ABD'nin Dedeağaç Üssü Stratejisi

ABD’nin kendi sınırları dışında dünyanın birçok yerine yayılmış 800’den fazla askeri üssü olduğu bilinmektedir. NATO tatbikatları mazeret edilerek uzun süredir Dedeağaç'a ciddi silah birikimi yapan ABD, aynı zamanda stratejik limanın özelleştirmesini talep ederek burayı askeri üs haline getirmeyi planlıyor.

29.09.2020-13:28 - (Son Güncelleme: 29.09.2020-13:25) ABD'nin Dedeağaç Üssü Stratejisi

Haber365 Özel / Hasan Birgül  

Bugüne kadar geliştirilmiş askeri teknolojiler ve stratejik konumlar ile dünyanın çeşitli yerindeki olayları hızlı ve etkili müdahale ederek özellikle müttefik devletlerin korunması ve düşman devletlerin vazgeçirmesi anlamında ABD adına önemli işlevleri vardır. Aynı askeri üslerin bazen müttefik devletlerle sorunlar yarattığı hatta müttefiklere karşı da bazen gözdağı ve tehdit işlevi gördükleri de bilinmektedir. 

Türkiye sınırına yaklaşık 40 km uzaklıktaki Dedeağaç’ta Alaksandroupoili geçen haftalarda yeni bir ABD üssü kurulduğu ilan edildi. Kurulan üssün detayları henüz açıklanmadı, bazı ABD askeri unsurlarının, özellikle de askeri deniz helikopterlerinin yerleştiği bilinmektedir. Ayrıca, ABD’nin özellikle askeri tesisleri asker deniz helikopterlerinin kullanımı için Dedeağaç Limanı ile ilgilendiği ve bu nedenle limanın kapasitesinin yükseltilmesi için çalışmalar yapıldığı görülmektedir.

ABD ile Yunanistan arasında 5 Ekim 2019 tarihinde, 1990 yılında imzalanmış olan Karşılıklı Savunma ve İşbirliği Antlaşması’na ek bir protokol imzalanmıştı.  Protokol, söz konusu antlaşmanın güncellenip geliştirilmesini amaçlamaktaydı ve bu bağlamda yeni bazı hükümler gerektirmekteydi. Protokolün konumuz açısından önemli hükümleri bulunmaktadır. Bunlar, Yunanistan’ın Girit adasında bulunan Souda Askeri Üssü’nün modernize edilmesi, Larissa Havalimanı’nın yenilenmesi, Valos ve Larissa arasında bulunan Stefanovikeio Hava Üssü’nün askeri tahkimat açısından güçlendirilmesi ile ilgili hükümler ön plana çıkmaktadır.

SİYASİ ARKA PLANI NEDİR ?

ABD askeri üssün kurulmasının siyasi arka planında  ön plana çıkan  rekabet görülmektedir. Birincisi Rusya ile küresel rekabet siyasetinin  en önemli parçasıdır. Günümüzde  ABD’nin ekonomiden askeri konulara, teknolojik konulardan siyasi ittifaklara kadar çeşitli konularda rekabet içinde olduğu bazı güç faktörleri bulunmaktadır. Bunlardan birisinin de Rusya olduğu bilinmektedir. Özellikle 2018’den sonra ABD, Akdeniz’de askeri olarak daha etkin hale gelmeyi ve bölgedeki olayları daha etkin kontrol edebilmeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda ABD, Akdeniz’de ve özellikle de Ege ve Doğu Akdeniz’de varlığını artırmaya çalışmaktadır.

Yunanistan’ın Türkiye ile rekabetinde AB’den istediğini alamaması üzerine ABD’ye yakınlaşma ihtiyacıdır. AB’nin hem bölgesel hem de küresel siyasi süreçleri etkilemede istediği noktaya gelememesi, Doğu Akdeniz’de özellikle Türkiye’ye karşı istediği etkinliği AB vasıtası ile oluşturamaması, Yunanistan’ın bir nevi alternatif arayışına girmesine yol açmıştır. Dönem dönem gerginleşen ABD-Türkiye ilişkilerinin aslında bu anlamda Yunanistan’a bazı fırsatlar yarattığı gözlemlenmektedir.

Başka bir neden ise Türkiye’nin, Doğu Akdeniz bölgesinde ABD’nin itirazlarına neden olan bazı faaliyetlerinin bulunmasıdır. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yapılan deniz alanları sınır antlaşması, Kıbrıs Adası’nın etrafında bazı ABD kökenli firmalarının da yer aldığı doğal kaynak arama faaliyetlerini engellemesi ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yürüttüğü doğal kaynak arama faaliyetleri Türkiye ile ABD arasında gerginliklerin odağı olmaktadır.

HUKUKİ SÜREÇ

Hukuksal süreçe baktığımızda; Bir devletin, başka bir devletin topraklarında, o devletin açık rızası ile geçici ya da sürekli asker ya da silahlı güç bulundurması ya da geçici ya da sürekli askeri üs kurması uluslararası hukuk kurallarına göre yasaklanmış bir eylem değildir. Savunma maksadı ile kurulmuş olan NATO’nun kurucu antlaşması da üye devletler arasında bu tür askeri işbirliklerini teşvik etmekte ve zemin oluşturmaktadır. 

 

Lozan Antlaşması’nın görüşmeleri esnasında Dedeağaç bölgesinin, özellikle Türkiye’nin güvenliğinin güçlendirilmesi maksadı ile askerden arındırılması ve silahlandırılmış bir statüye konulması önerisi yoğun bir şekilde tartışılmıştı. Bu tartışmalarla da göstermektedir ki Dedeağaç bölgesi Türkiye’nin güvenlik bağlamında hassas bulduğu bir bölgedir. Doğu Ege adalarına ilişkin 1913 ve 1914 yıllarında yapılan düzenlemelerde, bu adaların silahsızlandırılmış tutulacağı hükmünde de görülmektedir.

 

Lozan Anlaşması’nın 12. maddesi ile bu hükümler şu şekilde teyit edilmiştir.

İmroz ve Bozca Adaları ile Tavşan Adaları dışında, Doğu Akdeniz Adaları ve özellikle Limni, Semendirek, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya Adaları üzerinde Yunan egemenliğine ilişkin 17/30 Mayıs 1913 günlü Londra Antlaşmasının beşinci ve 1/14 Kasım 1913 günkü Atina Antlaşmasının on beşinci maddeleri hükümleri uyarınca 13 Şubat 1914 günkü Londra Konferansı’nda alınıp 13 Şubat 1914 günü Yunan Hükümetine bildirilen karar, İtalya’ya devredilen Onikiadalar hariç teyit edilmektedir.

Lozan Anlaşması’nın 13. maddesi silahsızlanmaya dair şöyle bir hüküm de getirmektedir. Barışın korunmasını sağlamak amacı ile, Yunan Hükümeti, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya Adalarında hiçbir deniz üssü ve hiçbir istihkâm kurmayacak, Yunan, savaş uçakları ve öteki hava araçlarının Anadolu kıyısındaki topraklar üzerinde uçması yasak olacak, söz konusu Adalarda Yunan, Silahlı Kuvvetleri, silâh altına alınıp yerinde eğitilebilecek olan normal askersel birlikle ve, tüm Yunanistan topraklarındaki jandarma ve polis sayısı ile orantılı olacak, bir jandarma ve polis örgütü ile sınırlı kalacaktır.

Lozan Antlaşması’nın 15. maddesi ile Onikiadalar diye bilinen Güneydoğu Ege Adaları İtalya’ya bırakılmıştır ve bu adaların da yine 1913-1914 düzenlemelerinde belirtildiği gibi silahsız tutulacağı varsayılmalıdır. Görüldüğü gibi 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesinde de Boğazönü Adaları’nın silahsızlandırılmasını ilişkin hükümler de hatırlandığında, bölgenin, bir bütün olarak, yeni silahlı kuvvetlerin yerleşimi bağlamında hukuken de hassas bir bölge olduğu açıktır.

Türkiye ve Yunanistan ile Ege ve Doğu Akdeniz’de yaşadığı gerginliklere rağmen, ABD’nin Yunanistan ile ilişkilerini ve özellikle askeri ortaklık geliştiriyor olması, başka birçok şeye karşı olduğu kadar Türkiye’ye de karşı bir  stratejik hamle olarak görülmektedir.

ABD’nin itirazlarına sebeb olan Doğu Akdeniz araştırmaları, İsrail ile ilişkiler ve Türkiye’nin bazı ulusal kararları neticesinde, Yunanistan’ın ABD’den en azından siyasi destek görüyor olması Türkiye açısından rahatsızlık duyulacak çok önemli bir husustur.

ABD, Yunanistan’ın Türkiye’nin alternatifi değildir. Fakat bölgeye yakınlık anlamında üs ve liman kullanımı için alternatifmiş gibi onlara yaklaşıyor. Türkiye aleyhinde her davranışlarına uluslararası hukuka aykırı da olsa destek veriyorlar ve Doğu Akdeniz konusunda cesaretlendiriyorlar.  

Faaliyetler sıkı bir şekilde takip edilmelidir.

YORUM YAZ..
Modal