28 Şubat postmodern darbe nedir? Tarihin kara leke postmodern darbe üzerinden 27 yıl geçti

Türk siyasi tarihinde ‘Postmodern darbe’ olarak geçen MGK toplantısının üzerinden 27 yıl geçti. 28 Şubat 1997'de yapılan toplantı, Türkiye’de birçok alanda tartışmalı bir dönem başlattı.

28.02.2022-12:25 - (Son Güncelleme: 28.02.2024-09:32)

Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanda tartışmalı bir dönemi başlatan ve siyasi tarihte ‘Postmodern darbe’ olarak bilinen MGK toplantısı, hafızalardaki yerini korumaya devam ediyor. 228 Şubat sürecinde neler yaşandı? İşte habere ilişkin detaylar…

Erbakan başbakanlığında 54. hükümet kuruldu

Necmettin Erbakan, Refah Partisi (RP) ve Doğru Yol Partisi'nce (DYP) 54. Hükümet kuruldu. Erbakan başkalığında kurulan 54. Hükümet, 28 Haziran 1996'da yönetime geçti. 

Necmettin Erbakan

Çiller’in Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev aldığı hükümet, ‘rejimi tehdit ettiği’ iddiasıyla gündeme geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 24 Ocak 1997'de Kayseri’de il örgüt görevlilerinin tek tip elbise giyip bere takmasının ‘Siyasi Partiler Yasası'na aykırı olduğunu’ belirterek RP Kayseri İl Yönetim Kurulunun 30 gün içinde görevden el çektirilmesi talebinde bulundu. 

Tanklar, Sincan'dan geçti

28 Şubat sürecinde ‘Sincan'dan tankların geçmesi’ olayı hafızalara kazındı. 4 Şubat 1997 tarihinde ilçe merkezinden geçen 15 tank ve 20 kariyer, Yenikent’te bulunan tatbikat alanına gitti. Askeri uyarı olarak bu gelişme, Sincanlı vatandaşlar tarafından ‘darbe oluyor’ şeklinde algılanmıştı. 

‘Postmodern darbe’

Siyasi tartışmalara yol açtı

Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Sincan’dan tankların geçtiği gün Belediye Başkanı Yıldız'ı görevinden aldı. Hakkında açılan soruşturma kapsamında ise Terörle Mücadele Şubesi, Yıldız ile birlikte 9 kişiye ‘yasa dışı silahlı çeteye yardım, halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçlarından tutuklandı. 

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de dahil olduğu konular ciddi siyasi tartışmalara yol açtı. Yaşanan süreçten rahatsızlık duyan dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, durumu Başbakan Erbakan'a iletmesi koalisyon ortaklarıyla sorunlara yol açtı. 

Tarihi toplantı

Tartışmaların gündem olduğu dönemde Cumhurbaşkanı Demirel’in Başbakan Erbakan'a ‘rejimle ilgili endişelerini dile getirdiği bir mektup gönderdiği’ ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı Demirel başkanlığında 28 1997'de MGK toplandı. 


Bildiride laiklik vurgusu

MGK toplantısının ardından yayımlanan bildiride ‘Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların, laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendiklerinin müşahede edildiği’ vurgusu yapılarak ‘Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmeyeceği’ belirtildi. 

DARBE

Bildiride yer alan en dikkat çekici ifadeler ise şunlar oldu:

‘Toplantıda bilhassa Anayasa ile Atatürk milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olarak belirlenen Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı çağ dışı bir kisve altında zemin oluşturmaya yönelik rejim aleyhtarı faaliyetler de gözden geçirilmiş; Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş medeniyet yolunda, demokratik sistem içerisinde ilerlemesini teminat altına alan Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmemesi gerektiği; Anayasa'nın tanımladığı Cumhuriyet'in demokratik, laik ve sosyal hukuk devlet ilkelerinin sağlıklı bir şekilde düzenlenmesine imkan sağlayacak güvenlik, huzur ve toplumsal barışın önem ve öncelik taşıdığı; Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri; Türkiye'de laikliğin sadece rejimin değil aynı zamanda demokrasinin ve toplumun huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu; devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayışından vazgeçilemeyeceği, yasalarla belirlenmiş kuralların göz ardı edilerek yapılan çağ dışı uygulamaların da hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı; Türkiye'nin 1997 yılı içinde AB'ye tam üye olacak ülkeler listesine girmeyi öncelikli bir hedef alarak sürdürdüğü, böyle bir dönemde resmi ve sivil kurum ve kuruluşların bu sürece katkıda bulunmasının gerekli olduğu, bu sebeple, demokrasimiz hakkında kuşkulara yol açacak, Türkiye'nin yurt dışındaki imajını ve itibarını zedeleyecek her türlü spekülasyona son vermek gerektiğini, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, demokratik insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devleti olduğu yolundaki temel ilkelerinin Anayasamızın ve devletimizin teminatı altında olduğu; rejimin, kendisine ve geleceğine yönelik tartışmaların, içinde bulunduğumuz ortamda Türkiye'ye yarardan çok zarar verdiği; açıklanan bu esaslar aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı değerlendirilmiş, bu konularda alınacak ve alınması gereken tedbirlerin Bakanlar Kuruluna bildirilmesine karar verilmiştir.’

YORUM YAZ..
Modal