AK Parti TBMM Grup Başkanı Naci Bostancı, siyasi parti kapatma davaları ile HDP hakkında açıklamalar yaptı. AK Parti'nin tüm siyasi yaşamında millet iradesini, demokrasinin en esas ilkesi olarak değerlendirildiğini, esasında kendisinin de kuvvetini buradan alan bir siyasi hareket olduğunu ifade eden Bostancı, "Bizim temelde durduğumuz yer, partileri ancak milletin kapatacağı ya da milletin açacağıdır." şeklinde konuştu.
Bostancı, geçmiş değerlendirildiğinde daima partilerin kapatılmasını zora sokma yolunda beyanlar ifade ettiğini, kanuni düzenlemeler için teklifler verildiğini fakat yeteri kadar desteğin verilmediğini anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:
"Derdimiz, toplumsal ve politik alanda, hukuka görev düşmeksizin siyasetin imkanlarıyla karanlık yapıların ve halk iradesi üstünde tahakküm kurmak isteyen siyasetlerin ortadan kaldırılmasını sağlamaktı. 2010 referandumunda parti kapatmayı zorlaştıran maddenin reddedilmesinde, o dönem HDP'nin yerine siyaset yapanların, Meclis oturumlarına katılmayarak katkı verdikleri unutulmamalıdır. Keza bugün sanki parti kapatmaya karşılarmış gibi davranan CHP'nin de o dönemdeki reddetme istikametindeki tavrı hatırlanmalıdır.
Elbette AK Parti, 'Kapatma hiç olmasın, nasıl ve hangi mahiyette kurulursa kurulsun partiler çalışsın' yaklaşımında da hiç olmamıştır. Bu yönde bir hukuki ve siyasi yaklaşım düşünülemez, gerçekçi değildir. Hele Türkiye gibi tarihi terör örgütleriyle mücadele içinde geçen bir ülkede, siyaseti terörün lojistik bir desteği olarak kullanma yönündeki yol ve yöntemlere sessiz kalınması, 'Her şart ve durumda siyaset yolları açık kalmalı' şeklinde bir tavrın beklenmesi makul, haklı ve Türkiye siyaseti, halkı yararına değildir. O yüzden temelde partilerin kapatılması yönündeki hukuki mevzuatın zorlaştırılması esas olmakla birlikte kökten bir karşı duruş, bunu bütünüyle imkansız hale getirme şeklinde bir siyasi tavrımız söz konusu değildir."
HDP'ye ilişkin açıklamalarda bulunan Bostancı, şu ifadeleri kullandı:
"Öteden beri HDP'ye karşı, siyaseten bulunduğu yer, sahada ve Meclis'te kullandığı dil, terör konusunda sürekli devleti suçlayan yaklaşımı fakat olayların asli müsebbibi olan terör örgütünden bir kez dahi bahsetmemesinin işaret ettiği zımni konum dolayısıyla sürekli sert bir şekilde eleştirdik. HDP insan haklarına ilişkin duyarlılığı varmış gibi davranırken, konuyu sadece gerçek Kürtlerle ilgisiz özel bir tarzda ve ideolojik olarak yorumladığı etnik ırkçılığın dar kalıpları içinde kışkırtıcı bir tarzda ele alma yaklaşımı bakımından keza eleştirilerimizi sürdürdük. Halkların kardeşliği iddiasını, adeta bir süs derecesine düşürecek şekilde etnik ırkçılığın fay hatlarını toplumsal entegrasyonu zorlaştırma istikametinde sürekli yükseltme stratejisi dolayısıyla her zaman kullandığı dile itiraz ettik.
Siyaseten HDP'nin sorunlu olduğu alan, terör örgütüyle aynı toplumsal ve politik zeminde yer almasının getirdiği ilişkileri, demokratik bir irade istikametinde dönüştürememesi (ya da böyle bir gündem sadece kimilerinin zihninde soyut fikir olarak kalması), terör örgütünün hegemonik gücü karşısında maruz kaldığı, zorunlu gördüğü ya da meşru addettiği edilgen bir konumun ötesine geçememesidir. Mutlaka HDP'ye oy veren vatandaşlarımız Meclis'te siyaset yapılmasına, vatandaş ile siyaset arasındaki ilişkinin demokratik bir zeminde yürütülmesine destek vermektedirler. Onların oyu, sorun olarak gördükleri hususlara ilişkin Meclis'te, millet iradesinin temsil edildiği bu yerde kurallara uygun şekilde siyaset yapılmasına demokratik bir destektir."
"AK Parti'nin, Türkiye'nin toplumsal bütünleşmesinin sağlanması, tüm meselelerin sadece ve sadece demokratik zeminlerde konuşulması, tartışılması, meşru siyasetin dışında yol ve yöntemlerin ortadan kalkması istikametinde hayati çabalar gösteren, bu yolda gerekirse baldıran zehrini içmekten de çekinmeyeceğini ortaya koyan bir parti" olduğuna vurgu yapan Naci Bostancı'nın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
"Ancak dertleri demokrasi olmayan, gayrimeşru zeminlerin varlığından beslenen, uluslararası bağlara ve güç ilişkilerine açık kirli yapılar bu samimi ve demokratik çabaları engellemiş, terör örgütüne ve onun lojistik destek sağlama girişimlerine alan açmaya devam etmişlerdir. Bizim her zaman görevimiz, teröre karşı her alanda mücadele etmek, onun varlığına ve her tür yöntemine karşı kararlı bir duruş sergilemektir. Bu ülkenin insanları hem yakın tarihimizden hem de çevredeki ülkelerdeki trajik gelişmelerden çıkarttıkları dersler ve ortak tarihin getirdiği kader birliği iradesi ile tüm farklılıkların ve siyasete ilişkin muhtelif değerlendirmelerin ötesinde, demokratik zeminin hassasiyetle korunması ve siyasi iradenin ancak ve sadece buradan hayat bulacağı hususunda tam bir mutabakat içindedirler."
''ŞÜPHEYE YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE ADALETİ SAĞLAMAKTIR''
Yargıtay Başsavcılığının HDP'ye ilişkin açtığı kapatma davasından söz eden AK Parti'li Bostancı, "HDP'nin yürüttüğü siyasetin karmaşık ilişkiler ağına dair hukuk harekete geçmiş, buradaki mahiyeti hukukun ışığında değerlendirme ihtiyacı hissetmiştir. Söz hukuktadır. Hukukun görevi, HDP'ye ilişkin delilleri hakkaniyet esasında ele almak, toplum vicdanında şüpheye yer bırakmayacak şekilde adaleti sağlamaktır. Bunda hiç kuşkumuz yoktur. Böylelikle hukuk görevini ifa ederken diğer yandan da bunun bir sonucu olarak demokratik zemin güçlenecektir." dedi.