlamak kısacası masa başında Trablusgarp’ı almak için Ege denizinde bulunan bu adaları işgal etti. Bu gelişmenin ardından da Osmanlı, başlaması muhtemel görülen Balkan Savaşı'nı da düşünerek İtalyanlar ile antlaşmayı imzalamak zorunda kaldı. Bu antlaşmanın ardından Trablusgarp İtalya'ya kaldı. Anlaşmanın en dikkat çeken maddelerinden biri ise Osmanlı Devleti'nin isteği oldu. Osmanlı, İtalyanlardan 12 Ada'da bir süre daha işgalci olarak kalmasını istedi. Bunun sebebi ise Balkan Savaşı'nda muhtemel Yunan işgalinin önüne geçmekti.
Bu plan ise istendiği gibi ilerlemedi. I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte Osmanlı ve İtalya ayrı ittifak grupları içinde yer aldı. 4 yıllık savaşın sonucunda Osmanlı Devleti savaştan mağlup olarak ayrıldı. 1923 yılında Lozan antlaşması ile TBMM bu adaları İtalya’ya bıraktı. Bu gelişmeyle birlikte Yunan işgaline karşı geçici olarak İtalya'ya bırakılan adalar, İtalya'nın egemenliğine geçti.
İTALYA II. DÜNYA SAVAŞINI KAYBETTİ
12 Ada II. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar İtalya'nın işgalinde kaldı. Savaşın ardından 12 Ada'nın durumu yine gündeme geldi. İtalya savaşı kaybederken, 1946 yılında Paris’te yapılan Barış görüşmelerinde 12 Ada’nın İtalya’dan alınarak Yunanistan’a verilmesi konuşuldu. Savaş sonrası şartlara göre İtalya'nın bu teklifi reddetme şansı yoktu. Adalar için Yunanistan'ın konuşulması ise adalarda yaşayan nüfusun çoğunlukla Rum olmasıydı.
İSMET İNÖNÜ BAŞKANLIĞINDA TOPLANAN HÜKÜMET KONFERANSA KATILMADI
Türkiye için işin rengi burada değişmeye başladı. Paris'te yapılan Barış Konferansına Türkiye resmen davet edilmişti!!! Fakat İsmet İnönü başkanlığında toplanan hükümet konferansa katılmama kararı aldı. İnönü, savaşa girmeyen Türkiye'nin savaş sonunda herhangi bir çıkar peşinde koşmayacağını ifade ediyordu.
Bu karar ise Yunanistan'ın ekmeğine bal sürdü. Hükümet konferansa katılmayarak alınan tüm kararların Yunanistan lehine alınmasına olanak sağladı. Konferansta bir Türk heyetinin bulunması, en azından Ege kıyılarına çok yakın adalardan bazılarının alınmasına olanak sağlayabilirdi. Sadece 'Nüfus' dengesine göre karar vermek uluslararası hukukta Türkiye'ye karşı hukuksuzluk doğuracaktı ve bu durum da konferansta dile getirilebilirdi. Dönemin hükümeti hakkını aramak yerine, hakkını kendi elleriyle teslim etmeyi seçti.
ANTLAŞMADA EMSAL BİR OLAY YAŞANDI
Bu duruma örnek olarak; Batı Trakya’daki nüfusun yüzde 80'ine yakın Türk ve Müslüman'dı ancak Lozan antlaşmasında Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a bırakılmıştı. Bu da nüfus dengesinin tek başına yeterli bir gerekçe olmadığını göstermekteydi.
Dönemin yetkililerinin konferansa katılmaması bu ihtimalleri en başından ortadan kaldırdı. 10 Şubat 1947’de İtalya Paris Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmayla 12 Ada silahsızlandırılmak şartıyla Yunanistan’a bırakıldı.
Türkiye bu kararı beş gün sonra 15 Şubat 1947 tarihinde kabul etti.
Adalarda çoğunlukla gayri müslümler yaşarken, önemli bir oranda da Müslüman nüfusu vardı. 12 Ada'nın ismi de yine adalarda 400 yıllık bir egemenliği bulunan Osmanlı Devleti'nin yönteminden geliyor. Osmanlı Devleti'nin sistemine göre, her on hane birer temsilci seçiyordu ve bu temsilciler kendi aralarında 12 kişilik bir ihtiyar heyeti seçiyordu. Bölgedeki adaların önemli derecede büyük adaların sayısı sayıldığında 14 ada küçükleri de dahil edilirse 20’den fazla ada ve adacık bulunmaktadır.
İTALYANLAR TRABLUSGARP'I İŞGAL ETTİ
12 adanın kaderi ise İtalyanların Trablusgarp'ı işgal etmesinden sonra yavaş yavaş değişmeye başladı. İtalyanlar Trablusgarp’ın işgalinde başarılı olamayınca Osmanlı Devletini barışa zorlamak kısacası masa başında Trablusgarp’ı almak için Ege denizinde bulunan bu adaları işgal etti. Bu gelişmenin ardından da Osmanlı, başlaması muhtemel görülen Balkan Savaşı'nı da düşünerek İtalyanlar ile antlaşmayı imzalamak zorunda kaldı. Bu antlaşmanın ardından Trablusgarp İtalya'ya kaldı. Anlaşmanın en dikkat çeken maddelerinden biri ise Osmanlı Devleti'nin isteği oldu. Osmanlı, İtalyanlardan 12 Ada'da bir süre daha işgalci olarak kalmasını istedi. Bunun sebebi ise Balkan Savaşı'nda muhtemel Yunan işgalinin önüne geçmekti.
Bu plan ise istendiği gibi ilerlemedi. I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte Osmanlı ve İtalya ayrı ittifak grupları içinde yer aldı. 4 yıllık savaşın sonucunda Osmanlı Devleti savaştan mağlup olarak ayrıldı. 1923 yılında Lozan antlaşması ile TBMM bu adaları İtalya’ya bıraktı. Bu gelişmeyle birlikte Yunan işgaline karşı geçici olarak İtalya'ya bırakılan adalar, İtalya'nın egemenliğine geçti.
İTALYA II. DÜNYA SAVAŞINI KAYBETTİ
12 Ada II. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar İtalya'nın işgalinde kaldı. Savaşın ardından 12 Ada'nın durumu yine gündeme geldi. İtalya savaşı kaybederken, 1946 yılında Paris’te yapılan Barış görüşmelerinde 12 Ada’nın İtalya’dan alınarak Yunanistan’a verilmesi konuşuldu. Savaş sonrası şartlara göre İtalya'nın bu teklifi reddetme şansı yoktu. Adalar için Yunanistan'ın konuşulması ise adalarda yaşayan nüfusun çoğunlukla Rum olmasıydı.
İSMET İNÖNÜ BAŞKANLIĞINDA TOPLANAN HÜKÜMET KONFERANSA KATILMADI
Türkiye için işin rengi burada değişmeye başladı. Paris'te yapılan Barış Konferansına Türkiye resmen davet edilmişti!!! Fakat İsmet İnönü başkanlığında toplanan hükümet konferansa katılmama kararı aldı. İnönü, savaşa girmeyen Türkiye'nin savaş sonunda herhangi bir çıkar peşinde koşmayacağını ifade ediyordu.
Bu karar ise Yunanistan'ın ekmeğine bal sürdü. Hükümet konferansa katılmayarak alınan tüm kararların Yunanistan lehine alınmasına olanak sağladı. Konferansta bir Türk heyetinin bulunması, en azından Ege kıyılarına çok yakın adalardan bazılarının alınmasına olanak sağlayabilirdi. Sadece 'Nüfus' dengesine göre karar vermek uluslararası hukukta Türkiye'ye karşı hukuksuzluk doğuracaktı ve bu durum da konferansta dile getirilebilirdi. Dönemin hükümeti hakkını aramak yerine, hakkını kendi elleriyle teslim etmeyi seçti.
ANTLAŞMADA EMSAL BİR OLAY YAŞANDI
Bu duruma örnek olarak; Batı Trakya’daki nüfusun yüzde 80'ine yakın Türk ve Müslüman'dı ancak Lozan antlaşmasında Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a bırakılmıştı. Bu da nüfus dengesinin tek başına yeterli bir gerekçe olmadığını göstermekteydi.
Dönemin yetkililerinin konferansa katılmaması bu ihtimalleri en başından ortadan kaldırdı. 10 Şubat 1947’de İtalya Paris Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmayla 12 Ada silahsızlandırılmak şartıyla Yunanistan’a bırakıldı.
Türkiye bu kararı beş gün sonra 15 Şubat 1947 tarihinde kabul etti.
Haber365
bilgi@haber365.com.tr
DİĞER Gündem HABERLERİ