Adalet Bakanı Gül: 'Yargının Yegane İdeolojisi Adalettir'

Adalet Bakanı Gül, Meclis (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının 2021 senesi bütçesinin sunumuna, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, vefatının 82'nci senesinde rahmet ve minnetle anıp başladı.

Atatürk'ün milli egemenliği temel alan tam bağımsız ve güçlü Türkiye ülküsünün, daima ilham kaynağı olmayı sürdüreceğini ifade eden Bakan Gül, ''Bu vesileyle Atatürk'ün şu sözünü de hatırlatmak isterim: 'Adliye siyasetimizde izlenecek amaç, evvela halkı yormaksızın hızla, isabetle, güvenle adalet dağıtmaktır.' Kuruluş yıllarının adalet politikasını ortaya koyan bu yaklaşım, bugün de hepimizin ortak düşüncesini ve hissiyatını oluşturmaktadır.'' şeklinde konuştu.

Reform isteklerinin temelinde daha büyük özgürlükler, daha kuvvetli demokrasi ve daha iyi standartlarda insan hakları olduğunu belirten Bakan Gül, kuruluşundan bugüne Cumhuriyetin; devletin esasına adaleti, adaletin esasına da insanı koyduğunu dile getirdi.

'ÖZGÜR BİREY GÜÇLÜ TOPLUM'

Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik bir hukuk devleti olduğunu dile getiren Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 'İnsanın insan olmakla sahip olduğu dokunulmaz, vazgeçilmez, devredilmez haklara saygı siyasetimizin temel hassasiyetidir. 83 milyon vatandaşımızın beklentisi, kaygıları ve umutları ortaktır. Türkiye, Cumhuriyetin 97. yılında hedeflerine, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde birlik ve beraberliğini koruyarak, kararlılıkla yürümektedir. Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken reformlarımızı 'özgür birey, güçlü toplum' hedefiyle sürdürüyoruz. 83 milyon içinde bir tek vatandaşın bile kendisini dışlanmış, ötekilendirilmiş hissetmeyeceği daha demokratik bir ülke, daha müreffeh bir Türkiye için çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz.' diye konuştu.

Bakan Abdulhamit Gül, İzmir'de meydana gelen depremde yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralı olanlara acil şifa dileklerini ifade ederek, depremin, gözyaşlarının da mutlulukların da ortak olduğunu bir defa daha anımsattığının altını çizdi.

Bütün kurumların ortak faaliyetleriyle İzmir’in yaralarının en kısa zaman içerisinde sarılacağını ifade eden Bakan Gül, adalet hizmetlerinde aksaklık olmaması için her türlü tedbirin alındığını, sürecin izlendiğini ve gerekenlerin hızlıca yapıldığını belirtti.

Türk yargısının milletin olduğunu, millet için karar aldığını, millet için adaleti temin ettiğini belirten Bakan Gül, tüm yargı organlarının, Anayasa'nın beklediği bağımsızlık güvencesi ile tarafsızlık ödevi adı altında vazife üstlendiğini dile getirdi.

Yargı görevinin kullanımının özellikle yargının olduğunu belirten Bakan Gül, şu ifadelere yer verdi:

'YARGININ YEGANE İDEOLOJİSİ ADALETTİR'

'Bunun anlamı açıktır: Yargı hiçbir kişi, kurum veya merciden emir, talimat, tavsiye, telkin almaz. Hiç kimse ve Adalet Bakanlığı da dahil olmak üzere hiçbir kurum yargı yetkisini kullanan mahkemelere vekaleten konuşamaz. Yargının yegane ideolojisi adalettir. Yargı, ele geçirilecek bir mevzi değil, her türlü siyasi mülahazanın üstünde tutulması ve korunması gereken toplumun ortak değeridir. Yargının kurumsal varlığı, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmenin, korumanın da güvencesidir. Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı gibi temel politika belgelerimizin nihai hedefi hukukun üstünlüğünü güçlendirmektir.'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 30 Mayıs 2019 tarihinde açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin, bütün faaliyetlere referans kaynağı olduğunu ifade eden Bakan Gül, bir kısmı pandemi sürecine denk gelse de 19 aylık uygulama sürecinde kritik sonuçlara ulaştıklarını belirtti.

Abdulhamit Gül, belgedeki hedeflerin teker teker uygulamaya konduğunu ifade ederek, belgedeki toplam 256 çalışmasının 122’sinin uygulamaya konduğunu, 2019-2023 senelerini barındıran belgenin uygulanma oranının daha 2. senesinde hemen hemen % 50 olduğunu belirtti.

Bakan Gül, belgenin, reform sürecinin belirleyici haritası olduğunu belirterek, belgeye uygun bir şekilde önümüzdeki dönemde yapılacakların hedeflendiğini belirtti.

Abdulhamit Gül, hak ve özgürlüklerin muhafaza edilmesi ve geliştirilmesinin toplumlar için oldukça kritik bir gereksinim olduğunu, demokrasinin ancak böyle iyileşeceğini, ekonomik, bireysel ve toplumsal güvenin ancak böyle sağlanabileceğini söyledi.